Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Ameliyata giderken...

Ameliyata giderken...
 

Odasında üstünü değiştirdi. Kıyafetlerinin hepsini çıkardı. Hemşire hanımın verdiği deli gömleği gibi giyilen, uzun bi gömlek giydi ki, nerdeyse ayak bileklerini bile örtüyordu.

Ameliyata gidiyordu. Tüm ailesi yanındaydı. Herkes gülüyordu ama hepsinde bir korku olduğu belliydi. Saklamaya çalışıyorlardı. Büyükannesi dua ediyordu, durup dururken öpmüştü onu.

Ameliyat olma fikri ürkütücüydü. Esasında hiç de korkmuyordu, tuhaf bir rahatlık vardı üzerinde. Gülüyordu ve bu rahatlığın nedenini düşündü bi anda. Eli ayağı boşalmıştı. Yatağa oturdu tekrar. Baktı annesinin gözleri dolmuştu. Ona çok ama çoook sarılmak istedi ama yapamadı. Korktuğunu belli etmemeliydi. Ya da korku değil de başka bişeydi yaşadığı... Tarif edemiyordu. Sevinç, hüzün, ayrılık, cesaret hepsinden bir tutam vardı içinde...

Hasta bakıcı Rasim Efendi geldi ve ''hadi bakalım delikanlı gitme vakti geldi'' dedi. Bir an azrail mi geldi acaba diye düşündü ve yine sırıttı çevresindekilere.

Annesinin gözyaşları akmaya başladı, babasının hemen yanında duruyor ve ona dayanıyordu. Ona bakınca ağlayası geliyordu onun için özellikle annesine bakmak istemiyordu.

Herkesle sırayla vedalaştı. Kuzeni ona ''uçmak nasıl bişey gelince anlatırsın'' diyordu. Daha önce o da ameliyat olmuş ve anestezinin harika bişey olduğunu söylemişti. Ne kadar doğruydu acaba? Hoş, o an için ne önemi vardı ki uçmanın. Uçmak, istediği en son şeydi şimdi. Moral vermek için söylediğini biliyordu. Hem onun ameliyatı çok farklıydı.

Odasından ayrılırken boğazına bişey düğümlendi, yutkunamadı. Tekerlekli sandalyeye oturdu, kimsenin gözünün içine bakamadı. Herkes dua etmeye başladı sanki. Babası ''görüşmek üzere'' diyebildi sadece. Onun da ağladığını hissetti. Boğazındaki düğüm geçmemiş aksine çok da büyümüştü. Tekerlekli sandalyeyi ilerleten hasta bakıcı bişeyler söyleyip duruyordu; moral veriyordu heralde, ama dayanamadı gözyaşları aktı. İki-üç metre sonra arkaya dönerek herkese el kaldırarak selam verdi.

Hastane koridorlarında ilerlerken bir yandan da Rasim Efendi'nin mırıltısını duyuyordu: ''Ağrı dağın eteğinde....'' Ameliyathane kapısından girdiler; hemen soldaki odada kendi gibi deli gömleği giyen bir sürü insan vardı. Ama hepsi yaşlıydı bunların. En genci kendiydi ama ne farkederdi ki. Aynı yolun yolcusuydular. Tekerlekli sandalyede oturan binlerce insan! Mahşer yeri mi acaba diye düşündü.

Kapıdan içeriyi görebilir miyim diye düşündü. Azıcık sandalyesini öne getirdi, kafayı eğdi. Hızlı hızlı yürüyen aynı yeşil kıyafetleri giyinen maskeli, boneli bir sürü insan. O an ürktü . İçerisi çok yoğun herhalde diye düşündü, sandalyesini tekrar eski yerine aldı. Bulunduğu odadan sırayla herkes içeriye giriyordu. İsmi okunan herkese sanki hapishaneye gidiyormuş gibi ''allah kurtarsın'' diyordu yanındaki sakkallı amca. Sonra ona döndü ve ''geçmiş olsun ufaklık, hayırdır ne ameliyatı olacaksın bu yaşta dedi''. Çok konuşan yaşlılardan hiçbir zaman hazzetmemişti zaten, yine buldular beni diye düşündü. ''Beyin'' dedi kafayı çevirdi. Belki iyi yapmamıştı ama şimdi bunu düşünecek zaman değildi. Sıram gelse de gitsem diye düşünüyordu. Bu arada sırayla herkesin koluna iğne yapan hemşire ona doğru yaklaştı. Delikanlı demelerine sinir oluyordu ama hemşire de öyle hitap etmişti. İğneden korkmazdı. Acıdı ama acımadı dedi yine de hemşireye.

Kapıda Dr.Ozan'ı gördü. O an çok mutlu oldu. Orada tanıdığı tek kişiydi o. Kliniğin en çömeziydi. Olduğu yerden doğruldu. ''Ozan Abi'' dedi. Devamı yoktu ama cümlesinin. Dr. Ozan: ''delikanlı hadi bakalım hazır mısın'' dedi. O da delikanlı diye hitap etmişti ama olsun o tanıdıktı, diyebilirdi.

Tekerlekli sandalyeyi Ozan Abi kullanıyordu. Odaya doğru yol alırken bi sürü insan biryerlere koşturuyordu. 13 no'lu odadan içeri girdi. Tüm tanıdığı doktorların orada olduğunu görünce rahatladı. Hepsi aynı giyinmişti, yeşil yeşil.

Ameliyat masasına yattı. Onu dün gören Dr.Hanım çok kibardı, anestezi doktoruydu. ''Hoşgeldin Emre, nasılsın?'' dedi. ''İyiyim'' diyip geçti. Esasında hep ''sizde nasılsınız'' diye sorardı ama o an farklıydı. Yattığı masada İsa'nın çarmıha gerilmiş halini düşündü. Onun gibiyim dedi kendi kendine, ürperdi. Bu arada çevresinde bir sürü koşturmaca ve gürültü vardı. Birisi göğsüne birşeyler yapıştırırken diğeri elinden serum takacaktı. Anestezi doktoru ''Daha önce hiç uyudun'' mu diye sordu. Esasında her akşam uyuyorum ama anesteziyle değil diye düşünerek '' hayır, hiç ameliyat olmadım'' dedi. Anestezi doktorunun gülümsediğini gördü. Kalp seslerini duyuyordu. Uçacak mıydı acaba? Sormayı düşündü ama soramadı. İlk defa soru sormak ona zor gelmişti.

Birisi kulağına fısıldadı ''Görüşmek üzere Emre''.

 
Toplam blog
: 71
: 2134
Kayıt tarihi
: 11.03.07
 
 

1979 doğumluyum. Severek ve isteyerek girdiğim tıp fakültesini bitirdikten sonra veterinerlik de oku..