Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '22

 
Kategori
Öykü
 

AMBULANS

AMBULANS

Bulgaristan’da balkanların en büyük otelinde görev yapığım günlerden bir gün, Şirket grup başkanı ve aynı zamanda sahibi olan patron geldi otele. Yalnızdı...

Otelin genel müdürü senelik izinde olduğundan genel müdürlüğe ben vekalet ediyordum... Değişik konularla ilgili görüşmelerden sonra vakit akşam yemeği faslına gelmişti. Patron otele her geldiğinde oturduğu,casino girişinin hemen solundaki masayı hazırladılar, ben patronun sol yanında oturuyordum... Masa kalabalık, Grubun Bulgaristan’daki tüm üst düzey yetkilileri emre amade vaziyette hazırdı masada... Mezeler,yemekler çok zengindi, ustamız da konusunda ehil... Krallara layık bir sofraydı... Bir yandan da Herkes patrona brifing veriyordu... Bu arada patron mezelerden bir tabak çiğ köfteyi limon sıkıp, marul yapraklarına sararak yedi. Bir tabak da lahana dolmasını afiyetle indirdi mideye. Belli ki acıkmış… Sonra mercimek çorbası geldi, çorbadan sonra Adana usulü kebaplar... Kocaman ana yemek tabaklarına maşa servisi yapılıyordu... Patronun tabağını doldurdular her çeşitten.. Sağlığına zararlı olacağı için yemez, bırakır diye düşünmeye kalmadan tabakta hiçbir şey kalmadı... Garsonlar durur mu boşalan koca tabağı yine doldurdular.. Tehlike çanları çalmaya başlamıştı kafamda… Odada yalnız kalacak, yanında eşi ve çocukları da yok, bir şey olursa ne yaparız diye kara kara düşünmeye başladım. Masada bir şey de söyleyemiyorum. Aklıma İstanbul’ daki otelde kalp krizi geçirdiği zaman son saniyede hastaneye nasıl yetiştirdiklerini anlattıkları geliyor ve ter basıyordu her yanımı...

Salon şefini yanıma çağırarak nöbetçi müdürlük yapan Yiyecek içecek müdürünü çağırmasını söyledim. Geldiğinde patron anlamasın diye sol yanımdan yiyecek içecek müdürüne;  “Bana bu akşam tam teşekküllü bir ambulans ve iyi bir kardiyolog bul.” Diye talimat verdim. Yiyecek içecek müdürü saati göstererek; “Saat 20:30, bu saatte nereden bulayım.” Dedi. “Nereden bulursan bul, ama mutlaka bul.”  Dedim.  Araştırmak için gitti ve yarım saat sonra tekrar masaya geldi. Elinde 2 adet teklif, biri ucuz, diğeri pahalı... “Sen ne diyorsun” dedim. “Pahalı olanı, yani günlük 800 Bulgar levası olanı tercih etsek daha iyi olur, onların ambulansı son sistem ve her türlü müdahale yapılabiliyormuş” dedi. Bunun üzerine patrona çaktırmadan “Tamam” dedim... Bu arada patron ızgara kebap dolu ikinci tabağını da afiyetle bitirdi. Sonra meyvalar yendi ve daha sonra masadan kalkarak casino tarafına geçtiler... Ben casino tarafına gitmedim...

On on beş dakika sonra da Doktor ve ambulans geldi otele, nöbetçi müdüre; doktora ve ambulans şoförüne, Patronun kaldığı Kral dairesinin yanındaki odalardan vermesini söyledim. Ambulansı da aşağıdaki otoparka değilde, otel çıkış kapısının sağ tarafına olacak şekilde park edilmesi ve önünün de kapanmaması talimatını verdim.. Daha sonra istediğim gibi yerleştirdiklerini bildirdiler... Bunun üzerine doktoru lobiye yanıma çağırmalarını söyledim. Doktor geldi, tanıştık... sonra doktoru alıp casino tarafına geçirdim ve uzaktan patronu gösterdim tanıması için. daha sonra da doktora; “ Bak doktor bey, patron burada kaldığı müddet boyunca sen de burada olacaksın, eğer odasına çıkarsa sende odanda olacaksın, lobideyse lobide, casinodaysa casinoda olacaksın. Çok fazla yemek yedi ve odasında yalnız kalacak. Eğer patrona bir şey olur da müdahale edemezsen seni bu otelden çıkarmam” dedim. Biraz bozuldu, sonra ben de üzüldüm o şekilde söylediğim için ama işin ciddiyetini anlamalıydı...Bir müddet sonra resepsiyondaki görevlilerden bir not kağıdı istedim, kağıda; “Başkanım, bazı riskler vardır ki göze alınmaz... Bu akşam çok yemek yediniz, herhangi bir şey olursa telefonla …… numaralı odayı tuşlayın, doktor anında gelecektir.” notunu yazdım ve patronun odasına gönderdim...

