Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '10

 
Kategori
Futbol
 

Alex'in oyundan çıktığı ama kazanamadığımız kaçıncı maç bu ?

Alex'in oyundan çıktığı ama kazanamadığımız kaçıncı maç bu ?
 

1 Mayıs 2010 dan beri taraftarının önünde galibiyet alamayan Fenerbahçe, sezonun dirilişi için kazanma zorunluluğunda çıktığı maçta, bu teorinin aksine yine sezonun ürkekliği içinde topu rakibine bırakarak başladı oyuna.


İlk 15-20 dakika rakiple didiştikten sonra gelen gol, futbolcuların özgüvenini kendine getirmiş ve Kadıköy'de kaybetmeyeceklerini rakibe de tribünlere de hissettirmişdi... Golün rüzgarı ile üst üste gelen pozsiyonlar Fenerbahçe lehine farkın habercisiydi ve tribünleri heyecanlandırıyordu ama bu pozisyonların çok ciddi organize ataklarla oluşmadığı ciddi bir tartışmanın konusuydu. Rakibi daha çok kendi alanında karşılıyor ve uzun toplarla çıkmayı tercih ediyorlardı. Yine de ilk devre de soyunma odasına farklı gitmesi gerekiyordu Fenerbahçe'nin. Her maç gol yeme alışkanlığı olan Fenerbahçe için 1-0 daima riskli bir skor olmuştu... İlk yarı 4 net pozisyonun heba olması kolay anlaşılır değildi...


İkinci yarı Emre'nin sakatlanması için yorumum “Kim sakatlanırsa sakatlansın ama Emre kalsın” olmuştu ama yerine 45'de Aykut Hoca'nın jokeri Özer girmişti oyuna. Bu sefer Dia sola, Özer sağa, Topuz Selçuk'un yanına kaydı. Emre'nin yokluğu orta alandaki yaratıcılığı bir anda sıfırlamış oldu böylece. Bu yarı tribünde devamlı Aykut Hoca'nın maçı kazanma hamleleri yapmasını ve hocalık farkını böylesi bir derbide ortaya koymasını ve üzerindeki ölü toprağı atmasını bekledim ama o, ikinci yarının neredeyse tamamında takımının Beşiktaş'a topu bırakmasına izin verdi. Bu dakikalarda Hocanın Özer takıntısından başka Christian takıntısı olduğu da artık net olarak ortaya çıktı. Maç eksiği hissedilen ve yorulan Dia yerine hem top tutacak, hem rakibi eksiltecek hem de Alex'le çok daha uyum sağlayacak Stoch'u almasını bekledik oyuna. Fakat yine Alex'i çıkartıp yerine Christian'ı sokarak kafasındaki “direncli futbol”u ortaya koymayı tercih etti. Böylece Kadıköy'de Beşiktaş'a karşı Dia ve Niang'la kontra'ya dönme gereksizliği içine girdi. Oysa evindesin ve 1-0 galipsin ve 2'yi bulup rakibin heran fişini çekecek noktadasın. Üstelik Kadıköy'de derbilerde bariz üstünlüğün var neden takımını ileriye çıkarmıyorsun. Bu noktada Alex'in de içinde olacağı hücum gücünü Stoch'la birlikte kullanmasını bekledik durduk. Futbol acımasız ve atamayana atıyorlar işte... Tıpkı, Paok maçında olduğu gibi yine Fenerbahçe oyunun sonlarında kalesinde golü gördü ve değerli 2 puanı bırakmış oldu... Ve yine Alex çıkınca maçı kazanamadık. Sorunun Alex olmadığını anladığımız ve o çıktıktan sonra kazanamadığımız kaçıncı maç oldu bu ? Aykut Hoca'nın özellikle 2.yarı bu kadar mahkum oynayan takımını seyretmemesi gerekirdi. Büyük hocalık böylesi maçlarda belli olmalıdır mutlaka... Kazanacağı maçı vermemeliydi Hoca. Cesurlar bir gün ölür hocam, korkaklar ise hergün...


Volkan, maç içinde sakatlıklar geçirmesine ve penaltı yaptırmasına rağmen müthiş 2 top çıkarttı. Neredeyse penaltıyı da kurtaracaktı ama olmadı. Maç içinde Selçuk'u hepimiz seyrettik ve milyonlarca doların neden Christian'a verildiğine birkez daha hayıflandık...


Ve tabii ki Bilica; Bu oyuncu için her maç birşeyler demekten sıkıldım ve artık demeyeceğim de. Fakat şunu “kocaman” harflerle söylemek istiyorum; “Fenerbahçe forması Bilica'ya mı kaldı” Bu kadar laubali, bu kadar sorumsuz bir adam. Geçen maçtaki penaltı olayının dumanı tüterken bu sefer de kalenin arkasında tuhaf tuhaf geziniyordu... Maç içindeki riskli hareketleri de cabası... Bilica ne kadar faydalı olursa olsun, böylesi karakter problemi yaşayan oyuncuyu çubuklu içinde görmek istemiyorum.


Son sözüm ise, kendini Türkiye'nin en iyi taraftarı olduğunu sanan gruba; Ölmüş bir insan için saygı duruşu yapılırken “xxx....miş Fenerbahçe” diye bağırmayı büyük taraftarlık zannederek övünüyorlar. Kimse de ses çıkartmıyor...Ölmüş adama saygı duruşu bu, ayıptır yahu... Belli ki Çarşı saygı duruşuna da karşı...


Bu arada “biletler satılmadı” diye hafta içi bas bas bağıran medya ; umarım tribündeki 45bin kişi kulaklarınızı çınlatmıştır...


Neyse, Fenerbahçe için de, bizler için de zor bir sezon geçecek belli. Daha çok sıkıntılı maçlar oynayacağız ve umarım taşlar yerine oturur ve kazanmayı hatırlarız....

(buradan da takip edebilirsiniz : http://vidalikrampon.blogspot.com/ )

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 252
: 936
Kayıt tarihi
: 17.03.08
 
 

74'ün İstanbulunda, Sultan şehri Üsküdar'ın, kız çocuklarına "Zeynep" erkeklerine "Kamil" adı kon..