Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '07

 
Kategori
Haber
 

Anmak değil, anlamak...

Anmak değil, anlamak...
 

Yarın 10 Kasım.
Atatürk'ü anacağız.

Ülke siyasetine son otuz yıldır pay sahibi olanların hatalarının bedelini bütün Türkiye olarak bir şekilde ödüyoruz. Yurttaş ödüyor. Ekonomik ve siyasi olarak dar alana sıkıştırılan ülkenin sorunlarının temeli doğru tahlil edilmiyor.

Yıllardır süregelen siyasi ekonomik olarak dışa (Küresel egemen poliktikalara biat) bağımlılık, gerçek sorunların doğru zeminde anlaşılmasına, tartışılmasına, çözümler bulunmasına zemin yaratmıyor.

Atatürk sonrası dönemde İnönü ile başlayan ABD yakınlaşması ve yapılan anlaşmalar ile kuruluş ekseninden uzaklaştırılan ülke, bu güne kadar güdümlü, bağımlı politikalar ile patinaja mahkum edilmiştir.

Asıl olarak 80’lerden itibaren (öncesi, hazırlık aşaması da var) 12 Eylül darbesi ve ertesinde uygulama alanı bulan politikalar serbest pazar ekonomisi ile uluslar arası ekonomiye ve siyasete daha bağımlı bir resim ortaya çıkarmıştır.

Küreselleşme adı ile son yıllarda dünyayı paranın daha kolay dolaşacağı, kâr edeceği bir küçük köye dönüştüren emperyalist politikalar; artık ulus devleti öteleyip alt kimlikleri öne çıkararak, zaten kullanıma hazırlanmış olan kimlik siyasetçileri aracılığıyla daha fazla sömürü, kâr iklimini oluşturmaktadır.

Emeğin gittikçe ucuzlatıldığı, çalışanlar ve üretenler açısından hak kayıplarının yaşandığı, sendikaların işlevsizleştirildiği bu ortamda kimlik üzerinden siyaset yapanların tarihi katkıları göz ardı edilmemelidir.

Bir taraftan uygulanan ekonomik programlar ve yaşatılan krizler ile yoksullaştırılan geniş halk kesimleri, kitleler soyut, ruhani bağımlılığa mahkum ediliyor. Diğer taraftan yönetim erk’ini bireysel çıkarları için kullananlar, hukuku işlevsiz kılarak “yapanın yaptığının yanına kâr kalanların ülkesi “ dedirtecek kadar devlet’e güveni yok ederek; karşıt kimlik eksenli siyasi aktörlere zemin yarattılar.


Yarın 10 Kasım.

Atatürk'ü ne kadar anladık, ilkelerini ve devrimlerini tamamlayabildik mi !

“Tam bağımsızlık, ekonomik kalkınma, toprak reformu, bilimsel eğitim, çağdaş hukuk, sitemi, laiklik, bilim ve aklı egemen kılmak … Yarım kalan Atatürk devrimleri “ ilk aklıma gelenler.

Aklını ve geleceğini egemenlerin politikalarına bağlayanların -ülkemizi getirdiği nokta da- özgün bakış açısı geliştiremeyenlerin tabloyu okuması beklenemez.

Dün yapılan DTP kongresinde öne sürülen çözüm(!)ler, sözde demokratik temelden yaklaşımlar öne çıkarılırken ülkede yaşayan ve hangi kökenden gelirse gelsin yıllardır ekonomik terörün ezdiği geniş kitlelere yanıt olmadı, olamazdı. Kimlik üzerinden yürütülen şöven yaklaşımlar ne yazık ki gelecek için umutlu düşler kurmamızı engelliyor. Türkiye partisi olacağı iddiası ile politik arenada yer alan DTP terörü dışlayamadığı için, bağlarını koparamadığı için daha da marjinal bir yola girmiştir, tehlike asıl bu noktadadır...

Sıcağı sıcağına Deniz Baykal’ın kendinden menkul, tamamlanmamış (daha sonra geniş açıklamalar yapılacağı duyuruldu) ve hemen olumlu tepkiler alan görüşlerini not ettik. Önceki günlerde yitirdiğimiz saygın, bilim adamı ve siyasetin en baskıcı dönemlerde can simidi olarak sarıldığı İnönü’ye ilk fırsatta muhalif bayrağı açarak, kurultay becerileri ile siyaset sahnesinde yerini alan;sonraki süreçte kendine muhalif saydığı görüş sahiplerini dışlayarak, cılız küçük bir sol muhalefet benimseyerek, egemenlerin politikalarını uygulayabilmeleri için ortam yaratmaktaki maharetini birden terk edebilecek görüşler öne süren bakış açısına nasıl geldi doğrusu merak ediyorum.

Ülkemizin yaşadığı bu günkü tablonun oluşmasındaki katkılarını yadsıyamayacağım Baykal acaba nasıl bir içsel hesaplaşma yaşıyor? DTP kongresinde ortaya çıkan resmin bunda ne kadar payı vardır.

O da Evren gibi hatalarını anlamış mıdır.

Bu gün yaşananlar da tarihi bir hatalar silsilesi olabilir mi?

Ne de olsa insanlar sofralarında kimlik ile açlıklarını ötelemiyorlar.

Ne de olsa hala derebeylikler gibi toprak ağaları sistemden geçinmeye devam ediyorlar.

Yarın 10 Kasım.

Atatürk’ü anacağız.

Kurduğu ve gençliğe emanet ettiği “Cumhuriyet” onun düşlediği noktada mıdır?

Onu anmaktan ne zaman “ANLAMA” noktasına geleceğiz…

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..