Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '12

 
Kategori
Siyaset
 

AKP'nin devletleşme süreci

AKP'nin devletleşme süreci
 

Resmi Devlet söylemine karşı olarak iktidara gelen AKP kendi resmi tezlerinden oluşan bir Devlet söylemine dönüştü.


2002'de ilk iktidara geldiğinde AKP, Devletten bağımsız, hatta statükonun karşısında, sivil bir siyasa gibi ortaya çıkmış, söylemlerinde 'Devlet yapar..." "Devlet yaparsa..." gibi klişelerden uzak durmuştu.

Her ne kadar yerinde bir tespit olmasa da, İkinci Cumhuriyetçiler denen AB'ci liberal zevattan, merkez sağcılara hatta solculara, siyasal islama pek de yakın sayılamayacak isimlerin AKP'yi neredeyse devrimci ilan etmesi bu yüzdendi. Onlara göre AKP birşeyleri değiştirecekti, en başta da Cumhuriyetin kuruluş ilkelerinden ve de aslında Atatürk'ün gerçek düşüncelerinden sapma olan statükodan yana bir Devleti revizyon edecek, onu hem asker hem de bürokrasi çıkmazından çıkartıp sivilleştirecekti.

İlk AKP döneminde AB ilişkilerinin hız alması ve liberalleşmenin artması, Erdoğan'ı Özal'dan daha öte bir noktaya, müslümanlıkla liberalizmin kaynaştığı, ülkede muhafazakar bir kapitalist sınıfın oluşumunun öncüsü rolüne oturttu.

Ancak 2007'de AKP'nin oyunu yükselterek iktidara gelmesi ve 2011'de tarihin gene tekerrür etmesi, AKP'yi daha farklı bir noktaya götürdü. Güçlenen AKP, ezişmişleri oynayıp, tırnak içinde, Devletin yıllarca ezdiği müslümanlar olarak mağdur rolünden sıyrılıp, Devlet mekanizmasını ele geçirebileceğini görünce bir anda saf değiştirdi ve mağdurdan mağrur'a sert bir geçiş yaşadı. 2007 sonrası gelişmeler, AB ile soğuyan ilişkiler, yüzünü Ortadoğuya çeviren Nasırvari bir liderlik, içeride Ergenekon davalarından gazeteci tutuklamalarına herşey gösterdi ki, AKP yıllarca karşı durduğu otoriter Devlet dümeninin kendi eline geçmesinden yanaydı.

Ve 2011 seçimleri bu anlamda kendilerince AKP'nin zaferi anlamına geldi; 2011 seçimlerini halkın halk adına Devlet mekanizmasını AKP'nin eline bıraktığı sonucu çıkartıldı.

Öyle olduğu Haziran'dan beri yaşananlarla iyiden iyiye açığa çıkıyor.

Örneğin artan terör olaylarından sonra AKP'nin söylemi, birebir 90'ları andırmaya başlıyor, söylemle kalsa iyi, eylemde de 90'lara geri dönüş yaşanıyor.

Yani diyalogdan, iletişimden yana görünen AKP gidiyor ve "Devlet asar..." "Devlet keser..." noktasına gelen bir AKP geliyor. Ve o nokta bildiğiniz gibi, Türkiye'nin ilerlemesini her zaman zayıflatmış olan bir model.

AKP evet, birşeyleri değiştirmeye çabalamış, ancak değiştirirken yerine yenisini değil, benzerini koymuştur. Bu da AKP'nin devleti ele geçirince bir zamanlar karşı olduğu kaymak tabakanın, yani seçkinci bir bürokratik oligarşinin kaymağının tadına varınca değişiminin yalnızca eski statüko yerine yeni bir statüko koymaktan ibaret olduğunu gösteriyor bize.

Sonuçta asker vesayeti diye diye polis devleti noktasına gelindi. Bugün üniversitede gösteri yapan öğrenciler sırf gösteri yaptı diye 2 senedir tutuklu olarak gözaltında tutulabiliyor, suçunu bilmeyen birtakım gazeteciler içeri tıkılabiliyor ve hakkını arayan ücretliler meydanlarda coplanıyor.

Bir dönemle hesaplaştığı iddiasıyla ortaya çıkan AKP böylece anlaşılıyor ki, sadece kendi dönemini, kendi devletini yaratmakla ilgileniyor.

Ve her zaman olduğu gibi özgürlükler de, adalet de, ilerleme de güme gidiyor.

2011 sonrası dönem AKP'nin resmi devlet tezlerine eklemlendiği dönemdir. 

 
Toplam blog
: 47
: 1149
Kayıt tarihi
: 24.11.10
 
 

Praksise düşünceden varan bir romancı, kültür eleştirmeni, otodidakt bir feylesof, yaşam gözlemci..