Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '18

 
Kategori
Tiyatro
 

Aile Sırları (Tiyatro)

Aile Sırları (Tiyatro)
 

    *Bizim için oyun 3,5/5 şekerli kahvedir.
     Acaba bir tek benim ailem mi bu kadar sorunlu diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Ben cevap vereyim bu soru tabi ki aklınıza geldi. Ama bilmiş bilmiş söyleyeceğim bir şey daha var. Cevabınızı da, biri kendi ailesi anlattığı zaman buldunuz. "Demek ki bir tek benim ailem sorunlu değilmiş."
 
     Aile Sırları, Orijinal adıyla August: Osage County, size, aile içinde yaşadığınız bir takım olayları hatırlatacak, gayet başarılı bir tiyatro oyunu. Tracy Letts’in yazdığı, Aslı Önal’ın çevirdiği ve yönetmen koltuğunda Bilge Emin’in oturduğu Aile Sırları, Devlet Tiyatroları’nda gösterimde bulunmakta. Ayrıca bir ufak araştırmayla oyunun 2008 yılında Pulitzer ödülünü aldığını öğrendim.
 
          Hikayesinden önce değinmek istediğim bir nokta var bu da, bu oyunun dekoru... Öncelikle daha salona girer girmez hoş bir dekor sizi bekliyor. Bulunduğu zamanı ve yeri yansıtan sade ama göz doyuran bir dekor vardı.
 
                                                         SPOILER ALLERT!
          Hikayemiz, Elizabeth Taylor'un genç olduğu yıllarda geçtiğini bir replikte vurgulanmasından anladığım kadarıyla 1950'li yıllarda geçiyor. Özetlemek gerekirse olay örgümüz şu şekilde; Beverly adlı bir aile babasının kaybolmasıyla aile toplanır. Anne karakterimizin adı Violet, üç yetişkin kızı ve bir kız kardeşi var. Ayrıca evde kızılderili bir hizmetçi bulunmaktadır. Beverly’nin ölüm haberi gelir. Bu sebeple bütün aile üyeleri, cenaze yemeğine katılırlar. Büyük kızı (Barbara), boşanma kararı aldığı eşi (Bill), ve 15 yaşındaki kızı (Jean) ile yemektedir. Ortanca kızı (Karen), babasının ölümünü dahi umursamaz tavırları ve kendisinin karbon kopya sevgilisi (Steve) ile katılmıştır. En küçük kızının (Ivy) ise sır gibi sakladığı bir sevgilisi vardır. Violet'in kız kardeşi (Mattie Fae) de, eşi (Charlie) ve oğlu (Küçük Charles) ile yemeğe katılır. Burada Ivy'nin sevgilisinin Küçük Charles olduğunu öğreniyoruz. Oyunun büyük kısmı cenaze yemeği masasında konuşulanlardan ibaret. Fakat tıpkı 12 Angry Men'deki gibi masada anlatılanlar sizi hayrete düşürüyor. Açığa çıkan sırlar, birbirinden hesap soran akrabalar, dolayısıyla ortaya çıkan geçmişle yüzleşmeler ve Barbara ile Violet arasındaki güç savaşı, ailenin dağılmasına yol açıyor.
 
          Oyuncuların performanslarına bakarsak. Hülya Gülşen'i, Violet rolünde izledik. İlaç bağımlısı ve yıkık bir karakteri çok güzel yansıtmıştı. Üstüne üstlük böylesine zayıf düşmüş bir karakterle oyunu domine edip, üst seviyeye taşıması gerçekten iyi bir oyunculuk örneği. Mine Tüfekçioğlu'nu ise Mattie Fae rolüyle izledik. Kadın egemenliğine sahip bir ailede, baskın karakteri iyi yansıtamadığını düşünüyorum. Sorunun kaynağı bana göre, diğer karakterlerin replikleri Türkçe bir oyuna çok güzel evrilmişken, bu karakterin üzerine durulmamış gibi gözükmesiydi. Karakterin ettiği küfürlerin çok yapay durması, buna basit bir örnek olabilir. Engin Delice (Charlie) ve Emre Yeşilöz (Little Charles), sanki oyun boyunca televizyon izleyin denilmiş gibi dursalar da, konuşma sırası onlara geldiğinde gayet başarılı bir şekilde duygularını yansıttıklarını düşünüyorum. Zeynep Köse ise Barbara karakterini canladırıyordu. Kendisinin oyunu üst seviyeye taşıyan bir diğer isim olduğunu düşünmekteyim. Hülya Gülşen ile gayet iyi ikili oldukları kanaatindeyim. Bunun yanında Esra Yaşar'ın canlandırdığı Ivy'nin, çok önemli karakterlerden biri olmasına rağmen, oyuncunun seyirciye yansıtamadığı isyanları ve kötü Türk dizisi oyuncusu kıvamında oyunculukla, sönük kaldığını belirtmekte fayda var. Begüm Mısırlı ise daha arka planda bir karakteri, Jean'i, canlandırmasına rağmen kendisini gösterdiğini söylemeliyim. Bunların yanında diğer yan karakterler, Karen (Sibel Yıldırım), Steve (Cem Sürgit) Johnna (Tuba Gürzumar), Bill (Şamil Kafkas), izleyiciye bir nefes almak için oyunda yer alıyorlardı. Kendilerinin başarılı performanslar sergilediğini düşünüyorum.
 
          Oyunu genel olarak ele alırsak, oyun Mattie Fae'nin yeğeninin ismini bilmemesi gibi bir hatayla başlıyor. 1950'li yıllarda cep telefonunun olması başka bir sorundu. Müzik seçimlerinin güzel olmasına rağmen, bir bölümde Violet karakterinin söylediklerinin duyulmamasına neden oluyor. Bunun yanında ilk perde tamamen karakterlerin tanıtılmasına harcanılmış, dolayısıyla yavaş bir oyun sergileniyor. Bu durumlar seyirciyi sıkmış olmalı ki, ikinci perdede seyirci sayısında bir azalma oldu. Fakat aksine ikinci perdede, daha önce de bahsettiğim gibi, Hülya Gülşen ve Zeynep Köse arasındaki uyum, iki güçlü kadın rolüyle, oyunu farklı bir seviyeye taşıyor. Bu nedenle, ilk perdeyi göz ardı ettiğinizde, elinizde gerçekten iyi oyunculuklar ve güzel duygu patlamaları kalıyor. Size de, ayağa kalkmak ve  oyuncuları alkışlamak kalıyor.
 
Bizi takipte kalın.
-Bulut ve Rüzgar
birkupaturkkahvesi.blogspot.com
 
 
Toplam blog
: 2
: 248
Kayıt tarihi
: 06.10.18
 
 

birkupaturkkahvesi.blogspot.com .Birbirini tekrar eden pop kültürden usanmış bireylerin sayfası. ..