Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

AK Parti’de Başbakandan ayrı düşünen bir Bakan

AK Parti’de Başbakandan ayrı düşünen bir Bakan
 

RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR


Dünkü yazımda; “Hatırlattıkları” başlıklı kıssalarda “Bakan, yok mu bize bakacak bakan?” şeklinde bir ifade kullanmıştım.  

Bize bakanı buldum sonunda… Bakış açısı biraz başbakanla çelişse de “Bakan” işte. 

Söylemlerin neticelerinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hele bu söylemlerle kitleler arasında ayırımlara ve kutuplaşmalara sebep olacaksanız altına gireceğiniz sorumluluk ve alacağınız vebali hesaplamalısınız. 

Vatan denilen toprak parçası üzerinde, vatandaş tanımıyla, milleti oluşturan insanların fikir ayrılıkları ve farklı bakış açılarını olduğu gibi kabul etmeden; huzurlu yaşamın temellerini attığınızı varsayamazsınız diye düşünüyorum.  

“İnançları ve politik görüşleri ne olursa olsun vatandaş vatandaştır.” Kendisine oy verenle vermeyen arasında bir ayırıma düşen insanın mantıklı düşündüğü ve hareket ettiği noktasında ben tam tersi bir kanata sahip oldum. 

Başbakan tarafından seçimlerden sonra yapılan ve tarihe “Balkon Konuşması” ifadesiyle geçilen açıklamalar karşısında, ülkenin sınırları içerisinde yaşayan ve farklılıklarıyla ülkeyi zenginleştiren toplulukların, kucaklanacağı açıklaması içleri rahatlatan ve güven tazeleyen nitelikteydi.  

Başbakan meşhur konuşmasında; “…Türkiye’nin önüne yeni, yepyeni bir tertemiz sayfa açılmıştır. Şundan herkesin emin olmasını istiyorum. Önceki Ak Parti hükümetlerinde olduğu gibi, yeni Ak Parti hükümeti de Ak Parti’ye oy verenlerin değil tüm Türkiye’nin 74 milyonun hükümeti olacaktır.” der. 

Konuşmanın özünde başbakanın söyleme döktüğü fikirlerinin uygulamada aynen korunması kısmında yaşadığım açmazlar olduğunu kabul ediyorum. 

Başbakan böyle düşünebilir ama onunla birlikte yola çıkanlardan farklı düşüncelerde olanlar da çıkması yadırgatıcı değil. 

Konuşmanın devamında, kazanmalarına ilişkin en büyük sebebiyse şu cümlelerle dile getiriyor başbakan; 

Ak Parti birinci parti. Neden? Çünkü biz kimseyi dışlamadık. Kimseyi ayırmadık. Herkesi kucakladık. Yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Canlar arasında milletin fertleri arasında hiçbir ayrım yapmadık. 

74 milyonun beraber yaşayacağı Türkiye inşa etmenin yoğun çabası içinde olduk. Bir nebze olsun bundan sonra geriye gidiş olmayacaktır.”  

Canların eşitliği ilkesini kabul etmiş bir başbakanın bunu söyleme dökmüş bir başbakanın insan hakları ve bunlara yönelik uygulamalarda karşılaşacağı zorluklar olması fikri de garip gelmedi bana. 

Konuşmasının aşağıdaki bölümündeyse, başbakanın vatandaşın özgürlüklerini teminat altına almak için kendi onur ve namusunu ortaya koyması hatta bunu şerefiyle temin etmesi benim için tüm değerleri kapsayan, insan için verilmesi zor bir söz olarak kendisine sempatiyle yaklaşmama vesile oldu. 

Açıklamanın aşağıdaki bölümünde teminat altına alınacakların karşılığındaki değerlerin maneviyat katında yarattığı ağırlığı düşününce kimsenin bundan ödün verecek cesareti göstermeyeceği kanaati içinde oldum.  

“Teminat altına alamayacaksanız; namus, şeref ve onur sözü veremezsiniz” bu da benim bakış açım. Çünkü veremem. Bunlar çok önemli değerler. 

