Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '16

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aldatılan Erkekler ne yapmalı?

Bu yazı öncesinde Aldatan Kadınları Nasıl Anlarız başlıklı yazımı okuduğunuzu farz ediyorum ki şurdan bulabilirsiniz: http://blog.milliyet.com.tr/aldatan-kadinlari-nasil-anlariz-/Blog/?BlogNo=516963

Aslında bu konuyu çok önce kaleme almalıydım ancak yazarken hayata mı, edebiyata mı ihanet etmem gerektiği konusunda netleşemediğim için geciken bir yazı oldu ama kararımı verdim: Edebiyata ihanet edeceğim. Haydi artık başlasın o zaman…

Öncelikle nasıl bir aldatılan erkek profili çizelim? Kız arkadaşının aldattığı bir erkek? Uzun süredir birlikte olduğu sevgilisi tarafından aldatılan bir erkek? Ya da olayı daha içinden çıkılmaz bir duruma getirip karısı tarafından aldatılan bir erkek modeli çizelim, çocukları olan.

Karınızın sizi aldattığını bilmek midenizde ağrılara yol açıyor değil mi? Mozart’ın sağlığı gittikçe kötüye giderken bestelediği parçalar için ‘sanki kendi ölüm müziğimi besteliyorum’ demesi gibi siz de her nefes alışınızda kendi sonunuza yaklaştığınızı hissediyor musunuz, Tim Burton’un stop motion filmlerini aratmayacak şekilde kesik kesik geri verirken o nefesi? Peki ya karınızın sizinle yatmadığı zamanlar, o duygu değişimleri, o alaycı, küçümseyen hali, özgüveninizin kendisine inanılmayan bir tanrı gibi bir yalnızlıktan daha interaktif bir yalnızlığa doğru mecburi ilerleyişi… Onsuz daha bir yapamaz oluyor, ondan nefret ettikçe ona bağlanıyor ve bu duruma bir son vermek istiyorsunuz:

‘’Eğer karşındaki senin kuşkularını kışkırtırsa, yaralarından içini parçalayacak iki başlı korkunç bir yaratık çıkıyor, karşındakine duyduğun sevgiyle kendine duyduğun sevgi birbirinden nefret eden Siyamlı ikizler gibi aynı vücudu paylaşıyor.
Karşındakine duyduğun sevgi ve kuşku arttıkça, kendine duyduğun sevgi acıyla, aşağılanmışlıkla kıvranıyor.
Ve kurtulmak istiyorsun.
Yoketmeyi arzuluyorsun.
Aslında yoketmek istediğin içindeki o korkunç ikiz.’’ diyor Ahmet Altan bu konuda. Bense iyi ki şüphe var diyorum. Şüphe denen duygu da olmasa düşünsenize ihtimal ortadan kalkıyor ve erkek uçurumdan düşerken eline gelen  tek dal olan ‘belki yapmamıştır’ cümlelerine bile tutunamadan kendini  uçurumdan aşağı bırakıyor.

 

 

image

 

 

Artık onun bütün numaralarını biliyorsunuz. Sizi gün içinde onlarca kez aradıktan sonra mutlaka aşığıyla buluşacağını,o gece asla ona dokunmak istemeyeceğinizi ki isteseniz daha önceki tecrübelerinizden ne kadar üzüleceğinizi ve onun sizi üzeceğini biliyorsunuz.

Siz işler düzelsin diye ‘bak tatlım, ben seni seviyorum, lütfen bunun değerini bil. seni anlamak istyorum. benimle paylaş her şeyi. çözebiliriz’ gibisinden saf saf açıklamalar yaparken saatlerce, karşısınızdaki başka bir gezegenden gelmiş tuhaf bir yaratık gibi sizi, anlamıyor kısmını geçtim, saygısızca yüzünü buruşturarak, sanki bir boka bakarak veya hiç bakmayarak yani göz göre göre sizi görmezden gelerek dinliyor ve bu dinlemenin fırtına öncesi bir sessizlik olduğunu birazdan çok saçma bir bahane ile günler sürecek bir tartışmaya  başladığınızda anlıyorsunuz yine. Ve ben demiştim diyorsunuz, bu kez ona değil kendinize.

