Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '08

 
Kategori
Güncel
 

Almanya’da post-modern cadı Avı

Almanya’da post-modern cadı Avı
 

Almanya’da meydana gelen ve 9 yurttaşımızın yanarak ölmesine neden olan yangından sonra attığımız bu başlık çoğumuza abartılı gelecektir. Haklı olarak birileri yapmayın beyler, dört dengesizin yaptığı bir işi neden koca bir Alman toplumuna mal etmeğe çalışıyorsunuz diyebilir. Haydi anladık o birileri haklı ve bu olay ağır tahrik altında dazlak adı verilen bir kısım kendini bilmez muhtemelen uyuşturucu müptelası it kopuk tarafından yapılmıştır diyelim.

Ya 29 Mayıs 1993 Solingen Katliamında hayatını kaybeden yurttaşlarımız için ne diyeceğiz. O olayı da üç beş deli bozuk tinerciye mal ederek başımızı yastığa rahat koyabilir miyiz? Bencileyin balık hafızalılar için kısa bir hatırlatma yapayım. O tarihte Almanya‘nın hani şu bıçaklarıyla ünlü Solingen Kasabası’nda bir Türk ailesinin evi kundaklanmış, çıkan yangında 5 kişi yanarak can verirken bir kişi de ağır yanıklardan dolayı sakat kalmıştı. Alman yetkililer timsahın gözyaşları misalı olayı lanetleyerek marjinal bir grubun işlediği vahim bir vaka olarak geçiştirmeye çalışmıştı. Oysa Solingen’de meydana gelen bu cinayetin öncülleri vardı ve bunlara karşı hiçbir tedbir alınmadığından katliam bağıra bağıra gelmişti.

Doksanların başında artan dazlak eylemlerinin sonucu Hoyerswerda, Rostock ve Mölln saldırılarının ardından gerçekleşen Solingen katliamı da dönemin politikacılarının başlattığı yabancı düşmanlığının bir sonucuydu. İktidarda bulunan Helmuth Kohl hükümeti tarafından Bundestag’da, yabancılar aleyhinde başlatılan kampanya, kampanyaya destek veren Alman medyasının tahrikleri, bu katliamlara ortam hazırlamıştı. Katliamdan sonra yapılan bir kaç göstermelik tören ve suçluların yakalanarak adalete teslim edilmesi bir nebze acımızı hafifletmişti hafifletmesine de. Ya sonrası. Sonra ne olmuştu? Kundakçı dört dazlaktan üçü çok geçmeden iyi hallerine binaen serbest bırakılmıştı.

Yıllarca pisliğini temizleyip, fabrikalarında civa solumaktan ciğerlerini çürüten, varlığını Alman varlığına feda eden insanlar için “Türken raus” diye bağıran esrarkeş it kopuk takımına gem mi vurulmuştu, tasmaları başlarına mı geçirilmişti?
Kesinlikle hayır. Alman halkının içindeki gerçek hümanistler olayı lanetlerken, ırkçılık damarlarına işlemiş Nazi kalıntılarınca yapılan tahriklerin dozu her geçen gün artarak devam etti.
Gerçekten de kıta Avrupası insanlarının bir kısmı feodal yapıdan sıyrılma, Rönesans, Reform, Aydınlanma, Sanayi Devrimi gibi ortak kültürler üretip, bireyleri, özgürlükçülük, çoğulculuk, eşitlik, demokrasi gibi insanlığın ortak kavramlarıyla beslerken, diğer bir kesim yaşadığı her olumsuzluk karşısında bir günah keçisi arayarak, yaşadığı her felaketin ötekileştirdiği bu günah keçilerinin içine girmiş habis ruhlardan kaynaklandığı inancıyla yeni nesillerin ruhlarına bu masum insanlara karşı kin ve nefret tohumları ekmektedir.
Alman tarihinin kara lekeleri cadı avcıları, antisemitistler, işte bu lanetli ötekiler paranoyasının ürünüdür. Batının felsefi arka planında yatan dayanışma dışı yaşam biçiminin ürünü asalak zihniyetin bir sonucu olarak üretime katkısı olmayan yaşlı ve çocuklar ile din adamları sömürgen sınıfı içinde mütalaa edilip, kötü iklim koşulları, kıtlık, açlık, ardından gelen veba gibi büyük afetler için hep bir günah keçisi aranmış ve yaşlılar, hastalar, çocuklar ve hatta kilise babaları felaket müsebbibi cadılar olarak suçlanmıştır.

Cadı olgusu, bir sosyal şizofreni prototipi olarak incelenmelidir. Bu olgu psikolojik ve sosyolojik açıdan incelendiğinde günümüz Alman toplumunu anlamak için bu olaylardan günümüzde meydana gelen olayların bilinçaltı arkaplanını aydınlatacak dersler çıkarmak mümkündür. Cadı avı yapılan Ortaçağ Avrupasının 350 senelik bu sürecinde 50 binden fazla masum insanın cadı olarak yakılmasının ardından 300 sene sonra 2. Dünya savaşı sırasında aynı topraklarda benzer suçlamalarla milyonlarca insan cadı muamelesine tabi tutularak bir milyondan fazla Yahudiyle birlikte çok sayıda Çingene, Slav ve Rus önce gaz odalarında zehirlendikten sonra fırınlarda yakılarak yok edilmiştir.

Bu insanların neredeyse hepsinin öldürülme nedeni, Nazi döneminde doruğuna varmış olan Yahudi nefretinin ve Nazi ırkçılığı görüşüne göre "yaşamaya hakkı olmayan alt-sınıf insanlar" olarak görülmüş olmalarıdır.
Gerçekten de bu olaylar Almanya’nın tarihini ve Alman toplumunun ruh halini anlamamız açısından bize önemli ipuçları sunmaktadır.

Son birkaç ay içinde Almanya’nın ötekileştirdiği insanlar üzerinde yeni bir dışlama kampanyası başlamış, Merkel Hükümetinin işbaşına geldiği günden beri yabancılara karşı takındığı iki yüzlü tavrını sürdürmesi ırkçı politikacılara cesaret vermiş, Bir kısım medya organlarının sorumsuz yayınları da olayı buraya taşımış ve malesef Dünyanın gözü önünde post modern bir cadı avı yaşanmıştır.
Alman yetkililer ne kadar inkar etse de yangından gelen kokular Nazi Almanya’sının toplama kamplarında yakılan günahsız insan cesetlerinin kokusunu andırıyor. Diğer yandan Ortaçağ Avrupa’sında Almanya’da meydana gelen cadı avı sonucu yakılan günahsız bedenlerin yanık kokusu da dışarıya sızan bir başka koku.
Alman polisi bu olayın faillerini de yakalayarak adalete teslim edecektir. Ama hangi adalet? Diye sormadan edemiyoruz. Üç gün sonra katilleri iyi halden serbest bırakacak adalet mi?

 
Toplam blog
: 79
: 717
Kayıt tarihi
: 30.12.07
 
 

1963 K. maraş doğumluyum. Bir kamu üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Muayyen zama..