“74 milyonun her bir ferdinin yaşam tarzı, inancı, değerleri bizim üzerimizde emanettir. Bize oy verenlerinde, vermeyenlerinde yaşam tarzını inanç ve değerlerini onurumuz namusumuz şerefimiz olarak göreceğimizden, hiç kimsenin kuşkusu şüphesi tereddüdü olmasın.” der başbakan. 

Alıntıları yaparak açıklama gerekliliği görmemin sebebi çabuk unutan bir topluluk olduk. Yeniden başbakan tarafından bize verilen teminatları hatırlamamızdı. 

Bu yazıyı bize teminatları hatırlatmak için mi yazdın? Demeyin. Hayır ve yine hayır. Gazetede okuduğum bir açıklaya takıldım ve bunu yazmadan geçmenin hakları başbakan tarafından teminat altına alınmış bir vatandaşın bu açıklamayla kapıldığı hissiyatı daha iyi ifade edebilmek için yazdım. 

Bakınız; “Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, partisinin 10’uncu kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada ''Oy verenlerle vermeyenler bir değil'' demiş. 

Yani başbakanın 74 milyon insana sunduğu teminatı unutup, kişisel görüşünü pat diye söyleyip Ak Parti’nin genel duruşuna garip bir şüphe düşürmüş olmuyor mu? Kendi adıma, sayın Bayraktar gibi düşünen ve bunu saklayan çok insan var, seçimler geçene kadar sustular şimdi hodri meydan mı? Demeden edemiyorum. Bir ikircik yaratmıyor mu? 

Başbakandan farklı düşünen bir bakan. Doğal, farklı düşüncelerden beslenmek çok doğal da… Anlayamadım. 

Çevre ve Şehircilik Bakanı, "AK Parti için gece gündüz 10 yıldır çalışan arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Zonguldak’ımızın 650 bin civarında nüfusu var. Artık seçim oldu, Türk milleti bizi birinci parti yaptı. Oy verenleri de vermeyenleri de kucaklayacaksın. Oy verenlerle vermeyenler de bir değil tabii bunu bir kenara koymak lazım" diye konuşmuş.  

Buradan da; o söylem oyları alana kadardı. Şimdi takke düştü kel göründü mü? 

Şeref, namus ve onur sözleri oy verenlerle vermeyenlere farklı şekilde mi yansıyacak? Sonucuna varmayı istemiyorum. 

Söylemlerle başlayan ama akla ziyan bu açıklamaya kimseden ne bir tepki ne de bir açıklama gelmedi. 

Çevre ve Şehircilikten sorumlu Bakan açık olarak ifade etti ve kimse de tık yok. 

Ben rahatsızım. Ülkemde yaratılmak istenen kutuplaşma ve ayırımcılığın şekillerinin tümüne gösterdiğim tepkiyi bu ayırımcılığa da göstermeyi görev biliyorum. 

Anlatmak gayreti içinde bulunduğumsa; Çevre ve Şehircilik Bakanı bu ayrımı sadece Zonguldak için yapmış olamaz. Kişisel görüşlerini ifade ederken dikkat etmesi gereken bir pozisyona sahip insanın, böylesine pervasız konuşmasının uygun olmadığını düşünüyorum. 

Yaptığı kişisel açıklamanın nasıl bir ayırımcılığı tetikleyeceğini ve kendi partisinin sunduğu görüşlerle nasıl taban tabana zıt bir durum yaratacağını iyi tartması gerektiği fikrindeyim. 

Her önüne gelen her istediğini söylerle yaratacağı sonuçların yıkımını nasıl tamir etmeyi düşünüyor acaba? 

Kıssadan hisse; Başbakan tarafından balkonlardan halka atfedilen teminatların, Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından bu denli ucuz harcanmasının neticeleri karşısında ne yapılacağını merak ediyorum. Her kafadan ayrı ses çıkarsa partinin genel görüntüsünde de bir kirlilik oluşmaz mı? 

Başbakan’a sormak istiyorum “Sizce, Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın dili mi sürçtü?” 

Dünkü yazımın linki 

http://blog.milliyet.com.tr/Fanilik_agir_gelir__hirsi_Savas_cikartir__/Blog/?BlogNo=321259 

Sağlıkla ve mutlu kalın 17/08/2011 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..