Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Aman sanrım!

Aman sanrım!
 

Yepisyeni suretim


Şimdi ben taze blogçu olduğumdan, zırt pırt yazma hevesim olması normaldir. Adını çok net hatırlamıyorum ama eski bloglarıma ne olduğunu soran bir arkadaşa, “o yazıları Milliyet grubu 1250 liraya satın aldı, yakında çıkartacakları bir kültür-sanat ekinde yayınlayacaklarmış ama daha paramı ödemediler” dedim. Biraz şaşırdı tabii. Muhtemelen içinden; “senin tırt yazılar 1250 lira ederse, benimkiler en az 3000 lira çeker” diye düşündü. Ama bana sadece; “korkma Milliyet grubunda paran kalmaz, öderler” dedi. O güzel ve saf kalpli arkadaşım gün olur yeni sayfamı keşfederse bilsin ki kendisini daima gülümseyerek anımsayacağım.

Az önce aspiratörün filtresini değiştirirken aklıma bişi geldi. Zaten ben ne zaman aspiratörün filtresini değiştirsem aklıma bişi geliyo. İki yıl evvel de aspiratörün filtresini değiştirirken aklıma bişi gelmişti ama şimdi gelen bişiyle aynı şey miydi çok net hatırlamıyorum. Aynı şeydi galiba. Aklıma gelen bişi: Benim fikrimce, hatunlar metalik açıdan kendi arasında net olarak üçe ayrılıyor. 1-Çelik ruhlular, 2-Bakır ruhlular, 3- Yumuşak tel ruhlular.

Fikrimce çelik ruhlu olanların; sert ve kararlı mizaçları vardır, güce ve kariyere tapınırlar. Genelde kırıcıdırlar ama kendileri kolay kolay kırılmazlar ya da belli etmezler. Hayatları belli program dahilinde, keskin çizgilerle çerçevelenmiştir. Muhtemelen uzun boylu, beyaz tenli, bol kaslı bacaklıdırlar. Burunları özellikle çok düzgün ve güzeldir. Şahsen çoğu er kişi çelik ruhluya yaklaşmaktan çekinir, şahsen ben sokakta görsem yolumu değiştiririm.

Fikrimce bakır ruhlular; hayatta daha dengeli ve sade kimselerdir. Entelektüel birikimi daha önde tutarlar. Sosyal hayata katkıları ve üretkenlikleri daha fazladır. Diğer insanlar üzerinde -bilhassa er kişiler- için huzur verici ve dinlendirici bir etkiye sahiptirler. Belli oranda her türlü çeşitliliğe hoşgörüyle bakarlar. Çelik ruhluların “sıkıcı” diye b...k attığı hatun kesimi bakır ruhlu hatunlardır. Fiziksel olarak kahverengi ve pastel tonda bir tene, iddiasız ama hüzünlü gözlere sahiptirler. İri boncuklu, bordo renkli ve derili takılar takmaktan hoşlanırlar. Bakır ruhlu hatunlardan zaman içinde kendini gerçekleştiremeyip, kalaylanmak suretiyle, sahte çelikli ruhlu olma girişiminde bulunanlar komik duruma düşmekten kurtulamazlar.

Fikrimce yumuşak tel ruhlu hatun, en kırılganıdır. Sürekli bir buğulu halleri vardır. Ağlamak onlar için işemek kadar sıradan ve rutindir. (He 34 yıldır her gün, bilfiil işeyen bir adam olarak, işemenin de ahım şahım bir faydasını görmüşlüğüm yok o ayrı.) Öte yandan çelişki gibi dursa da bakır ruhlular kadar hüzünlü görünmezler. Ancak çok yumuşak huyludurlar, yüzleri çok yumuşaktır. Kolaylan hayır demezler, “hayır deme kurslarına yazdıralım sizi” deseniz ona da hayır demezler. Sinsilerin en fazla suiistimal ettikleri hatun kesimidir. Nerde bir yumuşak tel ruhlu hatun suiistimal etmiş adam var, orda bir çok büyük sinsi var. (Sinsinin önde gideni, pis. Sen de ben yumuşak telim, hoşgörcem diye diye tepene sıçırtma be arkadaş. Pardon, valla sinirden durduk yere atletime kadar kızardım yani.)

Neyse şimdi de bi hatun blogçu çıkıp da kendi fikrince; er kişileri odun babında, kendi arasında; “tahta, sunta, kalas” diyerekten üçe filan ayırmasın. Lüzumsuz olur.

Çok fazla dizi seyreden bi adam değilim, bunu söylerken ben sadece belgesel, kültür sanat programı, haber izliyorum sanılmasın. Daha ziyade sinema filmi seviyorum, bolca çizgi film de izlediğim oluyor. Ama şu haber dikkatimi çekti, Aşk-ı Memnu’nun Ednan beyi Selçuk Yöntem’e bir teyze “Ednan bey, Bihter seni aldatıyor” diye pusula yazıp vermiş. Bu haberi okuduğumda teyzeyi bulup sımsıkı kucaklayasım, onun pembe yanaklarından öpesim geldi. Sonra da, “a benim temiz kalpli güzel teyzem, sana ne ? sen niye ispiyonluyorsun?” diye sitemkâr olasım geldi.