Yine de hakkını yememek lazım karınızın. Aşığı onunla ilgilenmediği zamanlarda veya sizin bu çaresiz, zavallı halinize acıdığında sizi yatakta öylesine mutlu ediyor ki, kasıklarınız ‘yok yaaa, beni aldatıyor olamaz’ diye dile geliyor. Eee dinliyorsunuz o sesi, ne de olsa kalbiniz o an kasıklarınızda atıyor.

Nereye istese giden, ne istese alan, zamanızı dilediği gibi çalan ve sizi korkunç bir sona doğru hazırlayan bu kadını memnun etmek için bir ömür boyu mutsuz olmayı göze alıyorsunuz, ki hiçbir zaman memnun olmayacağını bilerek, sorunun bunlar olmadığını düşünerek. Tüm yaptıklarınıza rağmen eşinizin ‘sen ne yapıyorsun ki beni sevmekten başka? sevmek yeter mi? bana ne aldın ki? nerde yemek yedik ki?’ cümleleri beyninizde dolanıyor değil mi? Oysa sizin sevginizin yetmeyeceğini düşünen karınız aksine aşk romanları okuyor, sevgiye inanmak ister bir halde,sizde yok ettiği sevgiyi başka diyarlarda arıyor.

 

 

image

 

 

Belki sizin yerinizde kim olsa onu da aldatacaktı bu memnuniyetsiz kadın… Nasıl bir çocukluk geçirdi? Ailesi ne sıkıntılar yaşadı? Ki genelde baba sevgisinden uzak kalmış olması çok muhtemeldir yoksa yüzbaşı annesinin komutlarını düşünmeden yerine getiren bir er gibi davranmazdı değil mi? Aslında siz bu kadınla evlenmeseydiniz büyük ihtimalle kocasını da sizinle aldatırdı.Bu arada eşiniz sizi aldatırken tanrıya daha fazla sığınıp dini görevlerini abartılı bir şekilde yerine getirebilir, kapanadabilir ama bu tür şeyler eşinizin ne kadar saf bir kadın olduğunu göstermez. Belki de Afrodit gibi memeliğini takarak  Tanrıları da aldatmaya çalışan ve bu yasak ilişkilerinden Korku, Dehşet ve Uyum’u doğuran bir tanrıça sanıyordur kendini olamaz mı?

Size sürekli nerdesin, ne yapıyorsun, kiminlesin sorularını sorarken, çoktan kaybettiğiniz kadının sizi kıskandığını ve size bağlı olduğunu düşünecek kadar saf olmanız onun bu konuda oldukça duyarlı olmasına yol açar. Sizi merak eder, arar sorar ve aldatır. Nerde mi? Öyle şeyler yapmaz sizin minik kuşunuz, işten çıkıp eve geliyor hemen değil mi? Yolda bir iş arkadaşıyla arabada gelirken bile bunu yapabilir. Cesaretiniz varsa şüpheli durumlarda koklayın eşinizi, çok kirliyim, banyo yapmadım dediği anlarda… Sonuçta salya kokusu nasıldır bilirsiniz veya hijyenik olmayan genital bölge… Sizin her zaman temiz ve mis kokulu vücüdunuza rağmen, eşinizin yüzündeki kekremsi, ağır kokular onun bebek yüzüyle çelişiyor değil mi?

Bu arada size bir sır vereyim. Kadınların çok küçük bir kısmı (%5) sadece cinsellik amacıyla aldatır. Yani aldatan kadınların çok büyük cinsel haz aldığı falan da yoktur aslında. Çoğu kadın aldatırken gibon maymunu gibi ses çıkarmayı sever ve onlar için önemli olan tek şey aldattığı adamın duygularıdır ve o nedenle orgazm taklidinde uzmanlaşırlar. Yani demek istediğim aldatılınca hemen penisinize faturayı kesmeyin, o masum. Ki kadınların en fazla aldatmaya meyilli olduğu zaman östrojenlerinin tavan yaptığı yumurtalama dönemleridir. Yani isteseler de sürekli birileriyle zevk alarak birlikte olamazlar.Kadınlar, erkekler gibi değiller.

