Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Aldatmanın Dayanılmaz Hafifliği

Aldatmanın Dayanılmaz Hafifliği
 

İki gündür bir haber hayatımıza yine bir yanlışın doğrulanmasını dayatırcasına sokuluyor ve insanlardaki algı şeklini yine erkek egemen bir ahlak anlayışı ile biçimlendiriyor.

Haberde, Samsun’da eşini aldattığı öne sürülen bir kadının eşi tarafından parkta bir erkekle yakalanınca kendisini suya atarak intihar etmeye çalıştığını ve zavallı adamın kendi hayatı pahasına eşini kurtardığını okuyoruz. Ve okuyucu olarak bize soruluyor: Siz olsaydınız ne yapardınız?

Bu soruda alınmak istenen cevap net aslında, cevap “ ben olsam bırakırdım, ölsün ahlaksız”dır. Medyamız ortak bir ahlak bilinci oluşturmaya çalışmaktadır, bu bir kadının aldatma hakkı olmadığının ötesinde, aldatan kadının öldürülmesinin mübah görülmesi gerektiğini vurgular. Bu işlenen töre cinayetlerini meşrulaştırır, bu erkeği egemen kılarken kadını biraz daha nesneleştirir, bu insanı hiçe sayar; bu bizi, değil kendimizden, tüm evrenden uzaklaştırır.

Kızlarımız daha kendi kimliklerini, cinslerini, kişiliklerini tanımadan yabancısı oldukları başka bir bedene, kimliğe, cinse teslim ediliyorlar. Babalarının kapattığı kara kutudan çıkıp, kocalarının kara kutularına hapsediliyorlar isteyerek ya da dayatılarak.

Ve yabancısı oldukları bir vücutla sevişmek, yıllar da geçse sevişmek, canı her istediğinde üzerinizde devinen bir beden, seviştikçe acı veren, tiksindiren bir birleşme. Sevişme sonrası ekşi bir surat, ısıtılan bir suyun yanında kaynayan, buharlaşan bir ruh.

Erkek için de çok farklı bir durum söz konusu olmasa da kadınlardan daha şanslı oldukları su götürmez bir gerçek. Sevmedikleri bir kadınla evlendirilmiş olsalar dahi sevebilecekleri ya da sevmeseler de sevişebilecekleri başka kadınlar mutlaka olacaktır ve onlarla yaşayacakları ilişkiler hiçbir zaman ahlaksızlık olarak nitelendirilmeyecek hep erkek adam yapar denilecektir.

Ama kara kutusundan aşkın ışığını gören bir kadın, aşkının arkasından gidince öldürülmesi temenni edilecek bunun için kamuoyu yaratılmaya çalışılacaktır.

Bu yazı aldatmayı meşrulaştıran bir yazı değil, ama ne yapmasını bekliyoruz hayatı boyunca bir takvim yaprağı bile okutulmamış, ikili ilişkilerinde hiç şans tanınmamış zavallı insanların. Bir araya gelerek “ ilişkimiz çok güzeldi, seninle yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim, ancak yaşanılacak şeylerin tükendiğini görüyorum şu an başka birisiyle görüşüyorum ve seni aldatmak istemem, bu ilişkiyi bitirelim” demelerini ve eyvallah edip ayrılmalarını mı?

Keşke böyle bir bilincimiz olsaydı ve erkek de kadın da sadece kendi kimlikleri ve kişilikleriyle kendilerini ortaya koyabilselerdi, ama yok. Biz 21. yüzyılda hala erkeklerin masada kadınların yerde yemek yedikleri sofralarda oturuyoruz. Ne kadar aydın ya da ileri görüşlü olsak da okuduktan sonra haberi “gördün mü bak adam kendisini aldatan kadını kurtarmış” diye anlatıyoruz.

Ve nedense erkeklerin değil hep kadınların aldatmasını haber yapıyoruz, insanın köpeği ısırmasına mı benzetiyoruz ne?

Haberde kadının öldürülüp öldürülmeyeceği yerine yaşananın aldatma olup olmadığı tartışılmalı ya da belki de aldatmanın kendisi çözümlenmeliydi. Neye göre aldatma, hangi yaşanmışlığa ihanet ya da hangi bedene.

Lütfen nabzımızı medyanın tutmasına izin vermeyelim, yıkalım gözetleme kulelerini bırakın aşmasına yardımcı olacaksa birilerinin bir şeyleri, aldatsın kadınlar babalarını, kocalarını, devleti. Üçünün de yıkılması gerek belki var olabilmeleri için.

 
Toplam blog
: 46
: 1591
Kayıt tarihi
: 08.07.07
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunuyum. Şu anda özel bir telekomünikasyon şi..