Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Android gençlik

Android gençlik
 

Başka bir deyişle; otomatlaşan gençlik ve yok olan sosyalleşme.

Arabamla yolda gidiyorum. Bir anda önüme genç bir kız çıkıyor ve anında acı bir fren. Çarpmadığıma şükrederken kıza bakıyorum tık yok. Kulağında kulaklık, gözler cep telefonuna kilitlenmiş, parmaklar klavyenin üzerinde seri şekilde işliyor… Neredeyse yürüdüğünün farkında bile değil… Yuh yani!

İşteyim, öğle tatilinde yemek esnasında etrafıma bakıyorum, insanlar yemek yemeyi bırakmış, kimi telefonla konuşuyor, kimi mesajlaşıyor.

Akşam arkadaşlarla kafeye gidiyorum, yine etrafa bakıyorum, manzara aynı. Gençler kalabalık gelmişler ama muhabbet çok derin… Öyle ki herkes elindeki telefona konsantre, kimse konuşmuyor, sadece gelen mesaj uyarıları ve telefonlara odaklanmış parmaklar. Arada birileri konuşmaya başlayınca; "Aaaa bak şu resmi gördün mü veya ben şimdi buna ne cevap vereyim?" ve saatler boyu süren yazışmalar. Arada unutulan ortamdaki arkadaşlar, etraftaki canlılar, gerçek dünyada ne varsa.

Eskiden insanlar gördükleri yenilikleri mimikleriyle, el hareketleriyle, yüz ifadeleriyle anlatmaya çalışırlardı ama artık kolayı var. Aç interneti, arama motoruna yaz, anlatmak istediğini bütün özellikleriyle göster. Şahsen ben insanların bir şeyi anlatırken mimiklerini, yüz ifadelerini çok özlüyorum.

Eve geliyorum, çocuklarla sohbet ediyorum;

- Baba bana ne zaman telefon alacaksın?

- Oğlum daha 9 yaşındasın, taşıman zararlı.

- Ama baba, bütün arkadaşlarımda cep telefonu var.

- Oğlum beni kızdırma. Bilgisayarın var, tabletin var onları kullan, cep telefonlar radyasyon yayıyor ve senin gelişimini engelleyebilir.

- Peki, ne zaman alacaksın?

Devreye 7 yaşındaki kardeşi giriyor;

- Baba, bende gördüm arkadaşlarında var (yalancı şahit).

- Dur hele… Sen annenin telefonuyla ne yapıyorsun orada?

- Arkadaşımla facebook’tan görüşüyorum.

- Ben size bunu kullanmayacaksınız demedim mi?

- Ama baba, Annem izin verdi.

Bu böyle devam edemez… Etmemeli. Kabul ediyorum, anne ve baba olarak biz de hatalıyız. Belki eve bu iletişim araçlarını ve teknolojiyi hiç sokmamız gerekirdi ama bunu yapabilir miydik?

Hiç sanmıyorum çünkü biz de bağımlı olduk. Herkes gibi işimizi, hayatımızı, hatta çocuklarımızın her adımının takibini bu iletişim araçları üzerinden yürütüyoruz.

- 7/24 ulaşabilirlik.

- Her tür iş projesini değerlendirme ve sonuçlandırma.

- Anında adres bulma.

- Anında eğlence seçeneklerini bulma ve rezervasyon.

- Çocukların servis ve okuldaki gözlemi (notları ve genel durumları dahil).

- Evlerin akıllı gözlemi.

- Alışverişin her türlüsü.

- Arkadaş bulma ve anlık sohbet.

- Gündem takibi.

- Her ortamda müzik dinleme ve film seyretme.

Eskiden bankaya gider, fatura ödemek için sıraya girerdim, topluma karışır ve arada sohbet ederdim. Şimdi her şeyi cepten hallediyorum.

Kısacası, gerçek dünya fiber optiğe girdi. Dünyada ne ararsanız, yerinizden kıpırdamadan sanal ortamda bulabiliyorsunuz… Bilmediklerinizi de anında öğreniyorsunuz... İstediğinizle anında iletişime geçiyorsunuz.

