Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '19

 
Kategori
İnançlar
 

Akıl ve His

Akıl kelimesi, Arapça dilinde ‘ikal’ kökünden gelmektedir. Somut olarak nesneleri birbirine bağlamak anlamı taşır. Bu kökten çıkan bir dal olan ‘akıl’ sözcüğü ise nesneler arasındaki bağlantıyı somut olarak değil de düşünsel olarak kurmak anlamına gelmektedir. Bizler akla ait her pozitif işte veya eserde bu muazzam gücü görebiliriz. Aklı sadece bunlarla sınırlayamayız. İlişkileri kavrama, yargılama, soru çözümleme, olaylar ve olgular arasında nedensellik örgüsü kurma veya rahatlama da işlevleri arasında sayılabilir. Buna bir örnek verecek olursak; İngilizce bilen iki insan olduğunu varsayalım; Akıl, aradaki fark çok az bile olsa, her zaman daha iyi İngilizce bileni kendi işlerini yaptırmak için seçer. İşte buna karar veren akıldır ve duygusallığa izin vermeden doğal akışında bunu gerçekleştirir.

Hatalarımız ise genellikle bilinçaltımıza ittiğimiz takıntılarımızdan kaynaklanır. Akıl, işleyişi gereği bu tarz durumlara müdahale etse bile Amigdala, tabiri caizse ‘Zararın neresinden dönersek kardır’ anlayışı ile yaptığımız yanlışları görmezden gelmemizi sağlar ve örtbas eder. Bunun yanı sıra bir eksiğimiz açığa çıktığında, deyim yerindeyse ifşa olduğunda o işi normalleştirerek, olayı basitleştirme ve kolaylaştırma yoluna gider.

Zekâ; akıl yürütmeyi, planlama yapmayı, problem çözmeyi, soyut düşünmeyi, karmaşık fikirleri idrak etmeyi, çabuk öğrenmeyi ve tecrübelerden kazanım sağlamayı içeren oldukça genel zihinsel bir yetenek olarak kabul edilir. Ancak zeka denen olgu, maharetini  günlük ve geçici işlerde ortaya koyabilir. Hislerden kopuktur, anlatılan özelliklerin uzağından, yakınından geçemez. Akıl ise yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneğidir. Yukarıda değindiğimiz örnekler his alemine en yakın olan anlardır. Zekayla değil, akılla hissedilir. Bu arada his alemi ya da hissiyat duygusu, aklın mevcudiyetini bozacak birçok unsura da sahiptir. Hislerimiz, yeni fanteziler ve arzular üzerine düşünüp yeni stratejiler/fikirler geliştirebilir. Bunun yanında akıl, bir hastalığın ne gibi zararlar verebileceği hakkında görüş vermekten kaçınır ya da kaybın telafi edilip, çözümün olup olmayacağı konusundaki görüşlerini kesin bir dille anlatamaz. Hislerimiz ise konuyu olabildiğince dramatikleştirerek ya da çok daha olumlu bir noktaya dönüşebileceğini bize fısıldayarak bizi bilgilendirir. Sonuç olarak çoğu kez bu dillendirdikleri, istenilen bir şekilde, yavaş yavaş ve sıralı olarak gerçekleşir. Aynı zamanda his alemine girmemizin bir diğer önemli yanı ise kalıplaşmış bilgi kompozisyonundan sıyrılabilmemizi kolaylaştırarak, üreten biri haline dönüşmemizi sağlayıp bizleri yenilemesidir. His alemi bilinmeyenlere açılan bir kapıdır. Bu yönü kuvvetli insanlar ‘keşif ehli’ olarak tanımlanırlar. Özetlemek gerekirse Gayb alemini bilme boyutudur. Başarabilen, VELİ ismini açığa çıkartandır. Ancak bu dediklerimi kahinlikle-sihirle asla karıştırmayalım; çünkü anlatılanlar hiçbir zaman bu şekilde karşılanamaz, değerlendirilemez. Ama yukarıda değindiğimiz gibi sıra dışı insanların bu gibi özelliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz. Özetle; Mistisizmde bu nitelik, Nebi ve Resullere has bir mucize olarak bahsedilir.

Ahmed F. Yüksel

Bodrum

 

 facebook.com/ahmedfevzi.yuksel
instagram.com/sufafy
twitter.com/sufafy

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..