Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Akıl mı, kader mi, yoksa korku mu?

Akıl mı, kader mi, yoksa korku mu?
 

KORKU, ZEKA DUVARINI DELER Mİ?


Bin yıla yakın bir süredir bu topraklarda oturuyoruz, aynı coğrafyada yaşıyor, aynı doğadan etkileniyoruz. Yüzyıllar boyu depremle, su baskını ile, toprak kayması ile ve çığ felaketiyle karşılaşıyoruz.

Peki, bütün bunlara karşı biz ne yapıyoruz?

"vah, vah" diye üzülüp, sorumluluktan sıyrılıyoruz, "kader" deyip, görevden kaytarıyoruz.

Aklın ışığını, çağdaş bilim ve tekniğin insana sunduğu 'bilgi' nimetini yaşama geçiremiyoruz; insan hayatına yeterince değer vermiyoruz. "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" diyoruz. Öylece 'çağ' atladık derken 'çığ' altında kalıyoruz.

Bilinen bir hikayedir,  kambura sormuşlar:

- Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa başkalarının da senin gibi kambur olmasını mı?

- Başkalarının da benim gibi kambur olmasını isterim.

- Niçin?

- Onların şimdi bana baktıkları gibi bakılmayacağını öğrenmeleri için...

Çözüm bulma çabası aklı kullanmayı, aklı kullanmak da ruhumuzun gelişmesini sağlar. Çünkü, tecrübelerden doğru sonuç çıkaran akıl, bilgi ile ruhu eğitir, belli bir biçime sokar.

Öylece yaşadığımız her olay, bize kazandırdığı tecrübe ile aklımızın gelişmesine ve ruhumuzun yükselmesine yardım eder. O nedenle karşılaştığımız olaylardan korkup kaçmak yerine, sabırla çare aramak en akılcı yoldur.

Hastalıktan korkanlar için en iyi şey, önce sağlık kurallarına uymaktır, sonra da ciddi bir tıbbi kontrolden geçmektir. (Tatsız sonuçlardan korkanlar buna pek yanaşmazlar!)

Bilim ile din hiçbir zaman uzlaşamaz. Bilim, maddi bir süreçtir, din ise mistik. Fakat ne yazık ki, umutsuzluk insanların aklını karıştırıyor; dinsel olan ile bilimsel olan birbirine giriyor. Din, her şeyin çaresi olarak sunuluyor.

Günümüz insanında o da (karşılık beklemeden inanmak) yok. İnancının bile karşılığını istiyor; sadece cennete gitmekle yetinmiyor, para istiyor, konum istiyor.

Çağımız, masumiyet (bir tür inanç)in bittiği, ticaretin başladığı bir çağdır. Eski'nin 'tarikat' anlayışı, yerini "bal tutan parmağını yalar"a bıraktı. Zengin olmayan bir tek tarikat şeyhi bulamazsınız günümüzde.

"Çaresizliğin bir sonucu" durumuna geldi, inanç da! Yaşadığımız bu gezegende 'yaşam' hakkında ne biliyoruz? Bildiklerimizi kanıtlayabilecek ne tür gereçler var elimizde? Her şey göreceli, her şey değişken...

İnsanoğlu hiç değişmeyecek 'güvence'ler istiyor. Bu güvencelerin 'doğru' olması da gerekmiyor; ikna edici olsun yeter. İnsanoğlu bu çaresizliğini farkettikçe daha çok sarılmıştır dinine. Çünkü, din insana güven verir, huzur verir; serüvenin nerede başladığını, nerede biteceğini söyler. Bu, belirsizliğin kalktığı noktadır. O nedenle çaresizlikle din arasında yakın bir ilgi vardır...

Çaresizlik 'korku' yaratır. Korkularımızın çoğu, kendi düşünce ve hayallerimizin ürünüdür, yani, kendi uydurmalarımızdır.

Muhafazakarlığımızın sebebi, alıştıklarımızdan uzak yaşamak istemediğimizdendir. Çünkü, alıştıklarımızdan uzak yaşamak bize, bir köşeye sıkıştırılmışlık ve çaresizlik duygusu yaratır.

Bazen insan, yanlış ve aşırı bir 'genelleme' sonucu, sevindirici bir olayı mutlaka üzücü bir olayın izlediği sanısına kapılır ve sevinmekten, mutlu olmaktan adeta korkar.

"Korkunun ecele faydası yoktur" desek de, 'ölüm korkusu' çoğumuzu 'kader'e, 'alın yazısı'na sürükler. Oysa, doğan her canlı varlık, bir gün ölür. Ancak bunlardan yalnız insan, aklı sayesinde, bir gün öleceğini bilir. Bu ona ürküntü verir. Hayatla - ölümün bu içiçeliği, birlikteliği, insanı, yaşamla ilgili bir değerlendirme yapmaya zorlar. Buna rağmen çoğu kişi, ölümden gereken ibreti alamadan ve yaşama doğru bir anlam veremeden yüzeyde, sığ bir hayat sürer.

"Yaşamını bir nedene bağlayamazsan, ölüm korkusu hep seni takip eder."

Diğer taraftan; "ölümü görmezden gelirsen, korkunu bastırman için, savunma sistemini hep 'alarm'da tutarsın."

Oysa;

Uyudun, uyanamadın olacak!...

Alaettin Morgül / 26.03.2012  

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..