Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '12

     
    Kategori
    Anılar
     

    Ağlama çocuk!

    Bugün yağan karla birlikte, güz gene el salladı hepimize. Sokaklardan süpürdü bütün yapraklarını. Bahar, o yaprakları senden alıp yeşillendirerek getirecek olsa da, seni özleyeceğim. Yazın, buharlaşan duyguların yerine, gene sarı yapraklarını al da gel...

    Mütevazi bir cafede, arkdaşlarla yapılan samimi sohbet ne keyif vericidir değil mi? Bugünkü değildi. Bugünkü hepsinden farklıydı. 

    Ellerimiz titreyerek çaylarımızı yudumlarken, şirince bir kız çocuğu bize doğru yürümeye başladı. Bir kaplumbağa kadar yavaş, gerektiğinden fazla ürkek. Masamızın biraz ilerisinde durdu. Vücudu geride, eli bize doğru bir mendil uzattı. Kafasını kaldırmıyordu göremedim gözlerini. Erkek arkadaşlarımızdan biri sevecen tavırlarıyla kızı elinden tutarak 'gel küçük kız mendil ne kadar' demeye çalıştıysa da, kızın çığlığı buna izin vermedi. O küçücük bedeninden sağır edercesine bir çığlık uzun süre devam etti. Yere çömeldi öne arkaya sallanmaya başladı ve sürekli tekrarladı; 'Lütfen bana dokunma. Lütfen bana dokunma. Lütfen bana dokunma, Lütfen bana dokunma.'  Benim edebiyatım, o anki donmuşluğumuzu, tepkisizliğimizi, sessiz attığımız çığlıkları anlatmaya yetmez.

    Neler yaşadın sen çocuk. Neler yaptılar sana? Hangi hayvan sürdü ellerini o bebek kokan tenine. Kim kıydı sana? Anlat çocuk susma! Susma nolur susma! Nolur ağlama...

    İnsanlığımızı sorguluyorum. En küçük sorunlarda yıkılışlarımızı. O 5 yaşındaki kız çocuğu, hayatına 'ikinci el' bir yalnızlıkla başlayıp, 'ikinci el' bir hayat kurmaya çalışıyordu.  Bazı izler unutulmaz ya hani. Bu kadar mı erken 'unutulmazların' olmak zorundaydı? Barbie bebeğe sahip olmanın mutluluğunu, saklambacın heycanını, bir erkeğin elini tutarak aşkından düşüp bayılmayı öğrenebilecek misin çocuk? Birine güvenmek nedir bilecek misin?

    Senin için en önemli dileğim, bir an önce konuş çocuk. Hiç susma. Seni susturmaya çalışanların karşısında dimdik dur İster bağır çağır, isterbeyaz kağıtlara, duvarlara yaz. Elindeki kalemden al hıncını. Kalem allerini ne kadar kanatırsa, dişlerin dilini konuşmaktan ne  kadar keserse, tenindeki parmak izleri o kadar yok olur .İçinde her ne varsa kus etraftaki pis insanların yüzüne. Konuş çocuk, yoksa düşersin. Sana yardım etmeyi denedim istemedin. Umarım o cafeye tekrar gelirsin. Seni bekleyeceğim...

     

     
    Toplam blog
    : 1
    : 77
    Kayıt tarihi
    : 19.12.12
     
     

    İnşaat mühendisliği öğrencisi. Bloga yeni merak salmış bir acemi. 40 fırın ekmeğini yemek için fı..