Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '21

 
Kategori
Felsefe
 

afganistan olayları

A F G A N İ S T A N   O LA Y L A R I

On gün oldu Taliban’ın-talebelerin-Afganistan’da yönetimi ele geçirmeleri. Yaşanan kargaşayı her akşam televizyonlarda izliyoruz. Bütün bunlar  bana geçmişte yaşadıklarımı ve gözlemlediklerimi anımsattı.

Geçmiş yıllarda iki kez İran’ a gitmiştim. Hem de İran-Irak savaşı sırasındaydı. İlk gittiğimde bir sarışın Ermeni kökenli bayanın işlettiği bir tür butik otelde kalmıştım. Kadının başı açık ve giyimi avrupaiydi. İkinci gidişimde çavdura-çarşafa-bürünmüş ve başını örtmüştü. Nedenini sordum. “Yabancı kadınlar da örtünecek dediler, ona uydum “dedi.

Erkeklerin bile futbol oynamasını yasaklamışlardı. Sahaya şortla çıkıyorlar ve milleti tahrik ediyorlarmış. Neyse ki ikinci gidişimde futbol erkekler için serbest bırakılmıştı. Ancak bizde haşema denilen diz altına dek uzanan uzun şortlarla oynanıyordu.

Dindar ve kindar bir kuşak yetiştirilmişti. Çocuklar anne ve babalarını Devrim Muhafızlarına ihbar ediyorlardı.”Annemiz ya da babamız Türk televizyonu izlediler” diye. Bunu yapanlar cezalandırılıyordu.

İran’da yayın yapan iki devlet televizyonu vardı. Birinde sabahtan yatana dek dini konular ve haberler vardı. Diğerinde ise savaş nedeniyle Amerikan savaş filmleri gösteriliyordu.Ancak, gemilere binen askerlerin eşlerini öpmeleri ve benzeri sahneler sansürleniyordu.

Hafta sonları Tahran’dan Hazar Gölü kıyılarına gidip suya giriyorlardı. Evli olanlar da dahil erkekler ayrı plajlardan kadınlar ayrı plajlardan denize giriyorlardı. Daha önceleri benzer bir uygulamaya Türkiye’de Çanakkale’de rastlamıştım. Kadınlar ayrı erkekler ayrı deniz hamamlarına-plajlara-giriyorlardı. Üstelik kadınlar bölümü ikiye ayrılmıştı. Evliler ayrı bölümde bekar ve dul kadınlar ayrı bölümde denize giriyorlardı.

Birgün Tahran’da kaldırımda yürürken birden yanımda bir devrim muhafızı aracı durdu. Doğrusu korkmuştum olayın benimle ilgili olacağını düşünüp.  Öyle olmadı,yanımda yürüyen genç bir İranlı kadını zorla araca bindirip alıp götürdüler. Olayı gören İranlı lardan birine neler olduğunu sordum.”Herhalde kadının başı açıktı, alıp götürdüler” . Kadına ne olacağını sorduğumda omuz silkip gitmişlerdi.

Uçakla Türkiye’ye dönerken Azeri kökenli bir genç kız yanımda oturoyordu. Onunla Türkçe konuşuyorduk. ODTÜ  de öğrenceymiş. Biraz sonra uçaktaki devrim muhafızı olduğunu düşündüğüm birisi kızı yanına çakırdı ve onu azarladı. Benim yanımdan kalkmasını ve benimle kouşmamasını söylemiş. Kız konuşmasını sürdürdü, ondan korkmamıştı. Pilot Türk semalarına girdiğimizi söyleyince uçaktaki hemen tüm İranlı kadınlar ayağa kalktılar ve çavdurlarını çıkarıp başlarını açtılar. Altlarında Avrupai  kıyafetleri hazırmış.

 İranlı yöneticiler savaş nedeniyle Sünni olan vatandaşlara ve köylere büyük bir baskı uyguluyorlardı. Onlar şiiydi. Tam bir “Big Brother sizi gözetliyor” düzeni kurmuşlardı.

Pakistan’da  ise Sünniler Şiileri ve Mevlevileri  aşağılıyor ve öldürüyorlardı. Hindistan’da ve Myanmar’da Müslümanlar öldürülüyordu.

Bütün bunları önlemek için Londra’da dört kitaplı dinin temsilcleri bir araya gelmişler ve dinler arası ve içi şiddeti nasıl engelleyebiliriz diye ortak noktalar arıyorlardı. Ama, bir arpa boyu bile yol almamışlardı. Üstelik islamda mezhebler arası ve tarikatlar arası savaşlar da sürüp gidiyordu.

Türkiye’de ve Endonezya’da nisbeten sekter bir din anlayışı vardı ve dine dayalı şiddet olaylarına ender rastlanıyordu. İslamla ilgili her şeyin üst düzeyde konuşulup görüşüleceği bir Türk örgütü bulunmaktadır.Diyanet İşleri Başkanlığı. Bu kuruluşun yeniden örgütlenmesi durumunda dine dayalı şiddetin azalacağı ya da ortadan kalkacağı düşünülebilir.

Diyanet İşleri bakanlık olmalıdır. Bu bakanlığın üç daire başkanlığı olmalıdır. İslam-diğer kitaplı dinler-kitapsız dinler başkanlığı.

İslam Başkanlığında Sünniler-şiiler-aleviler için bölümler olmalıdır. Sünnilerin altında Hanefi-Şafii-Maliki-Hambeli mezhepleri bölümleri olmalı ve Şiilerde ve Alevilerde  de gerekliyse alt bölümler oluşturulmalıdır.

Ayrıca Yahudi-hıristiyan-süryani-ezidi gibi azınlıklar için de bölümler oluşturulmalıdır. Bakanlık bütçesi bu üniteler arasında hakça paylaştırılmalıdır.

Keza Budist-şintocu vatandaşlar için de bölüm bulunmalıdır.

Zekatların bu bakanlığa verilmesi düzeni kurulmalıdır.

Allah tüm kullarına daha çok akıl, fikir ve anlayış nasip etsin.

 

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..