Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '09

 
Kategori
Siyaset
 

AKP’yi anlayabilen var mı ?

AKP’yi anlayabilen var mı ?
 

Bu görüntüler acaba yandaş medyanın (!) bir oyunu mu ?


Seneler geçti geçer. Hükümet ve AKP ve tabiki hem hükümetin, hem de partinin başındakiler, artık acemi çaylak değil. Bunca zaman geçti, çok şeyi öğrenmiş olmalılar. Zira siyaset insana hem hizmet etmeyi, hem bürokrasiyi, hem insanı, hem devleti, hem toplumu, hem kültürü, hem de çok şeyi öğretmiş olmalı diye düşünüyorum… Akp hükümetinin bunca zamanlık devlet yönetimi tecrübesi, belli bir kazanım sağlamış olması gerekir. Başbakanın da öyle.. Nerelerden, nerelere gelip, Cumhuriyet tarihinde pek çok yaşanmayan bir durumu gerçekleştirdiler. Nedir o? Tek partili yönetim. Şimdi böyle bir siyasi erk’in sahibiyken, bu ülkede neler yapılmaz neler?

Evet, neler yapılmıyor neler? Kendileri de zaman zaman bunların pek çoğunun ülke ve toplum yararına olduğunu söylüyorlar, hatta çok güzel ve kalıcı işler yaptıklarını iddia ediyorlar. Çoğu doğru da olabilir. Zaten aksini iddia etmek, ispatlama yükümlülüğü getirir. Ama tüm bu yapılanların bir “devlet olgusu” ve “devlet sorumluluğu” içinde yapılması kadar doğal bir durum tartışılabilir mi? Hangi siyasi parti, hangi hükümet, tüm icraatlarını kendi menfaatleri doğrultusunda yaparsa, ne hükümetin, ne o siyasi partinin, ne de o devletin devamlılığı söz konusu olabilir. Fakat siyasi konjektüre baktığınızda, siyasi partilerin ya da hükümetlerin devalılığı, devletin devamlılığı kadar çok önemli olgular değildir. Fakat hepsi devlet sisteminin bir parçasıdır.

Şimdi, burada Akp hükümetinin her yaptığını satır satır döküp, her birinin kritiğini yapmayalım. Elbette ki, yukarıda da bahsettiğim gibi, devlet sorumluluğu gereğince çoğunun yapılması gereklidir ve bu gereklilik çerçevesinde, bu ülkenin geleceği için yapılmıştır çoğu kez. Ama şu bir gerçek ki, AKp tek başına hükümet olduğu gün, herkes bu ülkede çok şeyin gerçekten değişeceği kanaatindeydi. Fakat burada iki başlı bir kanaat kutuplaşması vardı. Bir kısım kanaat kesimi, Akp’nin hükümeti ve devleti kendi çıkarları doğrultusunda kullanacağı ve “din eksenli” bir yönetim sergileyeceğini iddia ederken, bir kısım kanaat sahipleri de, Akp’nin bu söylenenlerin tam tersine, Özal hatta Adnan Menderes’in yarım bıraktığı bir siyasi anlayışın devamlılığı ilkesiyle hareket edeceğini ve belli bir kesimin değil Türkiye’nin partisi olacağını iddia etmişti.