Peki ya neden olabilir?  İşyerinde kendinden daha üst seviyedeki biri iş yükünü azaltsın diye, maddi destek olsun diye, kendisini öyle bir insana layık görüyor diye, onunla olunca kendini de güçlü hissediyor diye, kendisini anladığınızı düşünüyor diye, iletişim kurabiliyor diye, karşısındaki adam açıkça karınızı istediğini sürekli dile getiriyor diye, bunun önemli bir şey oladığını düşünüyor diye, zekasından çok etkilendi diye, altında psikolojik bir sorun yatıyor diye, iyi yaşamak istiyor diye, Açlık Oyunları filmindeki gibi her yerde kendisine yardım edecek taraftarları olsun diye, kızkardeşini, etkisinde olduğu kız arkadaşını kıskanıyor diye olabilir.Sizi aldatacak kadın zaten onunla sevgiliyken de belli etmiştir de anlamamışsınızdır aslında. Evlenince de olay böyle devam etmiştir yani çok da sürpriz sayılmaz bu yaşadıklarınız.

 

 

image

 

 

Bir türlü gelemedim aldatılan erkekler ne yapmalı sorusunun cevabına. Öyle dolu bir konu ki sabaha kadar yazabilirim. Sonuçta çok farklı erkekleriz ve bazısı bunu kabullenir, cinsel ilişkiye girmez karısıyla ve kendini çocuklarına verir. Bazısı anlamaz bile çünkü onun da gözü dışarıdadır ve karısı da bu sebeple aldatıyordur onu. Bazısı aldatmayı dert etmez, ne de olsa swingers diye gruplar bile var eşlerini değiştirip birbirlerini başka kişilerle izleyip kıskanan ve sevgilerinin daim olacağına inanan…

Unutmayın aldatan kadınlar bunu çok önceden planlarlar. Göğüslerindeki o görmezden gelemeyeceğiniz kıllar, aldatacağı zaman kaybolur ve kuaföre gidip tüylerini aldırır, saçını boyatır. Sizi de bir hafta öncesinden haberdar eder: ‘Serap var ya kız arkadaşım boşanıyor. Onun yanında olmam lazım. Çok acı çekiyor. Yarın onlara gideceğim. Akşam geç gelirim beni yemeğe bekleme.’    Bu şu demektir. O günden önceki günlerde benimle cinsellikle ilgili şeyler de bekleme. Siz bekler, ağzınızın payını alırsınız. Bir yabancıya tecavüz eder gibi hissedersiniz karınızla birlikte olmaya çalışıp kendinizi komik duruma düşürürken. Sonra ne acılar çekersiniz… Vücut fizyolojiniz bozulur. Ve ben onu mutlu edemedim dersiniz. Ancak o durumda onu hiçkimse mutlu edemez ki. Ne bu çaba. Neyin kafası bu sizdeki?

Bence ileride aldatma diye bir şey kalmayacak.Teknoloji, yaşam biçimi sürekli değiştiği için ileride çiftler ve belki çiftler bile olmayacak sadece birlikte çocuğu olsun isteyen insanlar hiç cinsel birleşme yaşamadan istediği genetik mucizesi çocuklarını doğuracak. Ancak o zamana kadar aldatma devam edecek. O nedenle konumuza tekrar dönelim.

Karınız sizi aldatıyorsa, ruh hali, psikolojisi yerinde değildir. Evle ilgilenmez, yemeğin altını açık unutur, çocuğunuza iyi örnek olmaz, sizi zaten dert babası yapar. Aile kutsalır ama değil mi? Öyle öğretildi size. İyi günde, kötü günde…

Godard filmlerini sever misiniz? Nefret (Le Mepris), Brigitte Bardot oynuyor, mutlaka izleyin. Ve Tanrı Kadını Yarattı izleyin. Sadakatsiz izleyin. Anna Karenina izleyin veya okuyun. Marlene Deitrich Mavi Melek izleyin, izlemekle kalmayın bir de Marlene’in hayat hikayesini okuyun. Madame Bovary, Gustave Flaubert’den okuyun veya izleyin.Ah zavallı doktor eşi, biraz durumu düzeltse kurtulur muydu bu durumdan?

