- Kategori
- Kitap
Aman Hapşırırken Dikkat !...

Sizlere Milliyet Blog yazarlarımızdan Erdener Ildız’ın yeni yayımlanan kitabından söz etmek istiyorum: Kitabın adı: HAPŞIRIK, Yayınevi: İkinci adam yayınları, Türü: anı-öykü, Sayfa sayısı: 150
Kitap küçük küçük öykülerden oluşuyor ancak bu salt bir öykü kitabı değil. Bu öyküler aslında, Erdener Ildız’ın kronolojik sırada aktardığı bizzat yaşanmışlıkları, yani geçmişten ileriye zamansıralı bakışla kendi anıları.
Kitabı elinize aldığınızda, ön sözündeki: “Dost sohbetlerinde yeri geldikçe anlattığım bu anıların, hikaye konuları olabileceğini fark ettim. Hikayeleri kaleme alma dürtüsü giderek beni zorlamaya başladı, oturup zaman zaman anlattığım ve kalıpları iyice belirlenmiş bu hikayeleri kaleme aldım....” açıklamasıyla, birazdan okumaya başlayacağınız hikayelerin, yazarın bizzat kendi anıları olduğu gerçeğiyle yola çıkıyorsunuz. Öte yandan; okumaya başladığınızda, herbir öyküde geçen söz konusu kişi; çocuk – delikanlı – öğrenci – binbaşı – işadamı vb sıfatlarla kimliklendirilmiş olarak ve yazarın kendisi dışında üçüncü bir şahısmış gibi karşınıza çıkıyor. Sanki yazar; bir yandan “bu kişi benim” derken, diğer yandan kendisini öne çıkartmayarak okurun gerçeklik algısını soyutlaştırmış, kendi başından geçenleri üçüncü şahıs kipiyle bir anlatıcının ağzından anlatarak, “anı-öyküsel otobiyografi” diye adlandırabileceğimiz adeta yeni bir yazım türü yaratmış.
Çocukluk, delikanlılık, gençlik, üniversite öğrenciliği, binbaşılık, öğretim üyeliği, işadamlığı kimlikli yıllara dair anıların kronolojik bir sırayla sunulmasından oluşan öyküler, sade ve duru bir dille kaleme alınmış. Kısa kısa ve anlaşılır cümleler bir çırpıda okunmayı sağlarken, akıcılığı da kesintiye uğratmıyor. Bu basit ve sade anlatım içinde, öykünün yer mekan zaman olay ve kişileriyle ilgili tanımlamalarda, betimlemelerde eksik kalmış, insanın belirsizlik yada anlaşılmazlık duygusuna kapılacağı herhangi bir yan olmadığı gibi, fazladan söylenmiş lãf kalabalığı da yok. Hemen her öyküden süzülüp gelen bir ders, bir çıkarım, okurun dikkatine sunulurcasına didaktik bir yön de göze çarpıyor bu öykülerde. Adeta her bir öykü, belki bir özdeyişin, belki bir atasözünün hikaye formuna dönüşmüş açılımı gibi. Ayrıca insana, öğrenmenin de bir maliyeti olduğunu hatırlatırlatıyor. “Dokunsal-öğrenici” olmak yani yaşayarak, bizzat deneyimleyerek öğrenmek en maliyetlisi.. kimi zaman “işitsel-öğrenici” yada “görsel-öğrenici” olarak başkalarının deneyimlerinden öğrenmenin daha az maliyetli bir yol olacağını düşündürüyor insana, hatta kendi yaşamında karşılaştığı bazı şeylerle ilgili “keşke...”li cümleler kurduruyor...
Erdener Ildız’ın bu kitabındaki öykülerden sonuncusu, kitaba adını veren ve kapağına da çarpıcı görselliğini taşıyan HAPŞIRIK öyküsü, diğer öykülerden farklı olarak birinci tekil şahıs kipiyle yazarın kendi ağzından anlatılmış. Bu son öykü; duygusallığın tepe yaptığı bir ruh hali içindeyken, analitik düşünceyle sistematik yaklaşım ve akılcı davranış gösterebilmenin, büyük resme bakarken detayları da gözden kaçırmayarak konuya odaklanabilme, doğru yerde doğru zamanda doğru karar alabilme becerisini geliştirmenin, nasıl “hayat kurtardığını..”, kelimenin hem gerçek hem de mecazi anlamıyla ortaya koyan bir öykü. Bu yönüyle Hapşırık öyküsü; zor kararları alma mecburiyetiyle karşı karşıya gelindiğinde, adım adım olayı nasıl ele alıp, nasıl bir stratejik planlama ve eylemsellik ortaya koyulabileceğine dair bir rehberlik niteliği taşıyor adeta. Yine bu öyküde insan, “tesadüf” kavramını da sorgulama olanağı buluyor. Geriye dönüp baktığımızda; yaşam yolculuğunda karşımıza çıkan kavşaklardan hangisine saptığımız, nerde mola verip, nereden dönüp, nereye devam ettiğimiz, hayatın rotasını nereye çevirdiğimiz, vb çoğaltabileceğimiz onlarca yaşanmışlık arasında, tesadüfle açıkladıklarımız var mı? O gün o anda orada bulunmak yada bulunmamak tesadüf müdür örneğin? Yoksa tesadüf dediğimiz şey, yanıtlarını kestiremediğimiz neden niçin nasıl sorularının kestirmeden açıklaması mı.. dedirtiyor insana.
Kitabının arka kapağında : “Ham bir taş olarak dünyaya gelir, ham taşımızı yontmaya başlar, kâmil insan olma yolunda çaba sarf ederiz. Baco'un dediği gibi, kâmil insan olma yolunda ‘okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır.’ Bu süreçte yaşananların, hatırda kalacağına satırlarda kalması, tecrübelerimizi ileri kuşaklara taşımak için en iyi yoldur. Andre Gide'in de dediği gibi, ‘Anı yazmak, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır.’ Bir şeyler kurtarabildikse ne mutlu bize.” demiş Erdener Ildız.
Bu “Hapşırık” yazarına öncelikle; “çok yaşa!, iyi yaşa!, sağlıkla yaşa!” demek istiyorum, ve “ölümün elinden birşeyler kurtarmaya devam!” diyorum.
Yeşim E. Narter
Istanbul, 26 Haziran 2012
Not: Kitaba aşağıdaki kitapevlerinden ve internet linklerinden ulaşabilirsiniz
İstanbul: Mephisto kitapevi, Seyhan Kitapevi
Ankara: Dost kitapevi, Kitapsan
Antalya- Mersin- Adana: Kitapsan
Bursa: Kültür Merkezi
http://www.pandora.com.tr/urun/hapsirik/265145
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=604479
http://www.kitapturk.com/oyku/hapsirik-88164k.html
http://www.kabalci.com.tr/ikinci-adam-yayinlari/erdener-ildiz/hapsirik-9786051281834.htm
http://www.fantastikedebiyat.com/hapsirik-86583-kitap.html