Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Aldatmak ve ihanet

Aldatmak ve ihanet
 

Aldatmak insanın içinde var.Resim:www.goodmagazine.com


Eşinizin ya da sevgilinizin sizi aldattığını nasıl anlarsınız?

Gözlerinden

Yalanından

Kokusundan

Bir dostdan

Teknoloji sayesinde

Ya da anlayabiliyor misiniz acaba?

Yoksa içinizi kemiren bir şüphe mi var?

Özellikle aldatılma (ihanete uğramak) birbirini seven, aşık ya da evli çiftlerin en büyük korkularından biridir.

Aslında yazının başındaki soruyu birine yönelttiğinizde genellikle “benim eşim yapmaz” yanıtını işitirsiniz. Haklılar da, kim kendi ilişkisine ihanet duygusunu yakıştırmak ister ki...

Ancak rakamlar böyle söylemiyor ne yazıkki. Türkiye’de erkekler ve kadınlar birbirlerini basbayağı aldatıyor. Genel ahlak değerlerimiz, çocuklarımıza bıraktığımız davranış örnekleri hiç tartışılmıyor.

Öbür dünyaya inananlar için kutsal kitabımızda ceza, kadınlara da erkeklere de aynı.

Gerçi bir insanın niyeti bozuk olduğu zaman değil Allah korkusu hiç bir yasağın engel olabileceğini sanmıyorum. Hele bu konuda...

Asıl aldatmaya engel olan, eşe duyulan sevgi, saygı ve evlilik masasında verdiğiniz söz (illa evlilik masası olması da gerekmez, aşklar hep birbirine sözle başlar) olması gerekir. Evliyken bu işi yapmanın dezavantajı şahitlerin huzunda verdiğiniz sözü tutamamanız ve evlilik kurumuna saygı göstermemeyi tercih etmeniz demektir. Tabi bir önemi varsa...

İş seyahatlerinde firmalar eşsiz seyahat etmeyi tercih ederler. Genellikle bu gezilerde, gerek yurt içi gerekse yurt dışında asıl gerçek olan ortaya çıkar. Sanki ipi salınan boğalar gibi bir oyana bir bu yana saldırmaya başlanır. Eğer dışarıya çıkmışsanız hele de bir kaç erkek birlikte yürüyorsanız ve her nasılsa Türk olduğunuzu da anlamışlarsa hemen size aracılık yapmaya çalışırlar.

Bu şekilde namımızın anılması ne kadar acı. Üstelik çoğu Türk erkeği bu işi yapabilecek yetenekten yoksundur da. Amaca, para vererek kolay bir yöntemle de olsa bir an önce ulaşmak lazım. Bir gecede ya da bir kaç gecede bir bayanı ilişkiye ikna etmek yetenek ister. Zamanınız kısıtlıdır. Yol yordam bilmek ister. O nedenle Rus kadınların en çok tercih ettiği ülkelerin başında Türkiye gelir. Çünkü burda işler iyidir. Abiler parayı verir düdüğü çalar. Bu işin gecelik maliyeti 100$ ile 1000$ arasında değişir. Kumaşın kalitesi ve bedeninizi ne kadar ve nasıl saracağına göre fiyat belirlenir.

Ayrıca Türk erkekleri bu konuda çok yardım severlerdir de. Partner bulamayana, dil bilmeyene, bu işi yapacak yer bulamaylara itinayla yardım edilir.

Yasak olan paylaşıldığında üzerindeki suç da paylaşılmış gibi olur. “Canım ne olacak bir kereden bir şey olmaz” şeklinde seni teşvik eder. Hatta hayat dersi vermeye çalışır. “Ben de karımı çok seviyorum, ya da ailem benim için çok önemli ama ne zaman bir daha böyle bir ortamı bulabileceğiz.” Ah şu artamlar...

Nedense biz erkekler genellikle yaptıklarımızla kendi aramızda övünsek de, kadınlarımızın bize ihanet edecebileceği ihtimalini hiç düşünemeyiz ya da düşünmek istemeyiz.

Çoğumuz da eşlerimiz için “yapmaz” diye düşünürüz. Nedense erkek yapınca aldatma olur da kadın yapınca ihanet olur.

Erkeğin bu işi yapması durumunda acaba kadının da aynı davranışı yapma hakkı doğduğunu düşünmemiz gerekmez mi? Ya da aldatma hakkında kadına “affet bir kereden ne çıkar, aileni yıkma” diyen zihniyet aynı şeyi kadın yaptığında aynı sözü erkek için de söyleyebilir mi? Erkek affeder mi?

Hem sonra erkekler bir gecede parayla bile olsa bir sürü engellerden sonra bu emele ulaşırken, düşünsenize kadın için aklına koyduktan sonra aldatmak ne kadar kolay. Hele Türkiye gibi cinselliğe kapalı ama bir o kadar da aç bir ülkede... Erkek akıllıyım diye ortalıkta dolaşıp işler çevirirken kadını bunu anlarsa yapamayacağı, göze alamayacağı hiç bir engel yoktur. Altıncı his konusunda yaradalış olarak bizden çok üstünler. İlişkiden sıkılmış bir kişi, her şeyi her an yapabilir.

