- Kategori
- Tıp
Ağrıyı ihmal etmemek gerekir
Hekimliği bir sanat olarak tanımlayan MÖ V.yy da yaşamış tıbbın babası kabul edilen Hipokrat, “ağrıyı dindirmek ilahi bir sanattır” (<ı>divinum est opus sedare dolorum) ı>diyerek ağrının önemine dikkat çekmiştir.
İbni sina da, ağrıyı “bedene zararlı olanı hissetmektir” şeklinde tanımlamıştır.
Shakespeare, “diş ağrısına katlanan, katlanabilen filozof gelmedi hiç” diyor.
John Keats’e göre; "zevk zaman zaman gelen bir ziyaretçidir; ama ağrı gaddarca bize sarılır kalır." Çünkü gitmesi zordur.
Bilmekte fayda vardır. Ağrı her zaman bir hastalık veya vücudunuzun bir kısmının incindiğinin veya zarar gördüğünün bir göstergesi olabilir.
Etrafınıza bakarsanız, insanların çoğunun, hayatlarının herhangi bir döneminde şiddetli veya hafif ağrıdan yakınmıştır. Bu yüzden ağrının geçmişi insanoğlu kadar eskidir, yani hayatının herhangi bir döneminde ağrı çekmeyen insan yoktur.
Ağrı,hem bir hastalığın habercisi hem de bir hastalık olarak karşımıza çıkabilir. Başlı başına bir hastalık olarak da kabül edilen ağrı, kanser gibi birçok ciddi hastalığın da habercisi de olabilir.
Ama günümüzde birçok insan, strese bağlı ağrı çektiğinden yakınıp şikayetlerini çoğu zaman önemsemiyor. Akşam evde çocuğunun sancısı olan ki çocuğunu hemen hastaneye ya da doktora götürürken, ağrı çeken kendisi olduğu zaman bunu ihmal edebiliyor. Ancak unutmamak lazım, ağrı, kanser, bel fıtığı gibi ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilir. Zaten istesek de ağrı bizi bırakmaz, devamlı izler. Ağrısız bir insan yok denecek kadar azdır. İnsan hayatı boyunca ağrı ile mutlaka karşılaşmıştır. Doğururken, ölürken, hastalıkta, savaşta yaralıyken, barışta kaza geçirdiğinde ağrı insanın ensesindedir.