Ama hangi E-Devlet?

Geçenlerde Hasan YENİCİ'nin davetlisi olarak gazeteci arkadaşım K.Şahin SEVİM ile birlikte Tekirdağ'ın Saray ilçesinin kuzeyinde, Yıldız dağlarının eteklerinde, orman içinde Balabanlı köyünde bulunan şirin bir balık lokantasına gittik. Yöre, avcılık ve doğa turizmi için keşfedilmemiş bir vaha gibi. El değmeden korunmuş tabi ortamını ayaklarımızın altına serilmişti.

Lokantanın sahibi Rami bey, masamıza gelince sohpete koyulduk.
Rami bey, "Ben seni bir yerlerden tanıyordum." deyince geçmişe gittik.

10 yıl kadar önce, aralarında rahmetli Ufuk GÜLDEMİR'in de bulunduğu dağcı ve avcılardan oluşan 4-5 kişilik bir gurup ile maceraya arayışına çıkmıştık.

Yörenin doğal örtüsü, avcıların kısmetsizliği ve doğa merakı gezinin süresini uzattı. Erzak kalmayınca yaptığımız hatayı fark ettik. Maceranın üçüncü gecesiydi. Kış aylarının değişken havası birden alehimize işledi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde jandarmayı aradık. "Yolumuzu bulamıyoruz. Yardım edermisiniz dedik." İşte o aşamada Rami bey devreye girmiş.

Rami bey o dönemde muhtarlık yapıyor.
Benimle telefonda konuşup yer tespitini yaptı.
Cep telefonu bilgilerinden (sadece baz istasyonumuzu sorgulayarak) yerimizi, mevkimizi buldu.

Eliyle koymuş gibi buldu.

Donmaktan kurtulduk!!

Aradan 10 yıl geçmiş. Balık lokantası işletmecisi Rami bey olarak karşıma çıktı. Güçlü hafızası ile beni tanıdı.
O günleri tekrar hatırlayıp biraz da hüzünle yadettik.

Gelelim bugüne....:

* * *

Biz E-Devlet derken bazıları; "E-devletin ne olduğunu gördük!" Diyor!
Bilgi toplumundan ne kadar anladığımızı da bugünlerde görüyoruz.

Vatandaşın gözünün rengini uzaydan görecez... diyoruz.

ABD, topraklarımızın altındaki değerli madenler pırt diye görüyor... diyoruz.

Teknik istihbarat var kardeşim! Diyoruz.
Teröristin tabağındaki fasülyenin türünü biliyorum... Diyoruz.
Cep telefonlarını izliyorum. Diyoruz.
Uçanı kaçanı zank diye bulurum!!! Diyoruz.

Şimdiye kadar bunları dedik durduk...
Ama iki gündür sokağa çıkamaz olduk.

Bunları diyorduk diyorduk da şimdi gören ne diyor biliyor musunuz?:
- "Hani lan! Nerde görüyorsun. Rüyanda mı? Salla sala dur!" Diyor.
- "O kadar estini gürlediniz, iki paralık işin içine ..." diyorlar.

Valla, ben artık teknoloji propagandası yapmayı bırakacağım.!
Niye mi?
Çünkü teknoloji tekledi!
Hepsi değil tabii de, bizimkisi tekledi.

Bu tekleme düm tek tek gibi bir tekleme değil.
Can var ucunda. Şaka değil.

* Hepsinin boş olduğunu gördük. (gördüler. cümle alem anladı artık)

Teoriler ve komplo planları ile bir çuval yalanla kandırılıyoruz!
Bazılarını birinci elden duyduğum yada gördüğüm birçok başarıları
çevremize anlatıp arkadaşlarımızın, meslekdaşlarımızın başarısı ile övünüyoruz.

Hepsi boş.

Geçenlerde,

* Üniversitelerden birinde alet yapmışlar... Üsküdar sahilinden tutunca Maslaktaki gökdelenleri dinlemeye yetecek güçte ve hassaslıkta aletler üretmişler deniliyordu.

* Büyük bir araştırma kurumunda; yerin bilmem ne kadar altını cart diye gösteren alet yapmışlar. Hazineler, defineler, mayın tuzakları artık çözümlenmiştir deniliyordu.

* Cep telefonları ile neredeyse yemek pişirmeyi bile mümkün kılan telefon firmaları TV lerde hepimizi "reklam manyağı" yapmıştı...

Ne oldu?

FISSS!

Hava gazı çıktı!

Pil bitince hepsi cofladı!

"8-10 metre çapında bir aleti", "3-4 tonluk metal kütlesini", bulamadınız!
Uydularınız fos çıktı!
Telekominikasyonunuz tısladı!

Acil yardım sisteminiz tıngırdadı:
Kurtarma konusunda bilgi yoksunu personel, stratejik hatalar ile dolu bir müdahele yaptı.
Telefonun pilini bitirdi.
Çünkü arkasında danışıp, destek alacağı bir teknik adam yok.
(Eğer var da böyle oldu ise; sistem daha büyük pislemiş demektir.)

Kurtarma bürokrasisi altına pisledi.

Artık yeni bir slogan bulmamız lazım.

İşte size yeni slogan: PİL BİTTİ, YOL YOK! SİESTAYA DEVAM!

Hala, sevecek birşeyler kaldıysa...
Hep sevgi ile kalın

Murat SEVGİ