Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '14

 
Kategori
Öykü
 

Adam-8

Adam-8
 

Pazar gününü beklemek yeniden zorlamıştı adamı. Nilüfer’den ayrıldığı akşam, iş yerine gelinceye kadar kendine kızıp durmuştu. Bütün gün çene çal da kızın nerde oturduğunu bile doğru dürüst öğrenmeden ayrıl. Kitapçıya gelince, Oğuz, Arzu hanımın birkaç kez aradığını söyledi. Bakışında da ayrı bir gariplik vardı sanki. Adam hiçbir şeyi umursayacak durumda değildi. Arzu hanımı bile. Daha merdivenleri yeniden çıkarken telefon yine çalmıştı, Arzu hanımdı. Adamı kızdırmaktan çekinerek, nerede olduğunu merak ettiğini söylüyordu sadece. Adam: bunalmıştım, biraz dolaşmaya çıktım, çok iyiyim şimdi, dedi. Alacaklarını da unutmamıştı. Oğuz da duymuş olmalıydı bu konuşmaları. İş yeri bomboş, sessizdi. Ne kadar düşük konuşsa da duyardı Oğuz zaten.

Sevgilisini aldatan adamdı bu, biraz sonra hesabı almaya inince, çocuğun gözlerinde hep, “buydu demek aramasını beklediği, kızı da atlatıverdin hadi” diyen sinsice gülen gözler görecekti. Oğuz’a gitmesini söyledi yukardan, yalnız kalınca aşağı tezgaha baktı. Nilüfer’i orada ilk gördüğü anı düşündü. Nasıl da olmuştu bu iş? Ama yine gitmişti işte, peşinde de o pis herif. Yoksa alıp götürmüşler midir kızı? Peki ne yaparım o zaman ben? diye düşündü.

Yine o boşluk duygusu, salıncaktan, tepelerden aşağı kaymadaki boşalma, iç ezikliği. Sonra bu duygu iyice yerleşti tüm hücrelerine. Azalıp çoğalıyordu sadece, hiç geçmiyordu. Nilüfer’i bir daha hiç görememek korkusuyla oluşan dayanılmaz acı; çıkageldiği günün anısıyla mutluluğa dönüşüyordu bazen ama hiç geçmiyordu. Belki de buydu aradığı, tatlı bir işkence!

Bu inişli çıkışlı duyguyla yaşadığı günlerden biri, Pazar sabahı hazırlanırken Arzu, öğleden sonra alışverişe çıkmalarını isteyince, terslememek için güç tuttu kendini. Bilmiyor muydu, üstelik Pazar günleri alışverişe gitmekten nefret ettiğini o? Ses çıkarmadı Arzu, yalnız eve geç dönmemesini istedi, akşama annesi gelecekmiş yemeğe belki. Başka bir arkadaşı da İstanbul’dan dönüyormuş, telefon etmiş akşam. Adam bir şey demedi. Kapıda Arzu, kollarını adamın boynuna doladı, sevgi dolu bakışla gülerek; çok sinirlisin, dedi. Ne olur, sıkma kendini, her şey yoluna girer.

Aynı sıcaklıkla yüzünün her yanına öpücükler kondurdu, öyle salıverdi kapıdan. Tam aranan kadın özelliği işte! Fazla soru sormadan sıkıntıyı anlayıp, durumu idare edebilme.. Bir ilişki ancak böyle sorunsuzca devam edebilirdi. Herkes zaman zaman böyle durumlarla karşılaşıyordu nasılsa, büyütmemek ve takmamak gerekirdi.. İzmir’de okul müdürü sık sık bu özelliğinden dolayı överdi Arzu’yu. Bu okulda bir yıl öğretmenlik yapmıştı Arzu, sonra başka okula tayini çıkmıştı. Müdürün artikülasyon problemi vardı yalnız, bazı harfleri mesela Z ve C harflerini J gibi söylüyordu. Halk tabiriyle dili basıktı. Arada taklidini yapıp gülüştükleri olurdu evde. Adam bir süre janım Arjum diye takılırdı bu muhabbetten sonra. Adam bazen şakayı abartır ve Arzu da işi alınganlığa döker, kızmış gibi yapardı.

Aslında Arzu gerçekten de mükemmele yakın bir kadındı. Son tahvilde dürüst; evine, sevgilisine bağlı ve ilişkisinden başka bir şey düşünmeyen, hayatını adama göre temellendiren bir kadındı. Anne ve babasının yaşam hikayesi onda bir nevi adama tapma içgüdüsü oluşturmuştu.

Adam, bugüne kadar Arzu’ya hiç yalan söylememişti, ilişki kurduğu kadınlar hakkında bile.. Zaten çok zor bir şey değildi, açıklamıştı her şeyi, birlikte olmaya başladıktan sonra da ciddi bir kaçamağı olmamıştı. Yalnız bir defa, bir iş için gittiği Bodrum’da, önceden tanıştığı bir kadınla içkili bir gecenin ardından yatmıştı. Büyük bir pişmanlık duymuştu sonra, vicdan yapmıştı. Birkaç kez anlatmayı denedi ama bir türlü dili varmadı, belki de o sakin ve anlayışlı kadının bu kez anşlılay tutumundan vazgeçeceği korkusuna kapıldı. Çirkin yüzünü görmek istemiyordu Arzu’nun. Fakat, adam aradan geçen bir haftadan sonra vicdanına yenik düşüp bütün olan biteni kadına anlattı. Kadın günlerce için için ağladı, dürüst davrandığı için ve karakteri de elvermediğinden bişey de diyemedi. Yaklaşık on gün kadar uzak durdu adamdan. Sonra kendiliğinden unutmuş göründü. Bir süre sonra sakin ve gücenmiş bir ses tonuyla: senden bişey istiyicem, ne olur bi daha böyle bişey olmasın, tamam mı? Sonra kızarak ekledi: duymak istemiyorum böyle bişey, dayanamıyorum başkasının sana dokunmasına!..

Bundan sonraki yaşamları dümdüz devam etti. Kadın kendini mutlu sayıyordu, elde ettikleri onun ölçülerine tastamam uygundu. Adam da kendini iyice edebiyata yaslamış, o kitap senin bu kitap benim okumaya devam ediyordu. İdeal yaşamını arıyordu belki de bu okuduklarının içinden..

Nilüfer mi? Onun da nerede olduğu, şu anda ne yaptığı belli değildi. Kim bilir hangi şartlarda yaşamını sürdürüyordu? Bu soru, adamın okuduğu her kitabın her sayfasındaki her satırda aklına geliyor, gözleri her cümlede bir cevap arıyordu. Belki de bir gün aradığı cevabı bulacaktı, hayat sürprizlerle doluydu nasıl olsa..

 

Halikarnas Şarapçısı

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..