Özellikle kadınlar daha kıskanç görünürler. Neden acaba?

Yoksa hemcinslerini daha mı iyi tanıyorlar da ondan mı dersiniz? Baştan çıkaran kadar baştan çıkarılanın da bu suçta payı olduğundan mı?

“Annem” dizisini izliyorsanız eğer, seven bir kadının, kendisini seven kocası tarafından aldatılması ile ilgili güzel bir örneğe tanık olursunuz. Aldatılan için kendisine yapılan ihanetin bedeli, hala çok sevse de gururun insana nasıl acı çektirebileceğini bize çok iyi gösteriyor.

Ve bu bir anlık tatminin bedeli, elimizdekinleri kaybettiğimiz zaman değerini çok iyi anlamamıza neden oluyor ama iş işten geçiyor.

Aldatma her işimizde olduğu gibi ilk önce niyetinizin olması ile başlar. Niyetinizle ilgili hayal kurarsınız. Bir düşünelim bakalım hayatımızda düşündüğümüz hayallerin ne kadarı oldu...

Erkekler kadınları genelde iki şekilde aldatır. Birincisi gecelik( para karşığı), ikincisi devamlı ve aynı kişiyle yapılır. Toplumumuzda genellikle birincisi normal ve tehlikeli bulunmazken, ikincisi tehlikeli hatta yuva yıkıcı olarak adlandırılır. Hatta abilerimiz öğüt verirken “sakın aşık olma” ya da “vur kaç” şeklinde taktik verirler.

Aslında kadınlar her şeyin farkındadır. Aldatmanın sosyo-ekonomik konum gereği ses çıkaranlar, ses çıkarmayanlar , öç alanlar, rezil edenler, affedenler, kesinlikle affetmeyenler ya da boşanmaya kadar giden ayrılmalara kadar bir sürü sonuçları vardır.

Eski kafalı erkekler evinin kadını ile, eğlence kadınını ayırır. Onlara göre aldatmak değildir bu; kirli fantezilerin (örneğin oral sex) uygulandığı normal bir ihtiyaçtır. Bunu duyunca şok olmuştum. Adama dedim ki “nerden biliyorsun bu anlattıklarını karının yapmak istemediğini.” Kalıp içinde olmak ve kendini geliştirememek o kadar acı ki, paran var ama bilincin yok. Paran var ama mutsuzsun. Ne yapayım ben o parayı!

Peki insanoğlu neden aldatır?

Bunun o kadar karmaşık nedenleri var ki ben de tam olarak bilmiyorum.

Bazen o kadar yabancı kalabiliriz ki eşimize, problemler hep çözümsüz kalmıştır. Hayat bu ya, bir gece dışarıya çıkıp, “canım benim” diyerek gözlerinin içine bakıp “seni seviyorum” dememişsinizdir. Alışmış, sıradan, normal olmuşsunuzdur. Kalbiniz bir şey hissetmez, makinalaşmıştır. Makinalara yağ dökmezseniz paslanır. İlişkinizi de emek vermezseniz biter. Sonra 5-10 yıllık birbirine aşık ilişkiler gördüğünüzde “onlar yanlış biliyor bu kadar sürede aşk mı kalır hiç, o sevgi” dersiniz. Oysa şu hayata gösterdiğimiz yaşam kavgasının bir miktarını ilişkilerimize gösterebilseydik bu kadar basit mi biterdi birliktelikler...

Bence birbirini seven, aşık birliktelikler bunun hemen farkına varabilir. Gözlerinin içine bakmak yeterlidir. Size bakan ışıltı kalmamıştır. Size dokunuşunda, sarılışında, mutlaka bir tutukluk vardır. Ağızdan çıkan kelimeler çoktandır yalan yerlere gitmektedir. Eğer bunu anlayamıyorsanız o zaman siz de yalan ilişkinin parçasısınız demektir. Erkeğin ya da kadının aldatma nedenlerinin en belirgin olanlarından biri ilgisizlik tir. Siz sevdiğinize bakarsanız o da size bakar.

Aslında ne kadar katılmasam da aldatmak kişiye mahsustur. Yani onun özelidir. Kişinin kendi seçimidir. İkinci hatta ücüncü bir kişiyi idare eden nice ilişkiler var ki...

Eğer karşılaştığınız kişi kalp atışlarınızı hızlandırıyor ve ayaklarınızı yerden kesiyorsa işiniz çok zor demektir.

Kızsak da doğru, kişinin kendi yaptığıdır.

İnsanoğlunun nefes aldığı sürece ne yapacağı hiç belli olmuyor. Hele bu en temel ihtiyaçlardan birisinin tatmini meselesiyse...

Yine de son söz olarak “her başarılı ve mutlu bir hayatın arkasında bir tane, her başarısız ve mutsuz hayatın arkasında ise bir kaç tane partner vardır” diyerek bu konuyu noktalamak istiyorum. Çünkü bu gidişle bitmeyecek bu yazı...

Bitmez de zaten...

 
Toplam blog
: 52
: 7250
Kayıt tarihi
: 08.11.07
 
 

1971 Fethiye'de doğdum.  2000 yılından beri evliyim. Büyüğü 29, 17 yaşında, diğeri 12 yaşında ü..