Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Altın, Portakal Organizasyon; Üstün, Politikal Atraksiyon…

Altın, Portakal Organizasyon; Üstün, Politikal Atraksiyon…
 

Sinema amacını aşmamak gerek!


Hiç unutmuyorum, Milli Güvenlik hocamın bana söylediklerini. Demokrasi, hak, hukuk üstüne tartışıyorduk sınıfta. Ben de, özgürce fikir beyanına inanan saflardan olduğumdan, emeklerinin karşılığını alamayıp direnişe giden işçilerin savunmasını yapmaya kalkmıştım. İsmini hatırlayamadığım hocam daha ilk cümlelerimden itibaren kaşlarını çatmış sonunda da beni azarlayarak susturmuştu. ‘Ama hocam’ diye itiraza yeltenecek olmuştum, haksızlıklara dayanamayan ateşliliğimle… ‘Hocam yok, komutanım var’ ültimatomuyla beni kendime getiren hoca, ardından kürsüsüne çağırmış ve otoriter sesiyle hayatta nasıl davranmam gerektiği konusunda uyarılarını yapmıştı. ‘Bak çocuk… İyi niyetini ve kişiliğini bilmesem sana anarşist gözüyle bakardım. Sen, sen ol böyle konulara bulaşma. Sana ne elin hakkından hukukundan’… Bu konuşma bana tesir etti mi? Evet… İçimde haksızlıklara karşı daha büyük bir öfke uyandırdı ve her ortamda doğru bildiğimi söylemeye itti! Bundan dolayı, bana haddimi bildirirken, insan olmakla koşulsuz riayet arasındaki farkı gösterten komutana müteşekkirim. O günden sonra her olayın arka planını didikler oldum. Ve ne yazık ki, ister sağcı ister solcu, herkesin mevcut durumu ‘nalıncı keseri’ gibi kendine yonttuğunu görmenin dışında bir noktaya da ulaşamadım.

Geçmişten bugüne hiç değişmeyen hak ve özgürlük lafazanlığının bir örneği, bugünlerde ‘Altın portakal’da bir kez daha yaşanmakta… Yazılarıma aşina olanlar bilir, tarafsız eleştiri yaptığımı. Buradaki yorumum da aynı nitelikte! Ne birinden yana, ne birine karşı… Malum, AKSAV tarafından düzenlenen ‘Altın Portakal’, sol görüşün (ki ben bunun Türkiye’de hiç mevcut olmadığına inananlardanım) hâkimiyetinde bir sinema festivali! Bu doğrultuda, gecelerde yapılan konuşmaların da baş hedefi, iktidar olmakta. ‘48. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nin açılış töreninde konuşan Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği Başkanı Rutkay Aziz de bu geleneği sürdürenlerden. ‘Sanatta Sosyal Sorumluluk Ödülü’nü alırken yaptığı farklı(!) konuşmada, ‘Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir’ diyen Aziz, düşüncelerini ifade ederken eminim ki samimidir. Peki ya, onu ayakta alkışlayarak kameralara oynayanlar? Sinemayı bir ‘barış sanatı’ olarak görüp Şili’de devrim yapan çocukları can-ı gönülden destekliyorlar mı? Hadi canım siz de… Ne sinema barış sanatı olmuştur, ne de gerçek devrim yaşanmıştır şu dünyada! Büyük ağabeylerin verdiği destek ölçüsünde yaşanır devrimler de, sinemasal özgürlükler de… Üç gün önce, laikliği kurtarmak adına darbe yapanları ayakta alkışlayanlar, 12 Eylül’ün yargılanmaması için kampanyalar düzenleyenler balık hafızalılar için bile hatırlanabilir gerçeklerdir.

Sol görüş neyi savunur? Hakkı ve eşitliği! Ortadaki manzaraysa bunun aksini göstermekte. Adam kayırmacılığıyla yapılan davetler, sinemadan ziyade siyasetin izlerinin hissedildiği söylemler… Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘İdeolojimiz yok’ sözlerinden dolayı neo-liberalizmle suçlayanların gerçeklerden kaçması gibi, artık bu tür yaklaşımlar da inandırıcılık taşımamakta. Sinema, bal gibi siyasete alet edilir. Dahası, sinema festivalleri de… Oscar dâhil, tüm yarışmalarda ödüle layık görülenlerin tarafsızca değerlendirildiğini kim söyleyebilir? Sinema ve sanat mecrası siyasiler ve iktidara yönelik tavır alanlar için, her zaman halka inme fırsatı olmamış mıdır? Bu noktada, geçmişten günümüze halkı kontrolde tutmak için kullanılan cehaletin AKP’nin eseri olduğunu ima etmek ve açılış gecesinde eleştirmek de aynı çizgide bir yaklaşımdır.

Rutkay Aziz, ödülünü hak etmiştir. Ama insan ayrımcılığı yapanların, faşizanlığa karşı söylemleri ayakta alkışlamaya hakkı yoktur. Türkiye’de Atatürk sonrasında hortlatılan cehaletin var olmasına bunca yıl uzaylılar mı göz yummuştur? Halkın cahil kalması, herkesin bir şekilde işine gelmiştir. Bu batıcı gerçekten dolayı,suskunlukla varılan noktadan şikâyet edilmesi ve bunun ayakta alkışlanması, hiç inandırıcı gelmemektedir. Bu, olsa olsa eleştirilenin tutumuyla paralel bir partizanlıktır! Festivaller, mesajlara alet edildiği; halkı selamlama amacıyla düzenlenen kortejlerde ‘Şu çiçeklerden atalım da sevinsin zavallıcıklar’ diyebilecek kadar kendilerini halkın üstünde gören sözde halkçı üyelerle doldurulduğu sürece yapılan bu konuşmalar ‘Körlerle sağırlar birbirini ağırlar’ın ötesine geçemez. Festivaller, sadece ve sadece sinema için yapıldığı gün anlam taşıyacaktır!  

Anibal Güleroğlu 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..