Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '09

 
Kategori
Magazin
 

Ah bu yarışma heyecanı...

Ah bu yarışma heyecanı...
 

(alıntı ),spiker tecavüzcü aranıyor haberi veriyor..


Yarışmalarla yarışıyorum son günlerde. Haber dinledikçe onun bunun kirli çamaşırlarını izlemekten kirlendim. Beri biraz gündem dışına çıkayım dedim ama imkânsız. Yemek yarışmaları, eğlencelik. Ancak körpe beyinlere verdiği mesaj bence olumsuz. İnsanlar birbirlerine yemeğe gidip, o kişinin yemeğini yiyip, arkasından onlarca çirkin söz söylüyor, resmen gıybet yapıyorlar. Bir fincan acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır kültürümüzde. O kadar yapmacık eleştiriler yapıyorlar ki. Para için ne kadar küçüldüklerine üzülüyorum. Sofrada çatal kaşık incelemek ayıptır. Al eline peçeteyi usulca sil. Edep de başkalarının ayıbını araştırmak çirkindir. Hele birisi bilhassa kendi saçını tabağından çıkmış tutup kaldırıp gösterirken, hiç kul hakkı nedir düşündü mü acaba? Böyle dizileri bir sit kom niteliğinde seyredip fazla kaptırılmaması düşüncesindeyim.

Yabancı gelinler de bir âlem. Kızlara bakıyorum neyin nesi, hepsi manken. İşte organizasyon burada pazarlananlar da malum. İnsanların düşünceleri. Aslında kaynaşma açısından cazip görünse de, oradaki kızların, Türklere sıcak baktığını düşünmüyorum. Hepsinin gözlerinde sevgi yerine, lenslerin ardına saklanmış dolar ve Euro simgeleri görüyorum. Hele Türk erkeğini temsil edenler, Daldan dala olmalarıyla ve sahiplenmeleriyle gerçekten iyi yansıtıyorlar. eğer gerçek evliliklerinde eşleri evde ya da sokakta böyle giyinse otursa oyalansa boyalansa geliri yetermiydi? Aslında kıyafete karşı değilim. Benim yaşadığım yerde yabancı bol ve balkonlar çıplak dolu, çamaşırlı çamaşırsız oturabiliyorlar ve ayıp değil. Asıl ayıp olan onları gözetlemek ve rahatsız etmek.

Bir de para için kalp krizi geçirenler yarışması var ya, bir insanın para için bu kadar üzülmesine acıyorum.bir de hiçbir yararı olmayan seyircilerin şak şakçılık yapmalarına.dikkatimi çeken de, yarışmacıların sanki hosteslik sınavı gibi , boy pos endamlarının düzgünlüğü.Laf aramızda, mülakata çağırıldım.Acun duymasın böyle yazdığımı..

Bir zamanlar, küçük büyük odaklanırdık “Eurovision” yarışmalarına. İlk katılmamızda, “Seninle bir dakika” adlı parça ile sonuncu olduğumuzda bile, ne kadar heyecanlanmıştık. Yarışmalarında tadı kaçtı. Dünya çapında centilmence yapılan çeşitli müsabakalarda, ortaya çıkan ve “Türk gibi kuvvetli” sözünü yayan kişiler pek yok artık.

Her ne kadar sosyal anlamda, ayrımdan yana değilsem de hatta kategorize olamasam da, yarışmalarda takım bilinci içinde bir taraf teşkil etmek gerekiyor. Bu noktada taraf ülke olursa doğal olarak milli duygular coşuyor.

Çeşitli organizasyonların düzenlemeleri, ticari bir Pazar teşkil ediyor. Kaynak malum halktan büyük gelirler elde ediliyor, gelirlerinin gittiği yer önemli. Ödüllendirilen bunca şampiyonların eline verilen madalyonların bir de ters yüzüne bakmak gerek.

Yarışmaların evrensel ortamlarda, taraf olarak bir ülkeyi temsil ettiği zaman, gözümüzden kaçan şey organizasyonların nitelikleri. Futbol da insanlar kendini taraftar olarak renkten renge boyarken, tuttuğu takım içinde hayran olduğu bir futbolcuyu karşı tarafta görünce, ona çürük domates fırlatabiliyor. Futbolcular bu pazarda satılıyor, bir nevi insan ticareti. Takımlarda performans amaçlı tercihler de ekseri Afrika ülkelerinden oluyor, kaderleriymiş gibi..

EURO+VİZYON+MİSYON=ORGANİZASYON+PROMOSYON

Hadise kızımız çıkmış. Yabancı kaynaklı ama Türk kızı. Avrupa’da reklâmı iyi yapılmış. Menajerleri sağlamsa yatırımlarını iyi değerlendirmeleri gerek. Tarkan’ın sesi ve sanatı kimin umurunda..İsmail Y.K çıktı. Yurtsever Kardeşler anlamını kısaltarak, Y ve K yaptı, bir de bela okudu, sonra da Türkiye vatandaşlığından çıktı. Bu ve bunun gibi kişiler, sanatçı diyemiyorum çünkü yıllarını bunun okulunda okuyan ve gerçek değerleri anlaşılmayan gerçek sanatı icra edenlere haksızlık olur. Umut Akyürek. Seçil Heper, Nalân Altınörs gibi sanatçılar alıp başlarını dış ülkelere gitmek bir yana, izinsiz gazino çalışması bile yapamazdı. Kültür bakanlığımız şimdilerde Türkiye’yi dış ülkelerde temsil edecek olan bir eserlerin incelemesini nasıl değerlendiriyor bilemem.Geçenlerde Bülent Ersoy ödül aldı.Nereden İran’dan.Emel sayın Abacı ödül aldı. nereden Ortadoğu ve demir perde denilen yerlerden..Oscar alan var mı? Bana göre, böyle bir yarışmada, Sertap Erener’in birinciliği parçayı İngilizce söylemesiyle ilgilidir. Ben bu birinciliğe pek sevinemedim bu yüzden. Yanlış anlaşılmasın, dil ayrımı değil yaptığım. Aksine müzik dilinden bahsediyorum, evrensel olan notalardan. Bunun herkese hitap edebilen bir eser ise sözlerinin de insanın içinde iyi bir sunumla duyulacağına inanıyorum. Klasik müziğe bakın, söz olmadığı halde Vivaldi yi saatlerce zevkle dinleyebilirim ve hayal kurabilirim o nağmelerde dilediğimce söz yazarım kendimce. Bir su sesinden bile dile gelen anlamlar bulurum. Şimdi soruyorum büküp boynumu, tıpkı bir şarkıdaki gibi, neden Türkiye’yi yabancı bir dille temsil ediyoruz? Neden bir Yunanlı ya da bir Alman Türkçe parçayla katılmıyor? Eğer hadise birinci gelirse, Türkiye adına mı sevineceğiz ne kadar kimliğimizi kaybettiğimizi bilmeyerek..Lütfen bana bunun aksini söyleyen, eleştiren biri çıksın. Yanılmayı istiyorum..

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..