Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '07

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Analar ve oğulları

Analar ve oğulları
 

Çocuklar ilköğretimin ilk beş yılında bir arkadaşlık oluşturabilmişse, sonrasında da devam ediyor ve lisede yolları ayrılsa bile, ne güzel ki arkadaşlıkları sürmeye devam ediyor. Aileler de doğal olarak iletişim kuruyor ve akraba gibi oluyorsunuz zamanla. Önceleri; “Sizde kalacaklarmış yük olurlar mı, uygun musunuz?” diye başlayan cümleler yıllar içerisinde, “Anne ben İrfan’lardayım bu gece" veya "Oğuz’la İrfan cuma akşamı bizde kalacaklar” a dönüşüveriyor… Karar vermek ne zaman onlara geçti? Hızla geçen zamanda bu geçişi yakalamak mümkün değil.

Bu kış yeniden karar verme gücümüzü kullanmak istediğimizden midir nedir biz anneler bir program yapalım dedik. Benim başımın altından çıktı aslında. Şöyle evlatlarımızı yanımıza alıp bir yerde birkaç saat birlikte olma programı yaptık ve bunu doğal olarak havaların ısındığı zamana bıraktık. Ve sonunda bu gün, babaları bir kenara bırakarak; “analar ve oğulları” buluşmasını gerçekleştirebildik. Nereye gideceğimize ben karar verdim. Beğendiğim bir mekanı onlarla da paylaşmak istedim. Martı’yı diğer anneler bilmiyordu, "İnciraltı’nda, Özdilek’i geçip, devam ediyorsun, yolun sonunda, solda." diyerek tarif ettim ve onlardan önce orada olmayı planladım; ne de olsa ev sahibi sayılırdım. Ama her zaman planlananlar olmayabiliyor değil mi? Benim için de öyle oldu ve en son biz gittik. Çünkü dün gece Oğuz’la Güneş biraz geç yatmışlardı. Ben de onları uyandırmaya kıyamayıp mümkün olan son dakikaya kadar bekledim. Ama onlar benim tahmin ettiğimden daha yavaş hazırlanınca ki bu konuda bence kız çocuklarının adı çıkmış, geç kaldık. Yoldayız, Rengin aradı; ulaşmışlar. Varmak üzereyiz; Filiz “Geldim, neredesiniz?” diye aradı.

İrfan’ın ODTÜ’de okuyan abisi; Vehbi de bize katıldı ama Oğuz’un bu yıl beşinci sınıfı bitiren kardeşi Ozan yok; niye? Kalkamamış. Olur mu? Analar ve oğulları resminde bir evlat eksik kalsa olur mu? Olmazdı tabi. Hemen babasını aradım, arabasını yıkatıyormuş. Saat zaten on bire geliyordu, “En geç bir saate bekliyoruz.” dedim ve sonunda o da geldi; işte şimdi olmuştu. Cumartesi günleri sabahın bu saatinde pek kalabalık olmuyordu ve biz; üç anne, beş evlat yeterince kalabalıktık. Acıkmıştık ta. Hazırlık yapışımızı görmeliydiniz; bende bir telaş bir telaş! Önce herkes tabaklarına, doğranıp hazırlanmış o güzelim domates, salatalık, biberlerden ve yanı sıra zeytin, peynir ve diğer hazırlanan yiyeceklerden koydu. Sonra ben telaşla elektrik ocaklarına tavaları sıraladım; birine menemen malzemelerini koydum, pişmesi vakit alacaktı, iki tavaya birden de sucukları koydum ki ancak yeterdi. Evlatlar güzel yiyor artık; büyüyorlar… Rengin de peynirli yumurta yaptı. Oğlum sucuklar için çok diyordu ama az sonra hiç biri kalmadı. Ozan’ımız da geldi o sıra ve tamamlandık. Hemen “resim”ledim kahvaltımızı, sonra birilerine rica ettik; hepimiz aynı karede olalım diye ve biz anneler daha hevesliydik fotoğraf çektirirken. Evlatlar henüz yılların ne kadar çabuk geçtiğinin farkında değildi ve niye hevesle fotoğraf çektirme derdine düştüğümüzü anlamadılar… Sonra kıvranmaya başladılar “biz gitsek” artık diyerek. Biraz daha oturalım derken bir baktık; çocuklarımız başka bir masaya oturmuş, sohbete dalmışlar biz de üç anne kafa kafaya vermişiz evlatları çekiştiriyoruz. Çok hoştu çok… Hemen çocuklarımızı “resim”ledim, birinden rica ettik, o da anneleri "resim"ledi. Sonra yine, önceden yakılıp köze dönmüş kömürde kahvelerimizi yaptık. Tam bitirmiştik ki evlatlar tekrar “biz gitsek” diye geldi. Artık anneler de kalkabilirdi. Beğenmişlerdi burayı ve tekrar buluşmak için sözleştik.

Geniş bir mekanda, o hoş esintiyle, ısınmaya başlayan havayı fark etmeden, denizi uzaktan seyrederek; evlatlarımızla birlikte güle oynaya keyifle yaptığımız kahvaltının yüreğimizde oluşturduğu güzellikleri, ileride anımsamak üzere gri hücrelerimizde saklayarak; anneler evlere, evlatlar cumartesi gününün kalanını değerlendirmeye Alsancak’a gittiler. Evlatlarımızın arkadaşlıklarının, dostluğa dönüşerek ömür boyu sürmesi dileğiyle; sevgiyle...

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..