Yakında, ilerleyen titreşim teknolojisi ile de iletişim araçları üzerinden cinsel birliktelikler yaşanacak, şu andaki sanal ortamda yaşananların bir ötesi. Cep telefonlarına ek aletler (yetişkinler için) takılabilinecek, her iki cins de karşısındaki ile beraber olurcasına elindeki cep telefonunu sevecek!

- Ne yapıyorsun?

- Eşimle oynaşıyorum, onu özledim ama inan çok yoğunum ve onu görecek vaktim yok.

- Çüş yani!

İnsanlık sanal ortamla bütünleşeli duygusuzlaştı, ruhsuzlaştı, düşünce kabiliyetini yitirdi ve karaktersizleşti.

- Sevgilim, sana önemli bir şey söyleyeceğim.

- Bir dakika hayatım, şu gelen mesaja cevap yazayım.

- Şey diyecektim.

- Hay Allah telefon çalıyor, cevap vereyim ondan sonra söyle. Ay çok heyecanlandım, ne diyecektin?

O arada gelen bir mesaj uyarısı.

- Offf! Bu ne ya… Saniye durmadı. Bir bakayım… Hava durumu mesajıymış, önemli değil. Sen ne diyecektin ki hayatım.

Zaten bu aşamadan sonra hiçbir şeyin önemi kalmıyor.

Günün birinde sanal ortama erişebilirlik imkânsız hale gelirse, insanlar afallayacak, tıpkı sudan çıkmış balıklar gibi... Eyvah;

- Telefonun şarjı bitti, hemen şarj bulmalıyım.

- Hat kapandı hemen açtırmalıyım.

- Telefon arızalandı. Herkese haber vermeliyim.

- Telefon çalındı. Polise gitsem ne olacak ki? İlan vereyim belki telefon kartını geri alabilirim. Ertesi gün gazetelerde bir ilan: Telefonum kayboldu, bulana telefonum hediye ama kartını aşağıdaki adrese postalamanız rica olunur.

Teknoloji hayatımızı çalıyor!

- 3 günde yapılacakları 10 dakikaya sığdırıyor ve bu basitlik insan şevkini kırıyor. İnsanın fiziki hareket kabiliyetini etkisizleştiriyor.

- İnsana duyulan özlemi anında bitiriyor. Özlem, insana verilen önem ile paraleldir.

- Bilgiye ulaşmak öyle kolay ki, aklımızda tutmaya bile gerek kalmıyor ve haliyle beyin de gelişmiyor.

- Keza karşı cinsle teması da kolaylaştırıyor ve bir eşe olan sevgiyi bitiriyor çünkü onunla yüz yüze konuşamadıklarını diğerleriyle rahatça paylaşabiliyoruz. İlişki biterse hemen başka bir ilişki kurmak hiç de zor değil. Aslında burada biten ilişki değil, biziz.

- İnsanda Seyahat etme ve farklı kültürleri bire bir yaşama merakı kolay erişebilirlik nedeniyle bitiyor.

Haliyle; insanlar Şevkten, özlemden, gelişimden, meraktan ve sevgiden yoksun, adını koyamadığım varlıklara dönüşmektedirler.

Çözüm nedir, bilen var mı?

Siz de benim kadar biliyorsunuz. Engelleyemezseniz bile asgariye indirmeye özen gösterin. Etrafınızdakilere bunları anlatın, bulunduğunuz ortamlarda sosyalleşmeyi engelleyen bu tarz eylemlere izin vermemeye çalışın.

Cep telefonlarının yukarıdaki etkilerinin yanı sıra, insan sağlığına tehditlerini de sakın unutmayın.

Cep telefonu kullanımı, bilgisayar ve tabletlerde olduğu gibi, konsantrasyon eksikliğine, uyku bozukluğuna, halsizliğe, kan basıncında artışa ve baş ağrısına yol açmaktadır.

Ayrıca, yaydığı radyo frekans dalgaları üreme sistemini bozmakta, zayıf bünyelerde ise bağışıklık sisteminin çökmesine ve kanserojen tümör oluşumunu tetiklemektedir.

Sağlıcakla kalın

 
Toplam blog
: 27
: 4680
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Sosyal adaletin varlığından şüphe eden, dünyanın birçok yerini gezmiş, varolmanın bizim seçimimiz..