Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '06

 
Kategori
Reklam
 

Al sana özgürlük; ama 'cılkını' çıkarma!

Al sana özgürlük; ama 'cılkını' çıkarma!
 

Bu aralar bir reklâm dönüyor renkli ekranda. Elinde son moda cep telefonuyla sokaklarda lumpen bir edayla dolaşan yirmili yaşlardaki ‘tiki genç’, akla beyne zarar cümleler kuruyor telefonda görüştüğü kişiye. 12 Eylül teknolojisinin son ürünü olan bu tip dolaşırken telefonla konuşa konuşa, ekranın sağ tarafındaki kronometreden dakikaları sayıyoruz bizler de. Ve reklâmın sonunda veriliyor mesaj: 60 dakikalık görüşmenin bedeli 5 kontör!

Reklâmı izledikten sonra “hayret” dedim kendi kendime; “Demek sistem izin veriyor artık, insanların birbirleriyle iletişim kurmalarına?”. Eğer iletişim kurmak tehlike olarak görülmüyorsa sistem tarafından, kaygı verici boyutlara gelmiş demektir insanlığın geldiği nokta.

Birbiriyle iletişim halinde olan insan yığınları, potansiyel muhalefet tehlikesi yaratır sistem için. Her an için ‘anarşist’ bir biçimde örgütlenip, mevcut sistemi alaşağı etme riski taşırlar. O yüzden de izin vermez insanların bir arada fazlaca vakit geçirmelerine ‘ulu sistem’. Mesai saatlerini artırarak, ücretleri, alım gücünü düşürerek sosyal yaşantıdan koparmaya çalışır, her an için ‘anarşist’ olma potansiyeli taşıyan insanı. Evi ile işi arasında mekik dokuyan ‘ideal halk’ modeline sokmaya çalışır bizleri. Çünkü adına insan denen, düşünebilmek gibi bir kusuru olan bu canlı türünün birkaç tanesi bir araya geldiğinde, muhakkak ki ‘temel haklarına’ kavuşabilmek adına örgütlenirler. Oysa sistemin tahammülü yoktur, sosyal adalet peşinde koşup, düzeni sorgulayan ‘ayak bağlarına’.

İşte tam da bu nedenle, insanlar arası iletişimi keserek başlar işe efendiler.

Artık bundan zarar gelmez!

Bir yandan, iletişim vergilerinde dünya birincisi olmuş bir ülkede iletişimin teşviki adına yapılan reklâmlardaki çelişkiyi anlamaya çalışaduralım, öte yandan, sistemin, iletişimi artık bir tehlike olarak algılamamasındaki vahameti düşünelim.

İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte insanlar arası iletişimin koptuğunun farkında değiliz hiçbirimiz. Zaten, sıfırı çoktan tüketmiş bir iletişim sürecinin yaşandığını kamufle etmek için ‘iletişim çağı’ deniyor içinde bulunduğumuz zaman dilimine. Bu yüzden de, dünyanın öbür ucundaki hiç tanımadığımız bir insanla saatlerce yaptığımız geyik muhabbetlerini iletişim olarak algılıyoruz. Bu olsa olsa, dört duvar arasına hapsedilen bireylerin, sıkışıp kaldıkları çemberi biraz olsun delebilmek adına yaptıkları bilinçaltı bir isyandır.

İşte tam bu noktada devreye giriyor efendiler. Artık ehlileştiğine, gizliden gizliye şırınga ettikleri afyonun etkisini göstererek beyninin uyuştuğuna kanaat getirdikleri halk yığınlarının, kendileri için bir tehlike arz etmediğini görüp, zincirin bir halkasını gevşettiler.

Tıpkı, her an için firar edebileceği sinyallerini veren bir mahkûmun artık kaçmayacağına kanaat getiren gardiyanların, mahkûmun belli saatler arasında volta atmak için bahçeye çıkmasına izin verişleri gibi…

Şayet ehlileşmiş, itaat etmeye hazır bir mahkûmu ısrarla hücrede tutmaya devam ederse gardiyanlar, bu kez de psikolojisi bozulacağından, beklenmedik bir isyan haykırışıyla tümden kontrolden çıkabilir çünkü.

Sahibinden çok temiz, ikici el, sınırlı sorumlu özgürlük...

Reklâm, derinden derine asıl mesajı veriyor bu arada: “Biz sana bu konuşma keyfini, aleyhimizde atıp tutasın, ‘anarşist’ görüşmeler yapasın diye vermiyoruz. Bir elin cebinde, sokaklarda aptal aptal dolaşıp, akla fikre eziyet, beyne ziyan laklaklar yapacaksan yap!”

Çünkü interneti de özgürlük adına sokmadı hayatımıza efendiler. Sosyal yaşamın ‘tehlikeli muhabbetlerinden’ vazgeçip, dört duvar arasına sıkışıp kalarak, önümüzdeki monitöre “tek başımıza” ve saatlerce aptal aptal bakıp, gittikçe yalnızlaşalım farkında olmayarak diye soktular. Televizyonla kontrol altına alınan kitlenin dışında kalan gruba mükemmel bir alternatif sunabilsinler diye yani.

İşte, kontrol altına alınmış bu grubun boynundaki zincirin bir halkasını gevşetmişken efendiler, ihtiyatı da elden bırakmadılar.

Reklâmda, cep telefonuyla ortalarda dolaşan hayta delikanlıyı ve delikanlının yaptığı ‘geyik muhabbetini’, bir yaşam tarzı olarak sunmayı da ihmal etmediler.

 
Toplam blog
: 70
: 1618
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

Milliyet Blog'un ilk yazarlarındanım. Uzun yıllar gazetecilik yaptım, sonra bir sabah uyandım ki ..