Peki, bugün gelinen noktada durumun fotoğrafı nedir? Ortaya sergilenen yönetim ve siyasi iradenin fotoğrafını herkes çekiyor. Açıkça görülüyor ki, Akp belli bir düşüncenin ekseninde siyaset yapmaktadır ve Türkiye’nin değil, belli bir kesimin partisi olmuştur. Neden Türkiye’nin partisi olamadı sorusunun cevabı basit olmasına rağmen, oldukça uzun bir irdeleme gerekir. Bunu başka bir yazıda tartışalım ama Akp’nin bazı açılımları, bir devlet olgusunun, devlet sorumluluğunun ötesinde tamamı ile siyasi bir açılım olduğu açıkça gözlemleniyor. Akp’nin türban ve kadrolaşma politikası malum. Ama başka konular da yok değil tabiki. Örneğin, son birkaç aydır, özellikle Tunceli ve Diyarbakır’daki beyaz eşya dağıtımları, elden verilen yardım paraları, yiyecek ve kumanya dağıtımları vs. Tepeden baktığınızda sosyal devlet’in gerekleri gibi görünse de gri bir siyasi tavır söz konusu olduğu gözlemlenebilir. Dün beyaz eşyaların dağıtıldığı evlerde, köylerde su bile yokken, bugün o beyaz eşyalar ahırlarda ya da evin bir köşesinde duruyor. Bir de neden Tunceli sorusunu sorarsak, amacın ne kadar siyasi olduğu görülebilecektir. Diyelim ki, o yörenin halkı çok fakir ve gerçek ihtiyaç sahipleridir. Amenna !.. Ama Türkiye’nin hiç akla gelmedik köşelerinde, hatta akla geldik köşelerinde (Ankara’nın bir köyü gibi), suyu, yolu olmayan, bir parça ekmeğe muhtaç insanlar var. Belki de, hayatlarında bir çamaşır makinesi kullanmamış insanlar var. O insanlar da bu devletin sosyal sorumluluk kapsamında değiller midir acaba?

Bir başka konu !.. Birkaç gündür ortalıkta Akp’nin Manisa il örgütünün photoshop’lu resimleri ortalıkta dolaşıyor biliyorsunuz. Resim’in montajlı olduğu ve gerçekten klonlandığı ispatlandı ve il başkanı da kameraların karşısına geçip, bunu doğruladı. Ama Sayın Başbakan ne yaptı? Bir miting <ı>de “<ı>Oynadığınız o fotoğraflarla bir yere varamayacaksınız “ diyerek bunu yandaş medyanın (!) yaptığını ya da düzenlediğini öne sürdü. Burada bir gariplik yok mu? Sizin il başkanınız bunu yaptıklarını kabul ediyor ama siz bunu bir komplo olarak değerlendiriyorsunuz? Garip !..

Son konu !.. Haberleri izliyorsunuz değil mi? AKP’li vekillerin, bakanların, belediye Başkan adaylarının gittiği yerlerde halktan alığı tepkileri gözlemleyebildiniz mi? Ciddi bir tavır söz konusu. Hatta vatandaş artık sesini yükseltiyor ve kendisine uzatılan eli bile sıkmıyor. Neden? Artık insanlar patlama noktasına geldiler. İçinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların, fabrikaların kapanmasını, şirketlerin batmasını ve bu kadar işsizin artmasının sorumlusu olarak hükümeti görüyorlar. İnsanlar tepkili ve seslerini yükseltiyorlar. Kimilerinin ağızları kapatılıyor, kimilerine müdahale ediliyor. Ha, bir de Mersinli çiftçi gibi sesi çıkar, konuşur, yine bir protesto eylemi yapar diye gözaltına alınanlar var. Hani nerde demokrasi? Hani nerede şeffaflık? Hani nerede devlet anlayışı? Peki devlet kimin için ve ne zaman var? Bu ne korku?

Tüm bu olanlar oldukça garip ve üstünde durulması, tartışılması gereken bir konu. Akp kimilerine göre kendileri gibi düşünmeyen, kendilerini istemeyenler üzerinde, siyasi erki kullanarak bir korku cumhuriyeti yaratmak istiyor, kimilerine göre de tüm bunlar provakatif tutumlardır. Ama kim ne derse dersin, halk en doğru cevabı kendisi verecektir. Memnunsa “devam”, memnun değilse “yeter” diyecektir.

Sayın Başbakan’ın dediği gibi; <ı>“<ı>29 Mart akşamını çok merak ediyorum”.<ı>

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..