Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '08

 
Kategori
İnançlar
 

Açın ülen şavkları burda garıları öpüyoler

Açın ülen şavkları burda garıları öpüyoler
 

otantik giysileri ile tahtacı alevi kadınları


Adettendir. Kişilere, topluluklara, fikirlere, toplumun yararına olan her şeye, ne zaman kara çalınmak istense, bel altından vurulur.

Toplumun yumuşak karnıdır cinsellik.

Erkeğe, sen de erkek misin? Kadına, o….u dendiğinde kan gövdeyi götürür.

Alevi toplumu için de yıllarca, kasıtlı olarak, ahlaki yönlerini işaret eden, çok adice, çok bayağıca söylentiler yayılmıştır.

Alevi olmayanlarımızın pek çoğu, yaşamımızın bir döneminde, bu söylentilere ‘’acaba’’ demişizdir.

Üniversite öğrencisi olduğum yıllarda, tesadüfen tanıştığım bir yaşlı amcanın daveti üzerine, arkadaşlarımla beraber İzmir’in Bademler köyüne gittik.

Amca, Susuz Yaz filminin çekildiği yerleri, köyün tiyatrosunu, Bademler Köyü göletini ve içlerinde traktörler gezen, devasa seralarını gezdirdi bize.

Tiyatro oyununda ’’hoca’’ rolünü oynadığı için, lakabı ‘’hoca’’ kalmış bu amcanın sohbetine doyamadığımız için, amca ölene kadar aralıklı da olsa, ziyaretine gitmeye devam ettik.

Türkiye’de ilk tiyatro salonuna sahip köy olan, Bademler köyü alevi köyüdür.

Alevilerle ilk tanışıklığım da hoca ile başlamış, onların da bizim gibi iki kollu, iki bacaklı insanlar olduklarını, kimliklerini öğrendikçe söylentilerin iğrençliğini görmüş oldum.

Daha sonraki yıllarda alevi arkadaşlarım da oldu. Hatta çevremde, yanı başımda alevi olduklarını güvenimi kazandıktan sonra söyleyenler dahi oldu.

Yıllarca aşağılanıp, horlanan bu topluluğun kimliğini saklayıp, ibadetlerini gizli yapmalarından daha doğal ne olabilir?

Yıllar önceydi. İşe her zamankinden erken gittiğim bir sabah, fabrikanın bahçıvanıyla bizim odacıyı, odamda sohbet ederlerken yakaladım.

İçeri girince telaşla ayağa kalktılar. Onların bu telaşını gidermek için, gülerek;

-Sabah sabah ne kaynatıyorsunuz bakayım,

-Şeyyy

-Şeyy ne?

-Söylemesi ayıp, biz aleviyiz de…

-Tüüü utanmazlar,

-?????

-İnsan, inancından utanır mı? Söylemesi ayıp diyeceksen ben aleviyim de deme.

Benden beklemedikleri bu tepkiden sonra, öpmek için ellerime sarıldılar. Aslında gerçekten kızmıştım. İnsan inancından utanmamalıydı. Ama yılların aşağılanmasını ve azınlık olmanın ezikliğini üzerlerinden atamadıklarını, hatta hala yaşadıkları ortamda aynı baskıyı hissettiklerini düşününce onlara hak verdim.

Dün Narlıdere’de I. Tahtacı Şenliği vardı. Ben ve arkadaşlarım da oradaydık.

Beylerimizi sürüye sürüye götürdüğümüz bu şenliğin, her dakikası iyi ki buradayız dedik. İstemezük diye yerleri tırmalayan eşlerimiz dahil hepimiz çok iyi vakit geçirdik.

Otantik giysiler içindeki insanların fotoğraflarını çekerken önce izin aldık, bize kimse kimsin, nesin, kimlerdensin, necisin, demedi.

Bergama’dan, Denizli’den, Balıkesir’den, belki unuttuğun bir çok yöreden otobüslerle gelmişti insanlar.

‘’Gelin canlar bir olalım’’ felsefesine uygun, can cana, yan yana, hiç bir tatsızlık ve taşkınlık olmadan harika bir gün geçirdik. Kadın erkek bir arada türküler söyledik. Oyunlar oynadık. Yok yalan olmasın oyunları onlar oynadı biz izledik. Bilmediğimiz, yumuşacık el ve ayak figürleri vardı. Eşler, yüz yüze oynuyorlar ama öyle bir figürleri var ki dönüş hareketlerinde kimse yalnız kalmıyor mutlaka karşısında bir eş oluyor. Önce Ahmet Günday, sonra Musa Eroğlu sahneye çıktılar. Arada da saz ustalarından resitaller dinledik. Bildiğimiz türkülere eşlik ettik.

Ahmet Günday, türkülerinin arasında, Özay Gönlüm’den dinlediği bir olayı anlattı.

Yer İzmir Fuarı. Özay Gönlüm seyircilerin arsında, sahne kıyısında sırasını bekliyor. Yaşar Özel sahneye çıkmazdan önce tüm ışıklar kapatılıyor, ortama sessizlik hakim. Yaşar Özel davudi sesiyle şarkıya giriş yapıyor;

‘’ Her yer karanlık pür nur o mevkii

Ortalardan bir ses karanlığı yırtıyor

-Açın ülen şavkları burde garıları öpüyoler.

Tahtacı Kültür Eğitim Kalkındırma Dernekleri Başkanı, Yolcu Bilgiç’in yaptığı konuşma bence çok anlamlı ve etkileyiciydi. Özet olarak;

Alevi felsefesinde, her şeyi tek tanrının yaratmış olduğuna inanılıyor. Yaratılmış her şeyi, dağ, taş, deniz, bitki, insan ve hayvanları seviyorlar. Tüm dinlere, tüm peygamberlere, tüm kitaplara saygı gösteriyorlar. Hiçbir dinin diğerinden aşağı veya üstün olmadığına inanıyorlar. İnananlarla tanrı arasına papaz, imam, haham, hiç kimse giremez ve her inanca saygı gösterilerek, inançlarına uygun özgür ibadet yerlerinin olması, devletin de bunu desteklemesi isteğini taşıyorlar.

Maraş, Çorum, Sivas katliamları yaşanmış bir ülkede dini eğitim almış başbakanın, ‘’Cem evleri cümbüş evleri’’ gibi açıklamalar yapmamasını,
‘’Yaradılanı hoşgörürüz, yaradandan ötürü’’ anlayışlarına ters düşen bir başbakanı içlerine sindiremediklerini, Anadolu Alevilerinin 12.İmam Mehdi olarak Mustafa Kemal Atatürk’ü gördüklerini ve yalnız onu önder kabul ettiklerini ifade ediyorlar.

Ben;

Fatihin gemilerini karadan yürüten alevi tahtacıların bağrından, bir Mahmut Türkmenoğlu, bir Erol Güngör bir de, Karaman’dan Selanik’e giderek kereste deposu işleten Ali Rıza beyin oğlu, Mustafa Kemal Atatürk çıktığını, ve Atatürk’ün düşüncesinin bu ülkede muhalefette kalmasının kanlarına dokunduğunu haykıran bu topluluğa saygı duydum.

Saygı duyduğum bu insanların arasında geçirdiğim her dakika bir ömre bedeldi.

Şimdi bir dileğim var.

Gelecek yıl da bu festivale katılabilmek.

narçiçeği

 
Toplam blog
: 74
: 1691
Kayıt tarihi
: 17.06.07
 
 

Emekliyim ama, yaşamdan değil; işimden. Eşim ve iki kızımla birlikte İzmir’de yaşıyoruz. Yazmak, oku..