Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '11

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Alanya Derindeniz balık avım-2

Alanya Derindeniz balık avım-2
 

Zaman: Ondan daha uzun bir şey yoktur, zira ezeli ve ebedidir. Ondan daha kısa bir şey yoktur, zira projelerin gerçekleşmesi için yeterli değildir. 

Bekleyen biri için ondan daha yavaş (ağır); zevklenen biri için ondan daha çabuk bir şey yoktur. Büyüklüğü ile sonsuza kadar uzanır; küçüklüğü ile sonsuz parçalara bölünebilir. 

Herkes onu ihmal eder; herkes onun geçip gitmesine esef eder; onsuz bir şey yapılamaz. İstikbalin nesillerine aktarılmaya layık olmayan ne varsa, onları karanlıklara iter ve gerçekten büyük olan hareketleri ebedileştirir. 

İnsanın en kıymetli hazinesi zamandır.” 

Oltacı Yem Market” sahibi Sevgili dostum Armağan Aygün’ün organize ettiği, Alanya ikinci derindeniz balık avımıza start verildi. 

Sabah 06.15 gibi, çıkacağımız teknenin sahibi Mehmet Bey ve misafiri Ankaralı adaşı Mehmet Bey ile Mahmutlar beldesinden geçerken beni de araçlarına aldılar. Yolda benzin alırken simit ve çay ile ufak bir kayıntı yaptık. 

Saat 06.45 gibi limanda Armağan kardeşimizi bizi beklerken bulduk. Kendisiyle daha önce birkaç kez telefonda görüşmüştüm ama şu an ilk defa yüz yüze geliyorduk. Birbirinin izini kaybetmiş iki eski dost, arkadaş, kardeş, özlemiyle sarıldık sımsıkı; evimden ayrılalı tam beş gün olmuştu ama şu ana kadar tanıdığım insanlardan aldığım pozitif enerji ile kendimi oldukça mutlu ve huzurlu hissediyordum. 

Sevgili Armağan kardeşim benim rahatım ve balık tutmam için her şeyi düşünmüştü. Oltalarım bile özel yapılmıştı. Üç yüz-dört yüz metrelerde balık avlayacağımızdan, özellikle benim için elektrikli çıkrık düzeneği bile ayarlamış! (sağ olsun) 

Saat 07.00 gibi limandan ayrıldık Av sahamıza giderken yüksekliği 250 metreyi bulan yarımadanın üzerindeki Alanya kalesini surlarını ve burçlarının heybetini izledik. O zamanın teknolojisi ve tecrübesiyle günümüze kadar ayakta kalabilecek bu surları ve burçları yapan nasıl bir zekâ ve beceriye sahip; insanın inanası gelmiyor. 

Armağan ve ben çıkışta bir süre sahtelerle sırtı çektik ama bir şey yoktu. Teknenin balık bulucu cihazı arızalıydı Kaleye sırtımızı verip açıklara doğru yol aldık. Daha önce kerterizi işaretlenen yerler de takımlarımızı Akdeniz’in mavi suları ile buluşturduk. 

İğnelerimizin ucunda yem olarak ithal uskumru kullanmıştık. Derin denizin özelliği oltalarınıza her türlü balığın gelme olasılığı olmasıydı. Ayrıca suyun derin olması takımının da özel olmasını gerektiriyordu. Tabi ki bölgenin usta avcılarının yaptıkları takım en iyi takım olmalıydı. Bir kulaçlık bedende altı adet 20 cm bir, uçları bedene fırdöndü ile geçirilmiş köstek vardı. Fırdöndünün her iki tarafına konan fosforlu boncuklar, (karanlıkta fark edilsin diye) stoperler tarafından sabitlenmişti. 

Atçeklerimiz yemlemelerimiz sürekli devam ediyordu ama henüz daha bir vuruş alamamıştık. Sevgili Armağan ve tekne sahibi Mehmet Bey, balığın olmaması karşısında mahcup olduklarını düşünüyorlardı ama ben onlara rahat olmalarını söylüyordum. Benim için balığın olması iyi olurdu tabi ama o kadar da önemli değildi. Çünkü ben, dün bu sularda o zevki tatmıştım. 

Şu anki dostluğu arkadaşlığı sohbeti kurmak ve Akdeniz’in mavi sularında geziyor olmak bile güzel bir şeydi benim için. 

Tekrar yerimizi değiştirirken sağ olsun Ankaralı Mehmet Beyin hazırladıkları ile karnımızı doyurduk demlenen çayda üzerine iyi geldi. 

Derken ilk vuruşu Ankaralı Mehmet Bey aldı ve akabinde iri bir istavrit çekti. Derken balıklar oynamaya başladı. Ben derin su olduğu için önceleri balığın vuruşlarını hissedemiyordum ama sonra akıntı ve vuruş aksiyonu arasındaki o nüansı çözdüm :) 

Alanya’nın kıyı şeridine bu kadar yakın, derin kanalların olduğunu açıkçası bilmiyordum 780 metre ip misine boşaldı ve halen dibini bulamadığımız yerler oldu. Kıyıya uzaklığı ben diyeyim 2, siz deyin 4 kilometre kesinlikle daha fazla değil. 

Efendim öyle bir damar bulduk ki sağdan iki katlı sarı bina solda ise beyaz apartman ortada kale kerteriz mükemmel. Balıklar önce birer sonra ikişer sonra üçer beşer gelmeye başladı... Elektrikli çıkrık mükemmel bir icat, ancak otomatik stop’u olmaması bir anlık dikkatsizlik sonucu takımı içine alıyor balıklı iğneler geldiği zaman takımı koparıp atıyordu. Benim başıma bu bir kere geldi ve üstten gördüğüm üç balık dâhil fırdöndü’den kopan olta balıklarla birlikte karanlık sulara gömüldü. 

