Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '08

 
Kategori
Öykü
 

Alo orda mısın (24)

Alo orda mısın (24)
 

http://blog.milliyet.com.tr/alo-orda-misin--23-/Blog/?BlogNo=114538

 

Nazan Murat’la birlikte olduğunu eve kadar Murat’ın bıraktığını söyleyince annesi, “tamam kızım, babana da böyle söyle de al cevabını“ diyerek sırtını döndü ve gitti.

Nazan salona hiç geçmeden doğruca odasına gitti ve üzerini değişti. Aynada kendine baktı, yorgun görünüyordu. Önce babasına hesap verecekti sonrasında da derslerine çalışacaktı. Bu tempoyla yine sabahlayacaktı. Bunların düşüncesi bile yormuştu şimdiden. Önce banyoya giderek elini yüzünü yıkayıp, oradan da salona geldi.

Salonda çıt çıkmıyordu. Babası cevap bekliyor gibiydi.

“Özür dilerim baba vaktin nasıl geçtiğini anlayamadım ama eve Murat bıraktı“ diye savunma yapma gereği duydu.

Babası, “hiç hoşuma gitmese de akşama kadar sokakta kalıyorsun ve arayıp gecikeceğini söyleme zahmetine bile girmiyorsun. Pes doğrusu!“ diyerek tepkisini dile getirdi.

Nazan, “Murat’la birlikte olduğumu bildiğiniz için merak edeceğinizi düşünemedim‘ dedi.

Babası, “Zaten Murat’la olduğunu bildiğim için merak ediyorum. Böyle sorumsuz davranırsan söyler misin bana sana nasıl güveneceğim de Murat’la olmana izin vereceğim!“ diyerek kükredi.

Nazan kırılmıştı, “ikinizden de özür diliyorum. Bir daha böyle sorumsuz davranmayacağım, söz veriyorum” diyerek üzüntüsünü dile getirdi.

Babası da üzülmüştü biricik kızını böyle azarladığı için ama onu kaybetmekten ona zarar gelmesinden çok korkuyordu. Nazan ise babasının neden bu kadar sinirlendiğini bir türlü anlayamıyordu.

Babası yerinden kalktı kızının yanağına bir öpücük kondurdu, “hadi gel birlikte mutfağa gidelim sen yemeğini ye ben de sigaramı içeyim. Biliyorsun annen odada sigara içmeme kızıyor“ diyerek Nazan’ın gönlünü almaya çalıştı. Nazan tok olduğunu söylese de babası, “aç aç çalıştığın dersten bir şey anlamazsın, kırma beni“ diye ısrar ederek Nazan’ın yemek yemesini sağladı.

Babası bir taraftan Nazan’ın derslerini sorguluyordu. “Sınavlara çalışıyorsun değil mi?“ diye sordu. Sonra hemen ekledi, “benim güzel kızım isterse başaramayacağı ders yoktur“

Nazan babasının kendisine olan bu güvenine sevinmişti. Bu güveni hakediyordu da. Okulda her zaman başarılı bir öğrenci olmuştu. Anne babasını dersler konusunda hiç üzmemiş, her zaman onların kendisiyle gurur duymasını sağlamıştı.

Nazan’ın başarısına öyle alışmışlardı ki, bu başarı sıradan olmaya başlamıştı. Nazan’ın üniversiteyi kazanamama olasılığını akıllarına bile getirmiyorlardı.

Nazan da kendine güveniyordu. Okulda öğrendiği herşeyi, isteyerek çalışarak öğrenmişti. Öğrendiklerini ezberlemeden konuların mantığını anlayamaya çalışarak öğrenmeye özen gösterdi ve bunu başardı. Dersler konusunda oldukça donanımlıydı. Sağlam bir temeli vardı.

Bu anlamda, çok büyük bir aksilik olmazsa sınavı kazanamaması gibi bir durum söz konusu değildi.

Nazan yemeğini bitirmiş babası da sigarasını içmişti.

Babası, “yemeğini yediğine göre sen doğru odana, derslerinin başına. Ama önce bize birer kahve yap. Hem böylece annenin de gönlünü almış olursun“ diyerek Nazan’a tiyo verdi ve salona geçti.

Bir süre sonra Nazan kahveler elinde salona geldi. Annesi kızının bu hiç rastlanmayan kahve ikramına memnun olmuştu. Kahvesini alarak teşekkür etti. Nazan babasına da kahvesini ikram ettikten , “size afiyet olsun, ben odama geçiyorum“ dediğinde annesi, “benim prensesim annesine iyi geceler öpücüğü vermeden mi gidiyor‘ diyerek barış çubuğu yaktı.

Nazan gülümseyerek anne ve babasına iyi geceler öpücüğü vererek odasına çıktı...

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..