Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Ağaç hareketi düzeninde hayvanlar

Ağaç hareketi düzeninde hayvanlar
 

Size kızan birisinin işte, sen hayvansın, hayvan oğlu hayvan şeklinde bağırıp çağırması size asla hakaret ve küfür olmayıp sadece o kişinin cehaletini ortaya koyar. Çünkü dünyalar güzeli bir tavus kuşu da hayvandır. Aslında bu hakaret ve küfür başka, daha önemli bir gerçeği ortaya koymaktadır. İnsanların hayvanlara özellikle de bazı hayvanlara bakış açısı kötüdür. Bu yüzyıllar içinde oluşmuş anlamsız bir nefrettir. Birileri bir yerlerde dokunmadığınız sürece kimseye zararı olmayan zavallı yılanları ürkütmüş, korkutmuş, yaralamış, öldürmüş hayvancağız da kendini koruma içgüdüsüyle o insanları ısırmış. Doğal koruma silahı zehir olduğu için de ısırılan ölmüştür. Artık herkesin gözünde yılan soğuk, korkunç, insanların düşmanı bir yaratık haline gelmiştir. Bu aslında çok güzel olan hayvanı yemyeşil çimenler arasında, rengârenk derisiyle süzülerek giderken hiç seyrettiniz mi? Seyretsek ne olacak? Soğuk, üstelik çok korkutucu. İnsanlara saldırdığını duyduk. Canınız yanarsa siz de saldırırsınız. Kafasına gözüne taşla sopayla vurduğunuz zavallı hayvan kendini korumasın mı?

Siz bakmayın kafesinde beslediği kuşu seven insana. Aynı insan kurban bayramında satın aldığı koyunu dilim dilim doğramaktan çekinmez. Benim doğrusu insanların hayvanları kesip yemek mecburiyetinde olmalarına aklım ermiyor. Eskiden insanlar yiyecek bulmakta güçlük çekiyorlar yeni yiyecekleri de henüz bilmedikleri için aç kalmamak için yemek zorundaydılar. Bugün sayısız yiyecekler içinde bu mecburiyetin olduğunu ben kabul etmiyorum. Hele hele etin sağlık için olmazsa olmaz zorunlulukta bir yiyecek olduğunu…

Ben hayvanların da bizim gibi normal bir canlı olduğunu, biyolojik yapılarının izin verdiği süre kadar yaşamaları gerektiğini düşünüyorum. Ancak maalesef benim gibi düşünen 6 milyar içinde 600 kişi çıkmaz.

Kendilerine hayvan sever diyen, belediye görevlileri bir köpeği zehirledi diye kıyameti koparan bir takım kimseler ve dernekler önlerine gelen kuzu etinden yapılmış döneri iştahla yerken o kuzuyu sevmiyorlar mıydı acaba? Hem zaten işkencenin şu ya da bu şekli yoktur. Köpeği zehirliyorsunuz kuzuyu kesiyorsunuz, arada ne fark var? Yarım muhalefet, yarım karşı çıkma olmaz. Bir şeye birazcık hayır deyim diyemezsiniz. Zehirlenen köpeğe bağırıp dönerini yediğiniz kuzu için sesinizi çıkarmazsanız sizin hayvan severliğiniz hikâyedir. Mutlaka bazen mecburiyetten çoğumuz et yemek zorunda kalıyoruz. Ancak ben bu konuda bilinçli bir uyanışın artık zamanını geldiğini düşünüyorum.

Düşünün daha hayatının baharında, kırlarda çayırlarda neşeyle hoplayıp zıplayan küçücük bir yavru kuzuyu yemek yapmak için kesiyorsun. Bu kadar güzel canlılar sırf biz onları kesip yiyelim diye yaratılmış olamazlar. Bunda mutlaka bir yanlışlık olmalı. İslam inancındaki İsmail peygamberle ilgili ayet ve hadislerin din adamları tarafından yeniden yorumlanması gerektiğine inanıyorum. O çağdan beri insanların ne yaptığına değil Tanrının insanlardan ne istediğine iyi bakmak lazımdır.

İnsanların yanılma ihtimalleri her zaman vardır. İnsanoğlu çağlar boyu bu duruma alıştığı için hayvanları kesip yemek ona tamamen normal geliyor olabilir. Aslında biz çevremizi ve olayları insan gibi düşünüp algılamıyoruz. Mevcut bildiğimiz klasik düşünceyle benim geliştirdiğim ve Türkiye'nin sorunlarının bu şekilde yorumlanması gerektiğini savunduğum "vicdani düşünce" nin arasındaki farkı anlatmak için bir örnek vermek istiyorum:

Bir adam kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçerken bir araç ona çarptı ve öldürdü. Bu olay üzerine bugünkü klasik iki kere iki dört eder şeklinde düz mantık olarak tarif edilen düşünce anlayışına göre ülkemizdeki 70 milyon kişi şu şekilde yorum getirecektir: Kırmızı ışıkta geçmeyecekti. Şoförün suçu yok. Hata yapan sonucuna katlanır. Ve kanun da buna paralel olarak adamı hatalı bulur. Şoföre ceza vermez, olay kapanır.

