Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '11

 
Kategori
Mizah
 

Altan Erbulak üstada, nasıl telgraf çektim

Altan Erbulak üstada, nasıl telgraf çektim
 

Birinci mizah yazımı okuyan eş dost, düz yazı konusunda beni öyle gaza getirdiler ki..!


Benim yaşımdakiler büyük bir ihtimalle, Altan Erbulak’ı tanırlar.

Bilmeyenler zaten bilmez, onlara lafım yok, ben yine bilenlere anlatayım.

Altan Erbulak:

Çok usta bir karikatürist, oyuncu, gazeteci ve ( Kekliği düz ovada avlayan ) gösteri adamıydı… Buradaki (dı)eki rahmetli olduğu anlamında kullanılmıştır.

 Bir sabah, gazeteyi elime aldığımda şöyle bir yazı okudum.

“Altan Erbulak, Zincirlikuyu mezarlığındaki mezarı başında yarın saat onda arkadaşları ve sevenleri tarafından anılacak.”

Düşündüm, İstanbul nere İzmir nere, o günlerde İstanbul’a gitmem olanaksız.

Hemen kafamda bir şimşek çaktı, madem gazetede yarın saat onda yazıyor, ben de bu gün telgraf çekerim, yarına o saatte yerine ulaşır.

Bir mektup kâğıdına “ Sevgili üstat Altan Erbulak, seni sevgi, saygı ve özlemle anıyorum.” Diye yazdım.

Nasılsa yarın arkadaşları mezarı başında toplanacaklar, o saatte ellerine geçecek olan bu notu okuyup, üstadımızı telgrafla bile anan birileri varmış diyecekler...

Büyük bir hevesle mesai başlar başlamaz, o zamanki evimizin iki sokak altındaki postaneye gittim. Gençten bir memur, biraz bekledikten sonra “buyur ne istemiştiniz” “telgraf çekmek istiyordum” dedim kâğıdı uzattım. Bu arada “Altan Erbulak’a telgraf çekeceğim” diye de sözlü tekrarladım.

Görevli memur, telgrafı okur okumaz.

Oturduğu koltuktan bir sıçrayışı var ki..! Anlatamam… Birden suratı bembeyaz oldu, telaşla “sen ne diyorsun, öbür dünyaya telgraf mı çekilirmiş, olmaz, ben bu telgrafı yollamam” demeye başladı.

Ben, gayet sakin bir şekilde.

“Dur biraz memur bey” dedim. “Evvela anla dinle” “ben sana bu telgrafı al kendin öbür dünyaya götür mü? ” diyorum. O hâlâ “böyle bir telgrafı bizim görevli arkadaşlar Zincirlikuyu mezarlığına götüremez, böyle bir olayla hiç karşılaşmadık” demeye başladı. Ben de a benin akıllı memurum, “Zincirlikuyu mezarlığı dağ başı mı? İstanbul’un orta yerinde, üstelik bekçisi var, imamı var, yol üzeri ve de yarın sabah saat onda sanatçının arkadaşları mezarı başında toplanacaklar, diyorum…

Memur şaşkın bir şekilde gene, Nuh diyor, Altan Erbulak demiyor.

Biraz sert bir ifadeyle. Şu sizin şefinizin telefonunu ver bakalım dedim. Bu gibi resmi yerlerde alt kademedeki memurlar ürkek olurlar, kendi önceliklerini çoğunlukla kullanamazlar…

Ptt içindeki ankesörlü telefondan Ptt ana binasındaki şefe, ben daha olayı anlatır anlatmaz “telefonu memura uzatırmısınız” dedi. Konuşmaları duyuyorum “Evladım telgrafın nereye gideceğinden sana ne, sen görevini yap, parasını al, telgraf gidermiş gitmezmiş ne işine. “

Bu arada genç memur hala “öbür dünyaya da telgraf mı çekilirmiş, demeyi sürdürüyor.

Ben bunca hay huydan sonra nihayet öbür dünyaya telgrafı yollattım, ama bir de bana sorun, bu arada ne durumlara düştüğümü.

O an üstat Altan Erbulak  kıs kıs gülüyordu herhalde.

 

 

 

 
Toplam blog
: 1160
: 227
Kayıt tarihi
: 11.02.09
 
 

Teknik ressamlıkla geçen çalışma hayatımdan sonra emekliliğini yaşayan bir kız ve bir erkek çocuk..