Ahvalimiz ortada

Son günlerde nefeslendiğimiz atmosferde öfke patlaması, cinnet hali akıl tutulması tüm insanlığın üzerine kara bulut gibi çökmüş, adeta esir almıştır. Besmelesiz adımlarla; zücaciye dükkânına giren fil gibi çevremizde kilerini kırıp geçirmekten müthiş keyflenir olduk.

Gücü yeten yetene... Anlayışsızlık, tahammülsüzlük had safhada... Daha önceleri gazetelerin üçüncü sayfalarında, küçük puntolarla verilen şiddet içeren haberler, ilk sayfaların manşetlerine taşınmış durumda. Bol kanlı ve yürek dağlayan, tüyleri ürperten cinayetler, bakıma muhtaç yaşlılarımıza, engellilerimize yapılan kötü muameleler, şiddet öğesi ve dozu yüksek töre icabı olarak neredeyse olağan sayılabilecek aile içi acayip ilişkiler yumağı ve onun yansımaları...

Şike yapıldı, yapılmadı sorusuna cevap aranırken devler ligi dışına atılan ve atılmak istenen kulüp tartışmaları.hapislere atılan güzide spor klübümüzün değerli yönecilerinin durumu...

Yıpratılan kurumların etkisini, yetkisini, yaşam alanını daraltacak hamlelerin acilen hayata geçirilme çabaları. Sonu bir türlü gelmeyen ucu açık dinlemeler, izlemeler soruşturmalar kovuşturmalar, infaza dönüşmüş tutuklamalar, gözaltılar, yakalama emirlerini veren tarafsız(!)mahkemelerin her gün tebliğ ettiği kararlar.

Yamalı bohçaya dönen anayasamızın yeniden yazılma gayretlerinin  dillere pelesenk olmuş çalışmaları...

Osmanlının mirası olan üç kıta üzerine serpilmiş ülkeleri bölüp parçalamak daha iyi yönetmek için yüz yıllık projeksiyonlar hazırlayıp, sözde daha fazla demokrasi, insan hakları getireceğiz söylemi altında cadı kazanları kurmaları bizden de bu kazanı fokurdatacak şekilde silahlı güçlerimizi azaltmamızı isteyen emperyal güçlerin açık emellerinin tartışılması.

Aynı masa etrafında bilenmiş kılıçlarını çekmiş konuşmacılar...

Bir türlü katsayı engelini aşamayan her seferinde önü kesilen çalışmaların kanunları dolanarak yeni, yeni formüller bulmaya yönelik kurnazlık bulma araştırmaları.

Görsel medyanın bıktıran tekrar görüntüleri ve yüksek volümlü vetereleri...

Işığı sönen deniz feneri davasını gölgelemek amacıyla ortaya atılan çeşitli adlarla anılan plan tatbikatlarını derinleştirip, orduyu yönetecek emekli, muazzaf paşa, üst rütbeli zabitlerin atama ve terfilerinide etkileyecek şekilde şeref ve onurlarına helal getirme çalışmaları.

Adaletin çok ağır işlediğinden şikayet edildiği bu dönemde üç ay  tutuklu bulunan DENİZ FENERİ davasındaki acele tahliyeler,vicdanlarda açılan yaralar...

Aylardır, yıllardır ne ile suçlandıklarından bihaber hapishane köşelerinde düşünce ve bedensel olarak çürümeye terk edilmiş aydınlarımızın durumları.

Demokrasinin olmazsa olmazı olan seçimlerde vatandaşların oylarıyla milletvekili seçilmiş olduğu halde sudan bahanelerle mazbatalarını bile almalarına izin verilmeyen mebuslarımız.

Yüreğimizi dağlayan, bayramlarımızda bile yüzümüzü güldürmeyen hain ellerin yağlı kurşunlarlarıyla şahadet şerbeti içen yüzlerce Mehmet’imiz.

Ne oluyor bizlere?

Nedir bu kadar insanlığı öfkelendirip şaha kaldıran; seli mecrasından taşırıp ılımlı ilkimizin mümbit toprağına ektiğimiz, bin bir nazla yetiştirdiğimiz o nadide renk ve desenlerde ki çiçeklerimizi soldurup,koflaştıran...

Tüm hızla değişen gündemlerin en kuytu gölgelerinde serpilmeye, yaşam alanı bulmaya çalışan garip, gureba, emekli dul ve yetimler... Atanmayı artık hayal olarak algılayıp bekleyen genç öğretmenlerimiz, işsiz kalan beyaz yakalılarımız...

Kahvehane köşelerinde pinekleyen vasıflı, vasıfsız binlerce gencimiz...

Zorluklarına rağmen biçilmiş ömrümüzü yaşamaya doyamadığımız Dünya'mızda siyah, beyaz dışında ki renkleri görmemezlikten gelerek sorunların altından kalkamayız...

Olayların hem mimarı, hem cellâttı olmaktan bir an önce vazgeçip, ortak aklı tesis etmeli, halkın gerçek gündemlerine çözüm bulunmalıdır...