Fevkalade bir durumda müdahale için... Elektroşok cihazına kadar her şey hazırdı yan odada Saat 23:30 sularında patron odasına çıktı.. Ben de artık yatabilirdim. On dakika sonra içim rahat bir şekilde odama çıktım. Tam duş almaya hazırlanıyordum ki, bir telefon geldi. “Oğlum bu not nedir ?” diyordu patron. “Başkanım aynen okuduğunuz gibi, çok yemek yediniz” dedim. “ Ne yemişim!, sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun!?” dedi. “Lokmalarınızı saymıyorum ama çok fazla yediniz...”, Patron biraz daha sesini yükselterek “Ne yemişim!, ne ambulansı!, ne doktoru!” dedi.  Ben de başladım yediklerini saymaya... Sözümü keserek “ Şimdi seni de doktoru da hepinizi hastaneye göndereceğim!” dedi. Ve telefonu yüzüme kapattı... Çok üzülmüştüm...

Dön sağa, dön sola uyuyamıyorum. Sonunda uykusuz bir şekilde sabahı edip ofisime gelerek mesaiye başladım... Bilgisayarda çalışmaya dalmışım... 10:00- 10:30 civarıydı ki odamdaki tercümanın bana seslenmesiyle irkildim. Patron ofisimdeydi... Hoş geldiniz efendim derken hemen toparlanıp ayağa kalktım ve ceketimin düğmelerini ilikledim. “Oğlum ben sana dün akşam kızdım ama iyi ki doktoru çağırmışsın. Saat 03:30- 04:00 gibi casinoda bir olay olmuş, beni uyandırdılar, onlara çok sinirlenip çok fenalaştım ve müdahale etmesi için hemen doktoru çağırdım” dedi. Ben de “Başkanım, tedbirden kimseye zarar gelmemiştir. Odanızda yalnız kalıyorsunuz, burada kaldığınız müddet boyunca doktorun burada olmasında yarar var.” Dedim. “Tamam oğlum işine karışmıyorum... Ama keşke çok yeme diye masada söyleseydin” dedi.  Ben de; “Ben… Masada size söyleyeceğim… Çok yemeyin diye… Siz de benim kafama tabağı, bardağı, çatalı geçirmeyecektiniz” dedim…  Güldü ve “Doğru söylüyorsun, geçirirdim” dedi...

Patron otelden ayrılıncaya kadar yaklaşık 10-12 gün doktor da otelde konakladı. Patronun otelden ayrılmasıyla birlikte doktoru da teşekkür ederek hastaneye uğurladık... Sıra hastanenin epey yüklü hesabını ödemeye gelmişti. Fakat hastane faturayı kesip bir türlü otele göndermiyordu... Sonradan öğrendik ki bu hastane, patronun hayır olsun diye çok yüklü miktarlarda yardım ettiği bir hastaneymiş. Neden faturayı göndermediklerini sorduğumuzda;

Doktorumuz ve ambulansımız otelinizde ne kadar kalırsa kalsın para istemeyiz, her zaman da çağırabilirsiniz bu gibi durumlarda” dediler...

                                                                                 

23 Temmuz 2013, Salı, 01.40, İzmir

Adnan Şişman

 
Toplam blog
: 177
: 9
Kayıt tarihi
: 21.08.15
 
 

1961 yılının sıcacık Temmuz ayının 12. Günü sabah serinliğinde, Üsküdar Zeynep Kamil doğum hastan..