Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '06

 
Kategori
Felsefe
 

Algı düzeyi

Algı düzeyi
 

Antik Yunan dönemi Filozofu Platon şöyle der : "Kuramsal olarak bir bilgiyi edinirken kafamızda daha önceden belirlenmiş kavramlar ile anlayabiliriz ancak. Çünkü öğrenmeye çalıştığımız şey, henüz kavram olarak beynimizde yoksa onu anlamamız da mümkün olamayacaktır. Ve sorar: "Bu durumda birini dinlerken önyargısız olarak nasıl dinleyebiliriz ?"

Sanırım biz de Evrenin melodisini ve içinde ki alt sesleri; ancak kendi kulağımızın duyma eşiğine denk düşecek sınırlarda dinleyebiliyoruz. Duymaya çalıştığımız, çok daha yüksek frekansda çalan bir şarkıysa bile, o ilahi melodiyi dahi bizler bu durum da ne yazık ki sadece parazit olarak algılayabiliriz. Bu durumda da, en iyi ihtimalle yapılan: Kendi algı sınırımıza en yakın sınırlarında ki frekansa uydurarak dinlemeye çalışmak olacaktır. Platon'un da belirttiği gibi, biz ancak bizde var olan kavramlara karşılık gelecek olanlara açığız. Ve bu durumda da sonuç maalesef ki değişmeyecektir: Ön yargının böylesi; "çalmakta olan, ben ne duyuyorsam o kadardır"... İşte bu nedenledir ki, biz kendi algı sınıralırımızı genişletmedikçe, bununla ilgilenmedikçe, duyduğumuz notaların frekansı hep sabit kalacaktır. Çalan ne olursa olsun, biz bundan mahrum kalacağız ve hatta daha beteri çalanın bir senfonik yapıt olması bizim onu basit bir halk ezgisine denk tutmamızın önüne geçemeyecektir.

Bu durum senfoninin, senfoni oluşunu değiştirmeyecek, olsa olsa biz sadece yerel halk ezgileri dinleyecek algı düzeyinde bir kulağa sahip kalacağız. Olan bitenin hepsi bu. Kimin kaybı düşünmek gerekir değil mi? "Frekansımızı yükseltmedikçe, algımızın sınırı da o güne kadar duyduğumuz melodilerin nakarat halinde dinlenmesinden öteye geçemeyecektir..." demiştim az önce. Bunun için de sanırım kendi sınırlarımızı, yansız bir bakış açısı edinerek ve bir an evel fark etmek, sonrasında da rahatsız olmadan bunu kabul etmek gerekli diye düşünüyorum.

Çünkü gelişim için önce bulunulan noktanın neresi olduğunun objektif değerlendirmeyle tespiti gerekir. Aksi durumda, bu kanımca şuna benzer: Beynimizin maximum % 75 ini kullanıyoruz diye bir varsayım da bulunalım. Peki de, bize %100 'ün neye karşılık geldiğinin bilgisi verilmedikçe (ki bunun tespitinin de henüz yapılamadığı bilgisi de ortada) biz bilinmeyen bir miktarın %75'i nin ne kadar olacağını nereden bileceğiz? Demem o ki: Önce algı sınırlarımızı tespit edelim, sonra bunun ötesine varmak için bir talebimiz varsa çalışalım. Ve bunun bildik bir sınırı ve sonu olup olmadığınla ilgilenmekten çok, bence kendimizle uğraşalım. Bir yarış olacaksa illa, kendimizle yarışalım derim. Tabi arzu, ettiğimiz yüksek frekansları ayır edip, dinlediğimizin bir senfoni olduğunu algılayabilmekse. Senfoninin, diğer müzik yapıtlarından farkını uzmanı olmadığımızdan ötürü, teknik olarak anlamayacak olsakta, kulağımızın algı sınırları eğitimle terbiye edilip, geliştirirlebileceğindendir ki, bir süre sonra bu farkında ayırdında olabailceğimizi düşünüyorum. Sevgi ve ışıkla

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..