Aynı olaya bir de "vicdani düşünce"yaklaşımıyla bakalım: Adam aslında dikkatsiz biri değildi. Savruk, kendisinden habersiz, ne yaptığını bilmeyen biri hiç değildi. Bozuk ülke düzeni içinde kafasına taktığı çok büyük ailevi sorunları vardı. Belki bu durum kendisini dalgın yapmıştı. Ona umut bağlıyan bir ailesi vardı. Belki evlendireceği çocukları vardı. Onların mürüvvetini görmeyi hayal ediyordu. Belki onu çok seven güzel bir eşi vardı. Belki eşi hamileydi. Yakında çocuğu olacaktı. Bu olayla hepsinin dünyası birden yıkılacaktı. Bütün bunlar bir yana evet şoför haklıydı. Yol onundu. Ama adamı fark etti, istese çiğnemeyebilirdi. Bir konuda haklı olabilmeniz için tüm benliğinizin onay vermesi gerekir. Olayı değerlendirirken vicdanınızı, duygularınızı, aklınızı, hayalinizi, merhametinizi, inancınızı, erdemlerinizi kısacası size ait tüm değerleri ortaya koymanız gerekir. Gerçek haklılık bu şekilde olur. Kanun sizi haklı bulabilir. Yüz kişiden 99'u size haklı diyebilir. Yine de haklı olmayabilirsiniz. Vicdani düşünce tüm Ağaç Hareketi devrimlerinin temelini oluşturmaktadır. Vicdani Düşünce olması gereken düşüncedir. Şu anda insanlarda var olan basit düşünce sanıyorum insanları sömürmek isteyen "sömürü düzeni" nin yıllarca insanlara aşıladığı bir anlayıştır. Kanunlar düz mantıkla çalışır. Kanun vicdana bakmaz. Kanuna göre olması gereken değil olan önemlidir. Bu, sömürü düzeni sahiplerinin tezgâhlarını daha iyi yürütmelerini sağlar. Düz arazide adamı ezer, ansızın önüme çıktı der. Sanki orası Allahın dağı diye sağa sola bakma mecburiyeti yok.

Vicdani düşünce hayvanlar bakımından çok önemlidir.

Dinin emri açık: Kesin yiyin diyor.

Kasabın da bıçağı elinde.

Hayvan sever de döneri çok seviyor.

Zavallı hayvanlar için kala kala benim gibi etkisiz ve yetkisiz aykırı birinin desteği kalıyor.

Ama vicdani düşünceyi esas alan yeni düzen Ağaç Hareketi hayvanlarla ilgili bir yandan yine ülkemizin hayvanları gerçekten seven ve onlar için gecesini gündüzüne katarak çalışacak olan özel yetiştirilmiş 100 binlerce elemandan kurulu bir birim oluşturacaktır. Bu birim:

1-)Hayvanlarla ilgili bu birim tüm diğer görev birimleri gibi halkın ve seçilmişlerin %76 kabulüyle kurulmuş, uygulamalı kanunlarla çalışan, emredici bir birimdir. Bir hayvan severler derneği ya da gönüllü kuruluş değildir.

2-)Mevcut tüm evcil hayvanlar ve sokak hayvanları, doğada yaşama şansı bulamayan dağ hayvanları belirli bir süreç içinde tespit, tetkik, tedavi, iyileştirme vs nin yapılacağı geçici barınma merkezlerine toplanacaktır. Sağlıklı duruma gelen hayvanlar her eve en az bir tane olmak üzere mecburi olarak bakılmak üzere verilecektir. Hayvanları sevmeyen, hayvanları evine almada çok isteksiz davranan veya bakamayacak durumda olan kimselere verilmeyecektir. Bunların bakımıyla, sağlık ve temizlik muayene tedavi gibi konularda tümüyle ilgili birim elemanları yapacaktır. Ev sahibine düşen evinin bir yerini bu iş için düzenlemek ve yiyeceğini vermektir. Diğer her şey yönetime aittir.

3-)Birim gerek sağlık gerekse uygun yer barınak, hastalık bulaştırma tehlikesi, yıkama, dışarıda dolaştırma gibi bir sürü konuda bakıcı aileyle birlikte hareket edecektir.

4-)Hayvanlara ilginin ve sevginin artırılması için çok sayıda faaliyet düzenlenecek güzellik yarışmasında kategorisinde birinci olan hayvan genel hayvanlar güzeli için yarışacak bu yarışmalara özellikli tüm küçük ve büyük baş hayvanlar katılacaktır.

5-)Daha önce de dediğimiz gibi avcılık tüm ülkede kesinlikle yasak edilecektir.

6-)Dağ hayvanları ithalat yoluyla çoğaltılacak ülkemiz tam bir hayvanlar cenneti haline gelecektir.

7-) İlerleyen zamanlarda dağ hayvanları ülkenin dev ormanları içinde çok sayıda Afrika'daki savanalar ve doğal milli parklar gibi alanlar oluşturularak hayvanların daha iyi korunması ve bakılması sağlanacaktır. Örneğin bugün ülkemizde özel çiftlikler haricinde dağlarımızda ne kadar geyik var bilmiyorum. Yeni düzende dağlarımızda 1 milyon geyik olursa hiç şaşırmayın.

8-)Ülkemizi cennet ya da cehennem yapmak bizim elimizdedir. Bu ülkenin sahibi sadece bizler değiliz. Ülkemizde yaşayan tüm hayvanlar da bu ülkenin sahibidir. Onları yok sayamayız. Bizden zayıf olanları yok etme gücümüz olabilir. Bu gücü kullanma hakkımız asla yoktur.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..