Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '06

 
Kategori
Eğitim
 

Ana dil, Milli Eğitim ve Maho Ağa..

Ana dil, Milli Eğitim ve Maho Ağa..
 

Masamın üzerinde bir mektup. Hakkari'den geliyor. Zarfın üzerinde ne adım, soyadım ne de adresim doğru. Posta kodu icad edilmese bu mektup bana hiçbir zaman ulaşamayacak. Mektubu yazan Liseli bir öğrenci. Adını yanlış yazıyor Süleymen diye yani Süleyman.

Süleyman ile '' Kardeşinisec.com'' oluşumunda tanıştık. Tanışma o tanışma. Telefonum iki kere çalıp kapanıyorsa. Ya da açınca on saniye ses gelmiyorsa bilirim ki bizim Süleyman'dır. Beş kardeşler. Daha doğrusu altı oldu. Beş yetmiyor olmalı ki bu yaz bir kardeşleri daha oldu. Babasının işi yok. Annesinin işi çok aslında altı çocuk daha ne olsun? Ev kira. Çatılarını kara bir yoksulluk örtüyor. Tek varlıkları bahçedeki civcivleri Süleyman'ın. '' Kediler civcivlerimi yiyor ama sen bana hayvanları, kedileri sev demişsin ! diyor Süleyman. Sev tabii ki onları ! Civcivleri koru, kedileri sev ; parolamız seninle böyle olsun Süleyman.

''Oku, meslek sahibi ol, Vatana hayırlı ol Süleyman diyorum mektuplarda.'' ''Okuyacak param ve imkanım olursa kardeşlerimi okutacağım önce diyor Süleyman.'' Aferin lan Süleyman diyorum içimden. İyi ya işte, okumak için bu daha iyi bir sebep.

Çocuklarla, Okuldaki öğretmenlerle tanıştıkça, İstanbul'da ki bazı Gecekondu bölgesi İlköğretim okullarına gittikçe; Milli Eğitim müfettişleri gibi bilgi sahibi oluyorum Eğitimdeki bazı sorunlardan. Sadece Hakkari değil Diyarbakır'da da , Van da da çocuklar Türkçe'yi gerektiği gibi konuşup yazamıyor. Diyarbakır' da, Maraş'ta, Niğde'de 100 çocuğa koli yollayıp bize kendinizi tanıtın bilgisi içeren mektuplar koymuştuk. Doğu bölgesinden sadece ikisinden cevap geldi. Öğretmenlerini arayıp sormuştum, '' Aileleri olaya çok yabancı, hayatlarında ilk kez yardım alıyorlar, bize gelip teşekkür eden edene '' demişti. Aileler durumu anlamıyor birazda . Yardım ve bize neden?

Niğde'deki çocuklar ise Dünya tatlısı. Teneffüslerde öğretmenleri ile kitap okuyorlarmış ama az kitap olduğu için Ansiklopedi okumaya başlamışlar. Özel sektörde yönetici olan bir gruba , bu okulun bilgisini atmıştım '' hadi hemen yardım edelim diye.'' Niğdenin küçük bir kasabası üstelik Fertek isminde. Sağolsun ''idefix'' oldukça fazla kitap yollamıştı. Şimdi oldukça büyük bir kütüphaneleri var ve her ay okudukları kitapların bilgilerini yazıyorlar. Azıcık gayret bizi düze çıkarmaz mı?

Milli Eğitimdeki genel manzara şu: Tüm Bakanlık en küçük okuluna kadar derin maddi sorunlarla boğuşuyor. Hangi İlköğretim müdürüyle konuşursanız konuşun; ya Atatürk büstü yaptırması ya yeni bir sınıf açıp içini döşemesi , olmadı lojmanını yaptırması lazım. Ama para yok. Milli Eğitimin sorunlara çare ararken '' mali kaynaklar'' yaratmaları gerekliliğinide görmeleri lazım. Taşıma suyla Milli Eğitim dönmüyor işte.

Beykoz'un tepelerinde arabayla bir yere gidiyorum. Yerler çamur, kar, buz deryası. Arabanın camından ayaklarında şıpıdık terlik olan bir kız gördüm birden. Yerdeki kasislerde hoplaya zıplaya giderken unuttum birden herşeyi. Aralık ayında yerler buz, bir kardelen ayağında şıpıdık terliklerle okula giriyor. Çevirdim hemen arabayı Okula girdim. Müdüre çıktım, Müdür beni görünce - hayırdır inşaallah diyor içinden anlıyorum. Gün ortasında takım elbiseli bir adam ansızın geliyor. Anlatıyorum durumu. Bir liste çıkarmalarını ve o listeye göre ayakkabı alacağımızı söylüyorum. Ama bir şartım var. Sadece muhtaç ve ihtiyaç sahibi çocuklar olmalı diyorum. Müdür , suratından bir sineği kibarca savar gibi elini yüzünde gezdiriyor. '' Bizim asıl ihtiyacımız bir Atatürk büstü, madem yardım edeceksiniz, oraya şey etsek..''

Müdürün sözü bitmeden sertçe kesiyorum. '' Bak hocam! herkes birşeyler yapacak. Ama gönüllü adama şunu yap bunu yapma diyemezsin diyorum. İstersen Kaymakamlıktan alıp geleyim listeyi '' Müdürün aklı yerine geliyor. Hemen bir öğretmen çağırıyor, liste hazırlanıyor ve ben ekibimle beraber bir hafta sonra çocuklara ayakabılarını giydirmeye gidiyoruz.

Bizi Ulus olarak birbirimize bağlayan en önemli iki bağ; Dil ve Din. Bugün gazeteler yazdı, Almanyada Okul bahçelerinde Türkçe konuşulması yasaklanmış. Havaalarında hep dikkatimi çekmiştir, Almanyadan ya da Avrupadan gelen genç Türklerin Türkçe konuşmadıkları. Havalı oluyor herhalde !

Ülkemizin ağır sorunlarının ve tabii ki Milli Eğitimin çözülmez dertlerinin ana nedeni; hesapsız ve plansız nüfus artışı. Beş yetmiyor sekiz, sekiz yetmiyor on habire çalışıyor Maho Ağa. O çalıştıkça Ülkemin hastahaneleri, okulları, yurtları yetmiyor. Vergi vermeyen, Para kazanmayan Maho ağa sorunları ağırlaştırıyor. Ve benim Ülkemin Başbakanları nereye gitse'' Çoğalın Allah'ın izniyle çoğalın'' diyor.

Benim gördüklerim bir Rüya mı? Bir düş mü? kim neden çoğalıyor? İngiltere, Almanya kediyi köpeği bile kontrol altında tutarken ; kim tutacak Maho ağayı bizde acaba? Seneye bir mektup daha gelecek Süleyman'dan bir kardeşim daha oldu diyecek! Hayırlı olsun Süleyman diyeceğim! Ben sayamadım. Sekiz mi oldu Dokuz mu ?

 
Toplam blog
: 187
: 1260
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

İyiye ve güzele götürmeliyiz Dünyayı. Sürekli daha çok kazanmak, daha yukarıdan bakmaya çalışmak,..