Açılım kapandı mı?

Hayret, ağızlardan düşmeyen “Demokratik açılım” bir anda düşüverdi, hani çiğneye çiğneye çürüyen sakızın bir anda fırlatılıp atılması gibi, lakin ağızda bıraktığı nahoş tat hala duruyor…

O açılma kapanma arasında bizler pek bir şey anlamadık, ancak anlayanlar var ki o arada fırlayıverdiler, önce zafer işaretleri ile, ardından edinilmiş haklardan dolayı fazlasıyla yüksek sesle konuşma hakkıyla ve derken sükutu-hayale uğramış kişilerin saldırgan tavırları ile…

DTP kapatırız kendimizi, döneriz milleti-sineye diyor, tehdit ediyor, kimi dersiniz?

Yarım kalan açılıma karşılık bir tehdit gibi geldi bana, ne dersiniz?

……

Yirmişerli otuzlu gruplardan beş yüzlü gruplara kadar isyan edenler var Türkiye’nin dört bir yanında ve Apo’nun oda değişikliği bu kez de bahane!

Vallaha bu kadar çetrefili kaldıramıyor bünyem, Apo barış elçisi oldu neredeyse, bebek katili değil miydi yoksa gerçekte, hani demem o ki, sahip olduğu oda ve şartlara sahip olamayan bir sürü insan var dışarıda, hem de tek suçları kiralarını ödeyememek!

Apo’nun yediklerini yiyemeyen de bir sürü insan var, tek suçları namuslu olmaları ve babadan kalan miraslarının olmayışı…

Bakın, şimdi yine merak ettim, Mustafa Balbay, profesörler ve Ergenekon’dan dolayı tutuklu olan kişiler nasıl bir yerde kalıyorlar? Menülerinde neler var? Hakları ne kadar?

……

Yanlış duymadıysam Avrupa’dan bir heyet gelecekmiş, Apo’nun kaldığı yerin prosedürlere uygun olup olmadığının saptanması açısından, şu demokrasiye bakar mısınız, şu adalete, bir heyet de Ergenekon için getirsek mi ne, suçları sabitlenmemiş kişiler aylardır içeride çürümekte!

Açıyorduk, açamadık, kapadık, Apo’nun rahatı vallaha da yerinde, hem yine açarız hiç merak etmeyiniz!...

Çocuk oyuncağı tek kişilik kara tahta gibi, yaz, çiz, sil! İstediğin gibi…

……

Çıngar koparsa yan çiz, maksat sahnede en önde olmak, çok alkışlanmak, çok hayrana sahip olmak, açılırsam açılırım, saçılırsam saçılırım, kime ne, elimde dolma kalem, içi dolu mürekkep, ister imzalarım ister şiir okurum kime ne?

Tarzında savruluyoruz işte bir o yana, bir bu yana…

Açılımdan kim kazandı dersek, herhalde en çok Kevin Costner! Malumunuz, epey bir yazıldı, çizildi üzerine!...

Haa, bir de PKK, şehirlere inme, tehditler savurma, korku salma haklarını kendilerinde yeterince buldular, polislerin de tepkisiz kalmaları ayriyeten bir yeşil ışıktır tabii ki, bunu da göz ardı etmemeli!

Yani, ekmek çalan bir hırsızı gönül rahatlığı ile şikayet edebilirsiniz, ancak bir PKK’lıyı edemezsiniz!

Niye? Gayet basit: Ekonomimiz öyle güllük gülistanlıktır ki, ekmek çalan hırsızdır! PKK’lı ise demokratik açılım mağdurudur, bilmem yeterince aradaki farkı anlatabildim mi?

Gülgün Karaoğlu

Aralık,05/09