Louis Aragon, karısı Elsa Triolet öldüğünde dolabında bir defter bulur. Elsa’nın yattığı erkeklerin listesi… Haliyle bir ölüye sebebini soramaz hiçbir zaman.Ne acıklı bir durum düşünsenize… Acı çeker sürekli ve dünyaca ünlü bir şair olur.Elsa Triolet’in kitaplarını da okuyun mesela, aldatan kadın hangi duygular içersindedir, bunu öğrenmek için. Jr. Alexander Dumas Kamelyalı Kadın kitabını okuyun ve Marie Duplessis’e aşkını araştırın, Marie’nin kimlerle birlikte olduğunu da.

Bunları neden mi söylüyorum? Bu size karşınızdakini anlamak için fikirler verecektir. Aslında size de kendi durumunuzu anlatacaktır. Tabi bunlara hazırlıklıysanız. Bir de şu var eğer ünlü bir edebiyatçı, ressam, heykeltraş falan olmak gibi bir niyetiniz varsa, bırakın aldatsın, size ne ilhamlar verir, başkalarına da başka başka şeyler verirken o ilham perisi kanatlı karınız…

 

 

image

 

 

İstisnaları saymazsak aldatan kadınlar hep erken ölürler, hastalıktan, intihardan ölme olasılıkları da yüksektir. Dilerseniz bekleyin ölmesini. Sonra hayat size güzel, keyfinize bakın. Ancak bu durumda, yani karınız öldüğünde siz kaç bin defa öleceksiniz orasını ben söyleyemem. Sadakatsiz filmindeki gibi geçici bir durum olabilir bu ve karınıza destek olursanız da her şey düzelir. Böyle bir durumda ne kadar destek olabilirsiniz? Size kim destek olacak? Richard Gere bunu başarmıştı dediğinizi duyar gibiyim, tabi karısının aşığını öldürdüğünü saymazsak…

Dedim ya bu yazıda edebiyata ihanet etmek istiyorum, hayata değil. O nedenle devam edin demeyeceğim. Filmin sonu güzel bitsin diye ve iyi bir hasılat yapsın diye uğraşmayacağım.

Bana göre yapılacak tek şey var. O da bu durumu anlamaya başladığınız andan itibaren karınızı daha çok sevdiğinizi gösterin ve asla ama asla bu konuda onunla tartışmaya girmeyin. Şüpheleri üzerinize çekip onu daha dikkatli davranmaya itmeyin. O zaten anlatamadan duramaz. Başlar anlatmaya ‘Eser var ya, bir kıza aşık olmuş. Normalde öyle aşık olan biri değil.Geçen bana anlattı çok şaşırdım.’ Eser o kadınla olan ilişkisini karınıza anlattıysa o kadından yüz bulmadığı gün soluğu karınızın yanında alacak ve saf karınız da Eser’in kendisinden hoşlandığını sanacak. Ama öyle. Siz çok mu zeki sanıyorsunuz karınızı, sırf sizi aldattı diye?

Emre Yılmaz’a kulak verin:

‘tehlikeli bir ihanet oyununa başlayanlar sanırlar ki sadece kaybederlerse bir bedel ödeyecekler.
halbuki tehlikeli ihanet oyunların ters bir kuralı vardır:
kazananlar her zaman kaybedenlerden daha çok bedel öderler.
üstelik çoğu zaman herkesin ödeyeceği bedel apaçık ortadadır.
tehlikeli oyunları bu kadar cazip kılan ise, bedellerin asla peşin istenmemesidir.
kader, verdiği hazza kıyasla en fahiş bedeli işte bu yüzden ihanet oyuncularından talep eder.
ve oyuncular en ağır senetleri çarçabuk imzalar ve atlarlar sahneye’

‘terketmek üzere olan kadının çektiği ilk silah kendi cinselliğidir;
ama o silahla genelde kendini vurur.’

 

 

image

 

 

Demek istediğim aldatan kadınların kafası pek de iyi çalışmaz. Size elli bin tane kanıt sunarlar, görebilirseniz. Yapılacak şey bu kanıtları toplamaktır, zeytin ağacındaki zeytinleri tek tek toplar gibi ve zamanı geldiğinde bunları mahkemeye sunmaktır. Hem hastalıklı bir insandan kurtulmuş, hem de çocuklarınızın dahi iyi yetişmesini garanti altına almış olursunuz. 