Konuşma sırasında “anladın mı” diye sorup duran, bunu bağlaç olarak kullanan insana uyuz oluyorum zaten de sen bi şey anlatırken zırt pırt “anladım” diyen insan da biraz tuhaf. Ne anladın kardeşim, anlatan benim, ben bile ne diyeceğimi tam olarak kestiremezken sen ne anladın? Sabret lafımı bitireyim, nereye bağlayacağımı bi gör önce. Hayır misal benim; Haiti depreminden bahsederken “İnsanoğlu doğaya karşı hiçbir zaman galip gelemez, 3 günlük dünya valla, çok da kasmak manasız, benimle evlenelim mi” diye evlenme teklif etmişliğim var. E şimdi bu teklifin cevabı “anladım” olabilir mi ? He o arkadaş benim evlenme teklifimi bana göre saçma bir gerekçeyle (halihazırda benim evli olmam nedeniyle) reddetti o ayrı.

Okumak kadar olmasa da, yazmak da kimileri için elzemdir. Yazmak edimini daha ciddiyetle ve layıkıyla yapmaya gayret eden arkadaşların bu amaçla sürekli not aldıklarını ve bana da bunu tavsiye ettiklerini biliyorum. Ben oldum olası not almayı beceremeyen ve sevmeyen birisi oldum. Misal, bizim Bahattin amca (Evde tek başına yaşayan, emekli gümrük şefi 70 yaşındaki süpersonik komşum) her şeyi not alır. Gazete okurken (Milliyet:) hatta ana haber bültenini izlerken bile elinde kalem, kağıt oturur. Sanki Uğur Dündar kendisini canlı yayına bağlayıp, gündeme ilişkin yorumlarını alacak. Altı üstü asansörde sıkıştırdığı apartman sakinlerine fikirlerini serpiştirecek. Biraz Ona da özenerek ben de bir not defteri edindim. Bir ay boyunca deftere bir kez not almışım. O da tek kelime: Homojen. Allahım kafayı kırcam ben o kelimeyi neyle ilgili olarak not almışım acep. Hayır homojenin ne anlama geldiğini filan da gayet iyi biliyorum, yeri geldiğinde hiç çekinmeden cümle içinde kullandığımda oluyor. Ama not aldığıma göre bir anekdotu olmalı. Neyse bilmeyenler için yazayım, homojen hemcinsine ilgi duyan gen demektir. Kısaca gay-gen dense daha net olur. Misal, yoğurt moleküllerinin böyle bir eşcinsel eğilimi vardır, ama kimseden gizlisi saklısı olmayan markalar, ürettikleri yoğurdun bu cinsel tercihini açık açık kutunun üzerine yazarlar. Bilmiyorum saygı duyuyorum ama bana ters, o nedenle o tür yoğurdu güvenle tüketemediğimden kese yoğurdu tercih ediyorum. Kese yoğurduna da “süzme yoğurt” diyenlerle arama ciddi mesafe koyuyorum.

Ben: bunu dinliyorum;Gidesim Geldi (Tuğba Özerk) - Bunu okuyorum; Kendini Savunan İnsan (E.Fromm) - Bunu giyiyorum; Siyah atlet (LC Waikiki) – Bunu yiyorum; Patates Püresi (Salı Pazarı).

Son olarak şunu da söyleyeyim ki; “Eski sayfanı kaldırınca üzüldün mü?” diye soran arkadaşlarım var. Evet azcık üzüldüm. Ama bu o sayfanın okunma ortalaması, aldığım yorum sayısı vb istatistiki verilerle bağlantılı bir üzülme değil. Egolarını törpülemeyi meziyet kabul eden biri olarak, hasbelkader tıklanmış bin ortalama okunma sayısına, bilinçli olarak yazılarımı her daim okuma eğiliminde olan on arkadaşımın olmasını yeğlerim. Onlar da zaman içinde tekrardan beni bulurlar inancındayım.

Eroir

Tek şekerli kahve

Buz gibi bira

Lanet olası sigara

Lacivert bakışlar

Sağanak yağışlar

Tabiili cümleler

Asimetrik hislenimler

Kanlı gözyaşları

Göğsünün lila taşları

Ürperten anımsamalar

Özleyen yanılsamalar

Aman sanrım, yine misin?

Ben Buldum.

Özlü Laf: Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur. Franz Kafka bulmuş.

Öperce

 
Toplam blog
: 41
: 815
Kayıt tarihi
: 27.01.10
 
 

En güzel hikayesini henüz yazmamış olan, Smyrna'da yaşayan, henüz yolun yarısında bulunan, kamu g..