Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '11

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Akılsız işaretler ve Medya Okuryazarlığı

RTÜK, 23 Nisan 2006'dan itibaren (tarihe gel) "Akıllı İşaretler" adı altında bir uygulama başlattı. Uygulamanın amacı özetle, TV programlarının içerikleri hakkında bilgilendirme vermek. Bunun için; +7, +13, +18, genel içerik, şiddet içeren yayın, olumusz örnek oluşturacak içerik ve cinsellik içeren yayını belirten semboller geliştirdi. Uygulamanın mantığı; izlediğiniz programın başlamadan öncesinde, yayın başladığında ve her reklam dönüşlerinde bu işaretlerden hangisi varsa ebeveynleri işarete göre hareket edip çocukları ekran önünden savuşturup ruhsal ve fiziksel gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek yayınlardan uzak tutmak diyebiliriz. Kendini, çocuklarımızı ekrandan gelecek tehlikeye karşı korumakla yükümlü hisseden sistem, ekran dışındaki zararlı etmenleri ne kadar sıfırlayabiliyor, çocukları sosyal yaşamda ne kadar sağlam bir psikolojiyle yetiştirebiliyoruz, bu ve benzeri sorular çoğaltılabilir. Sistem, bir çok sorunu çözememekle beraber, getirdiği çözümleride uygulamaktan, denetlemekten sınıfta kalmış vaziyette. 

Televizyon ekranının her yerine kan bulaşmış durumda. Haberleri izlemeye kalksak bir şiddet haberi illaki var. Dünya zaten savaş halinde, her yerde bir çatışma, bir operasyon. Diziler ise dik alası, şiddet ve olumsuzluk her yerde. Benim meramım başka: Akıllı işaretler ne kadar akıllı? En kesif şiddet ve çatışma sahnelerinin olduğu diziler +7 işaretiyle sunuluyor! Bu nasıl bir mantık hala anlamış değilim ve kafamı uzun süredir kurcalamakta. Bu işaretlerin yayınlara konulması hangi uygulama mantığıyla yapılıyor belli değil. Adamların yaptıkları diziler, savaş belgesellerinden daha fazla çatışma içeriyor ama konulan işaret +7'nin üzerine çıkamıyor nedense. 

Mesela, izlemeyi yakın geçmişte bıraktığım Kurtlar Vadisini anlatmaya gerek yok; ulusal kahramanımız Polat Alemdar, racon kesmeyip kıtır kıtır kafa keserken ekran üzerinde +7 işari taşıyordu, hala öyle! Küfrün biri bin para olan Behzat Ç. aynı şekilde. Geçmişte çarpık aile içi ilişkilerin döndüğü, ağalı beyli yada İstanbullu diziler bir türlü +7 üzerine çıkmıyordu. Gençlik dizilerinde anlatılan yoz ilişkilerin hangi yaş grubuna hitap ettiği ise söylemeye gerek yok. Kendisine sığınan, kadın ve çocukları korumaktan aciz devlet, yayınları böyle gizli sansür uygulamalarıyla denetleyerek çocuk ve gençleri zararlı yayınlardan korumayı görev edinmeside, eksik hocanın ulemalık yapmaya çalışması gibi sakat sonuçlar doğurabilir. 

Son dönemlerde, eğitim müfredatına "Medya Okuryazarlığı" dersi konulacaktı, sanırım kondu da. Derin amacı; yazılı, görsel, işitsel tüm medya iletişim araçlarının ilettiği mesajları algılayabilme, çözümleyebilme, eleştriel bir yaklaşımla değerlendirip medya organlarının ilettiği mesajların gerçeklik ve kurgu bakımından değerlendirebilip, çocukların verilen mesajı doğru algılayabilmesini, medyanın olayları neden ve nasıl belli yönleriyle verdiğini anlayabilen, eleştirel ve bilinçli medya kullanıcıları yetiştirmektir. Bu nedenle bu dersi bir matematiki, fen bilgisi kadar önemsememiz lazım. Çünkü yapılan araştırmalara bakılacak olursa, televizyon karşısında etkiye en açık kullanıcı grubu olan çocukların, yılın 900 saatini okulda, 1500 saatini ise televizyon başında geçirdiği ve bu süreyi, istediği programı kendisinin tayin ettiği, bunun ise ülkemizdeki çocukların %82'sine tekabül ettiği gerçeği baz alındığında durumun ciddiyeti anlaşılacaktır. Geçmişte yaşanan acı örnek olaylar ise bu dersin ne kadar mecburi olduğunu bize kanıtlamaktadır. Ben lisede okuduğum yıllarda, "Pokemon" isimli çizgifilmden etkilenip kendini "Pikhachu" sanan bir çocuğun kendini camdan atması, başka bir çocuğun ise, rol model edindiği "Örümcek Adam (Spiderman)" a özenip, evin içine bağladığı çamaşır iplerinde oynamayan çalışırken ipin boğazına dolanıp ölmesi, "Kurtlar Vadisi" dizisinin insanlar üzerinde yarattığı "Süleyman Çakır&Polat Alemdar" şizofrenisi, Medya Okuryazarlığı dersinin okullarda okutulması mecburiyetini tekrar gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda kendini çocukları korumakla görevli hisseden devlet sisteminin, en sonunda sansürden daha etkili bir yol olan eğitime önemvermesi gerektiğini anlaması, geçte olsa atılmış önemli bir adım olarak karşımıza çıkmaktadır. Umarım gelecek nesiller, medya karşısında daha bilinçli, gerçeklikle kurguyu ayırt edebilen, sağlıklı düşünebilen, eleştirel nesiller olacaktır. 

 
Toplam blog
: 7
: 613
Kayıt tarihi
: 06.01.08
 
 

Politika, ekonomi, futbol, güncel meseleler gibi uzak durmam gereken meselelere uzak duramadığım ..