Affedin diyemeyeceğim çünkü edebiyat yapmıyorum bu yazıda, ben de edebiyatı aldatıyorum. Her şey düzelir diyemeyeceğim.Çünkü düzelmez. Unutamazsınız… Define arar gibi karınızın vücuduna hassasiyetle dokunduğunuzda , o vücudun başkaları tarafından yağmalandığını görmek, define sandığınız şeyin aniden irtifa kaybeden uçağınızdaki kara kutu olduğunu acı bir tecrübeyle öğretir size. 

Tamam belki bekarım ben ve bekara karı boşamak kolay olduğu için değil, böyle kadınlar var olduğu için bekar kalmam gerektiğinden, evliliğe bu denli sahip çıkmak istiyorum. Aldatıldıysanız susun, içinizde yaşayın ve kanıt toplayın.Bunun başka yolu yok ama siz onu çok seviyor, onsuz yaşayamıyor ve de boynuzlarınızla yaşayabiliyorsanız diyecek sözüm yok.

İlginçtir aldatılan erkek günlerce ne yapması gerektiğini düşünür. Karıma kötü mü davransam, aşığıyla mı konuşsam, aşığını mı dövsem, ikisini birden mi dövsem, ya da ben dahil üçümüzü de mi öldürsem? Yapmayın lütfen, anlık bir cinnet geçirdiniz diye de bu kadar ilkel davranarak bir caniye dönüşme potansiyeliniz varsa, karınız sizi iyi ki de aldatıyor derim, çünkü insan değilmişsiniz. Böyle psikopatlar da var ama burda yani tumblr’da olup da böyle yapacak insan yoktur diye düşünmek istiyorum. Öyle ise gidin başka kapıya, ben size yardımcı olmak istiyorum, içinizdeki ilkel canavarı canlandırmak niyetinde değilim…

O halde anlaştık galiba. Dünyada 7 milyarı aşkın insan var. Bu da 3,5 milyardan fazla kadın demek oluyor kaba bir hesaplamayla. Bu durumda siz, bunca kadın arasından sizi aldatan kadını seçerek ve tüm hayatınızı onunla zindana çevirerek (ki zindan da sıradan bir zindan olmasın, kurtulması mümkün olmayan o meşhur Alcatraz Hapisanesi gibi bir yer olsun) zaten olma olasılığı en düşük ama hayatınızın en büyük kumarını oynamış oluyorsunuz. Bu kumar güzel gelebilir size… 

Stefan Zweig’in Bir Kadının Yaşamından 24 Saat adlı kısa romanı okuduysanız, siz bu kumarı oynamaya dalmışken çevrenizdeki hangi kadınları farketmeyerek es geçtiğinizi, hadi bunu es geçiyorum, kendi göremediğiniz ama birilerinden duymak içinse çok geç kalınan sonunuzu o kumar masasında önemli bir misafiri ağırlar gibi, yemekler, salatalar, tatlılar yaparak itinayla hazırladığınızı da bilmenizi isterim. Masa güzeldir belki ancak üzerindeki yemeklerin hiçbir zaman tadına bakamazsınız.O halde o masadan kalkın bir an önce, sandalyenizi de alarak. Ya da bu yalancı, iki yüzlü dünyaya ayak uydurun ve o masanın eşiniz aşığıyla üzerinde tepinirken sallanan ayağı siz olun.Belki de dünyaya o amaçla geldiniz, ayak işlerini de birilerinin yapması lazım değil mi?

 

 

image

 

 

Çok değerli olduğunuzu unutmayın. Hastalıklı bir kadının size aşık olmasına çabalamak yerine, gidin iyi yetişmiş, aşkı arayan ve bu uğurda her şeyi yapmaya, her şey olmaya hazır kadınlarla tanışın. İşte o zaman Martin Luther King’in çıktığı dağın zirvesinde bulacaksınız kendinizi ve hayat aslında size özel hazırlanmış, paketi açılmamış parlak süslü bir hediye gibi baktığınız her yerde size sonsuza dek sunulmayı bekleyecek, henüz tanışmadığınız o kadının ellerinde…

Sevda Kuşu

10.12.2015

 

 
Toplam blog
: 69
: 1030
Kayıt tarihi
: 12.12.15
 
 

Üniversite mezunuyum, İngilizce ve Fransızca biliyorum, bir firmada yönetici olarak çalışıyorum. ..