Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

An'ı yaşamak

An'ı yaşamak
 

Zaman akıyor. Bir yere gidiyormuşsun hissi uyandırıyor insanda. Dönüp geçmişe baktığında doğrusal bir iz görüyorsun elbette, iki noktayı birleştiren basit bir çizgi gibi uzanıyor. Doğal olarak yaşamımın basit bir akışı olduğuna inanıyorum bazen dönüp geriye baktığımda. Bu duygu herkes için aynımıdır bilmiyorum.

An’ı yaşamanın gerekliliğine inananlardanım ben de. İnanmak çok bana göre bir kelime değil ama bazen bir durumu anlatmak için işin kolayına kaçıveriyor insan. “An’ı yaşamaya inanmak” sizce de içinde şüphe uyandıran bir cümle değil mi?  Pekala, anlambilime çok fazla bulaşmadan şöyle diyeyim: An’ı yaşanmaya inanılmaz, an gerçekleştirilir.  Bunun ne demek olduğunu anlamak çok kolay değil, dilimize kolayca pelesenk olmuş öyle kavramlar var ki; onların gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden kullanıveriyoruz. An’ı yaşamanın ne demek olduğunu size bir örnekle anlatmaya çalışayım; Avusturalya’ya beyazlar yerleştikten sonra Aborjinlere medeniyet(!?) götürmek istemişler. Onlara kendi yaşam kurallarını dayatıp, yaşadıkları ilkel (!?) yaşamdan kurtarmak istemişler. Kendi ahlak kurallarını üstün gördüklerinden o insanları da kendi ahlak kurallarının belirlediği hukuk kurallarına uymaya zorlamışlar. Bu durumda beyazların kurallarına göre suç işlemiş olan aborjin halkından birini islah etmek için elbette ceza vermeyi de ihmal etmemişler. Ancak bir suç işlediği için hapis cezasına çarptırılan aborjinler hapis cezasının süresi ne kadar olursa olsun kaldıkları cezaevinde ölüyorlarmış. Gerçekten an’da olan aborjin sonsuza kadar orada olacağı duygusuyla baş edemiyor, çünkü onun için gelecek diye bir hal yok, çünkü o bir süre sonra hapisten çıkıp tekrar özgür kalacağı düşüncesini kavrayamıyor…  İşte an’ı yaşamak böyle bir şey ve bedeli böylesine ağır.  Sanırım şimdi ne demek istediğimi daha iyi ifade edebilmişimdir. Zihnimizin ablukaya aldığı düşünce sistemimiz ve buna bağlı olarak geliştirdiğimiz doğrusal zaman algımız ile an’ı yaşamak ne kadar mümkün olabilir? Çoğumuzun an’ı yaşamaktan anladığı içinde bulunduğu ortamın tadını çıkarmaktır. Örneğin, hedonizmin hüküm sürdüğü ve itiraz edilemez gerekçelerle donatılarak yaşamımızı sarmaladığı bu gerçeklik düzleminde, acının gerçek bir yaşam gurusu olduğunu ve acının da an’ın gereği olarak tadının (!?) çıkarılması gerektiği durumu algılama dışında tutulur pek çoğumuz tarafından. Bu nedenle an’ı yaşamakla haz almak aynı şey gibi algılanır hep. Oysa yaşamın sahip olduğumuz her türlü donamımıza karşılık gelen bir bütün olduğu kavrayışı, zaman algımızdaki parçalanmışlık gibi yaşamımızdaki parçalanmışlığı gidermeye yetmiyor.

Benim için şimdi, geçmişin birikimi, yarının yatırımıdır. Geçmiş, şimdi ve gelecek bir bütün olarak şu anda yer alır. Ve bu harmanın en önemli karıştırıcısı zihnimizdir. Bu çağda ve gerçeklikte maalesef zihnimizle birlikte yaşam zorundayız. Maalesef diyorum çünkü, zihin de bıçak gibidir; onu ne amaçla kullanacağınız size kalmış. Bilinen şudur ki, zihin pek çokları için bir cinayet aracı gibidir ve yasaklanması gerekir. Siz bakmayın “zihnimizden kurtulmamız gerekir” söyleminin ateşli taraftarlarına, bir insan hapse atıldığında ölmüyorsa, zihninin nimetlerinden doya doya faydalanıyor demektir. Daha  genel bir söylem kullanacak olursam, şu gerçeklik içinde yaşamaya devam edebiliyorsanız, zihniniz en önemli yardımcınızdır. Bu nedenle “an’ı yaşamak” kavramını hakkını vererek kullanın ya da bırakın zampara muhabbetlerinde savunma düşürücü silah olarak kullanılmaya devam edilsin.

 
Toplam blog
: 58
: 536
Kayıt tarihi
: 14.09.11
 
 

"Uzun ince bir yoldayım" diye tarif etmiş hayatını Ozan Aşık Veysel. Yazdığı bu sözlerinde beni e..