Bir keresinde ise oldukça ağır gelen olta takımı sonlara doğru birden hafifledi ve en üstte iri bir lipsözden başka ne boş bir iğne vardı ne bedenden bir parça. Sanki aşağıdan saldıran bir balık en üstteki lipsöze kadar her şeyi, bir kilogramlık kurşunla birlikte yutmuştu! Başta iri istavrit ve sonrasında yakaladığımız cins mercanlar artı lipsöz ve iri mezgit ile güzel bir av yapıyorduk. 

Hava hakikatten Armağan kardeşimin yazdığı gibi; kapanıyor, açıyor, yağıyor, serinliyor dört mevsimi yaşıyor gibiydik. Balıkların ilk önceleri nazlanmasına rağmen sonra arsızca yemlerimize saldırması, bugünkü avımızın mükemmel geçmesini sağlamıştı. Deniz bugün yine bonkördü ve herkesin yüzü gülüyor neşesi yerindeydi. Keyfimiz kaymaklı kadayıf tadındaydı. :) 

Tekne sahibi Mehmet Bey; Muğla’da ki asker arkadaşım Birol’a, sesiyle tipiyle, hareketleri ile o kadar benziyordu ki, sanki karşımda bütün gün asker arkadaşım Birol vardı. Sağ olsunlar başta Armağan kardeşim, Mehmet Bey ve adaşı güzel bir günde, güzel sohbet edip; güzel balıklar yakalamıştık. Ben merakımı fazlasıyla almış, zevkimi yapmıştım. 

Hava hafif kapalıydı ve saat 18.00 suları limana dönmeye karar verdik. Dönüş yolculuğunda Yarımada üzerindeki Alanya kalesini inceliyor ve not alıyordum. 

“Alanya Kalesi: zamanımıza kadar korunan tek Selçuklu kalesidir. 1225 yılında Roma kale kalıntılarının yerine Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından yeni bir kale yaptırılmıştır. 83 kule ve 140 burca sahip, üç sıra surlarla çevrili olan kale, bütün olarak iç ve dış kale bölümlerinden oluşur. 

Aya Yorgi Kilisesi, Kanuni Sultan Süleyman Camii, Akşabe Sultan Türbesi, Selçuklu Hamamı, Arasta, Bedesten, Sitti Zeynep Türbesi, Sultan Alaaddin Sarayı, irili ufaklı sarnıçlar, deniz feneri ve zindandan oluşan kale, bir tarih hazinesidir. 

Alanya Kalesi 'nin etrafını 6 km lik surlar ile 140 gözetleme kulesi çevrelemektedir. Saldıracak olan ya da saldırma niyetinde bulunanların fark edilmemesi neredeyse imkânsız hale getirilmiş. Kale surlarını tırmanırken ve bazen bozuk yollardan geçerken kale içerisine homojen bir biçimde dağılmış büyük küçük kafeler ve restaurantlarla karşılaşmanız mümkündür. 

Korsanlar Mağarası, Alanya Kalesi'nin bulunduğu tarihi yarımadanın altında bir deniz mağarasıdır. Teknelerle gidilir. Yarımada çevresindeki tekne turlarında ilk mağaradır. Korsanlar Mağarası, eskiden etrafına korku saçan korsanların soygunlardan elde ettikleri malları depoladıkları ve kaçırdıkları kızları tuttukları yer olarak ün salmış. 

Korsanlar Mağarası'nın tahminen 10 m. genişliğinde, 5-6 m. yüksekliğinde olan ağız kısmı küçük teknelerin rahatlıkla içeri girip çıkmalarına imkân verir. Bir söylenceye göre mağaranın içinden kaleye çıkan gizli bir yol varmış ve antik çağın korsanları ganimetlerini bu yoldan yukarı çıkarırmış.”** 

Aldığım notlar doğrultusunda sonradan yaptığım tarihi araştırmalar, gezdiğim yerlerde harcadığım zamanın boşa gitmediğini gösterir nitelikteydi. Yazımın sonunda göreceğiniz gibi, buraların en son halini; size kendi ellerimle çektiğim fotoğraflar ile tanıtmak istedim. Benim, Akdeniz gezimin özünde sadece balık tutmak yatmıyor arkadaşlar; gezdiğim yerlerdeki olayları siz değerli okuyucularıma hem günümüz gerçeği ile hem tarihimizden küçük anekdotlar ile sunmaya çalışıyorum. Belki de buralardan çıkarılacak bir ders, değerlerimize bakış açımızı değiştireceği gibi gevşeyen taraflarımızı tekrar gözden geçirmemizi sağlayacaktır. 

 

Teknede ve liman taşında resim çekildikten sonra Armağan kardeşimin dükkânına gidip fotoğraf makinesindeki resimleri flaş disk’e attık. Bu arada yorgunluk çaylarımızı da içmiştik. Alanya’dan gitmeden önce Armağan kardeşimle tekrar görüşmek için anlaştık ve ondan ayrıldık. Mehmet Bey ve adaşı beni aldıkları yere Mahmutlara bıraktılar. Bu vesile ile kendilerine bana göstermiş oldukları misafirperverlik için çok teşekkür ederim. 

Elimde balık poşeti ve bende savaş kazanmış komutan edası; beni bekleyen dostlarımın hep birlikte söyledikleri “en büyük balıkçı bizim balıkçı” tezahüratları... 

Yarın için sırada, Torosların zirvesinde alabalık avım var.. 

* Voltaire ** internet 

M.Talip Girgin 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..