Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '11

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Anne sütü olanlar olmayanları bulsun! Ama nasıl?

Anne sütü olanlar olmayanları bulsun! Ama nasıl?
 

Süt Paylaşımı


Dün, severek takip ettiğim Blogcu Anne Elif Doğan’ın yeni bir yazısını okudum. “Anne sütü olanlar, olmayanları bulsunlar” başlıklı bu yazıda Blogcu Anne, MarkaAnne blogunun yazarı Derya Taşdiken’in başlattığı ve kısaca “anneler arasında anne sütü paylaşımı” ya da “süt annelik” olarak özetlenebilecek bir girişime aracılık ediyordu.

Beni tanıyanlar ve blogumu okuyanlar bilir. Anne sütünün bebekler için en besleyici gıda olduğunun bilinci ile, emzirmenin aktif savunucularındanım. Blogcu Anne’nin başlattığı “Emzirme Reformu Gerekli” girişimini destekliyorum. Can doğmadan önce doğru ve etkin bir şekilde emzirmeyi öğrenmek için emzirme kursuna katıldım. Can doğduktan sonra ilk olarak anne sütü ile beslendi ve ilk altı ayında da beslenmesinin %90'ını anne sütü oluşturdu. Emzirme konusunda zaman zaman tecrübesizlikten kaynaklanan sıkıntılar yaşadım. Ancak bunları çözmek için emzirme danışmanı, doktor ve hemşirelerden yardım aldım. Özellikle emzirme danışmanının verdiği teorik ve pratik bilgilerin çok faydasını gördüm.

“Anne Sütü Olanlar Olmayanları Bulsun” Girişimi
 

Gelelim yukarıda bahsettiğim “anne sütü paylaşımı” girişimine… Öncelikle belirtmek isterim ki,  Derya’nın güzel amaçlarla bu girişimi başlattığını ve Elif’in iyi niyetle böyle bir girişime aracılık ettiğini düşünüyorum. Ancak girişimin detayları konusunda eksiklikler olduğuna ve mevcut hali ile yarardan çok zarar getireceğine inanıyorum. Neden mi?

Orijinal yazıda, Derya, önce sütü  yeterli gelmediği için kendi bebeğine süt verme konusunda yaşadığı zorluklardan bahsediyor. Tüm uğraşılarına rağmen sütü tamamen kesilince, mecburen mamaya başlamak zorunda kalıyor. Daha sonra doktoru aracılığı ile bir süt anne buluyor ve bebeği anne sütüne kavuşuyor. Doktoru diyor ki “Uyuşturucu kullanmadığı takdirde, herhangi bir annenin sütü, her türlü mamadan iyidir, sterildir, sağlıklıdır…” Bunun üzerine, kendi yaşadığı zorlukları başka anneler yaşamasın diye, anne sütü paylaşımını bir kampanyaya çevirmeyi düşünüyor. Kampanya özetle şöyle:

Derya, sütü fazla olan annelerin, sütü az olan anneler ile email aracılığı ile  iletişime  geçmesine yardımcı olacak. Daha sonra bu iletişimi kendi blogunda kuracağı foruma taşıyacak.

Gerekirse süt alacak olan anneler, süt verecek olan annelere süt saklama poşetleri götürecek ki, bu konudaki masraf, süt verecek anneleri yıldırmasın.

Bu Kampanya Neden Eksik?
 

1- Olayın hijyen ve sağlık boyutu eksik.

Hijyen koşulları sağlanmadan yapılan anne sütü transferinde bulaşma riski olan pek çok hastalık var.

Anne sütünden HIV (AIDS) bulaşıyor.
Hepatit B’nin sütten bulaşıp bulaşmadığı tartışmalı ama donör annenin göğüs ucunda çatlak var ise ve sütün içine bir damla bile olsa kan karışmışsa Hepatit B de bulaşıyor.
Frengi ve herpes gibi hastalıklar göğüs ucunda yara varsa anne sütüne bulaşıyor.
Donör annenin göğsünde yerleşen tüberkülozun beslenme direkt donör annenin memesinden yapılır ve beslenme sırasında donör anne bebepe doğru öksürüp aksırırsa bebeğe bulaşma ihtimali var
Uyuşturucu kullanan donör annenin sütü bebeğe kesinlikle zararlı
Bazı ilaçlar anne sütünden bebeğe geçtiği için bu tür ilaçları kullananlar donör olmamalı
Büyük ölçülerde alkol alan donör annenin sütü ile beslenen bebekte uyuma ve beslenme sorunları gözüküyor.
Büyük ölçülerde kahve tüketen donör annenin sütü ile beslenen bebek aşırı miktarda kafein yüklemesinden dolayı huzursuz /uykusuz oluyor.
 

2- Süt annenin yakından tanıdığınız/yaşam tarzını bildiğiniz biri olması, sağlık risklerini ortadan kaldırmıyor. Süt annelik müessesesi yüzyıllardır uygulanıyor. Daha çok da aile içinde ya da yakın arkadaşlar arasında süt paylaşımı yapılıyor. İnsanlar aile bireylerinin ve yakın arkadaşlarının yaşam tarzını bildikleri için onlara güveniyor ve onlardan herhangi bir hastalığın bulaşmayacağını düşünüyor. Uzmanlar bunun oldukça hatalı bir yaklaşım olduğunu söylüyor. Her ne kadar bir insanın yaşam tarzını bilseniz ve ona güvenseniz bile, bazı hastalıklar donör annenin bilgisi dışında gelişebilir. HIV gibi kimi hastalıklar belirti göstermeden senelerce insan vücudunda kalabilir. Bu arada hasta süt anne, kendisi bile bilmeden bu hastalıkları taşıyıp, istemeden bebeğinize bulaştırabilir.

3- Hastalıklar yaşayan bir süreçtir.
Süt paylaşımı düşünülürken, hastalıkların yaşayan bir süreç olduğu gözden kaçmamalıdır. Biz anlaştığımız bir donör anne ile bugün tahlile gidip temiz raporu alabiliriz. Süt paylaşmanın 3-5 aya yayılan bir süreç olduğu düşünülürse, donör annenin yarın hastalık kapıp kapmayacağı belli değildir. Her süt alışımızda tahlile gitmek hem zaman açısından, hem de ekonomik açıdan oldukça maliyetlidir.

Sütün, kan gibi bir vücut sıvısı olduğu unutulmamalıdır. Nasıl ki  her kan alışımızda, aynı donörden alsak ve o donör tanıdığımız biri olsa bile, kan test ediliyorsa, sütün de her alınışında, sağlığından emin olunması için, test edilmesi gerekir.

4- Anne sütünün yetersiz olması nadir bir durumdur.
Anne sütünün yetersiz olduğu düşünülen durumlarda, uzman yardımı alındığında, çoğunlukla, annenin emzirme konusunda yeterli bilgi sahibi olmadığı ya da hatalı başlangıç yaptığı için süt üretemediği tespit edilmektedir. Emzirme sıklığının artırılması, bebeğin göğüsü doğru şekilde alması ve bir beslenme seansında her iki göğüsün de verilmesi yoluyla emzirme problemlerinin çoğu düzelmektedir. İlaç kullanımı, anatomik bozukluklar ve annenin bulaşıcı hastalığı olması nedeniyle emzirmesi imkansız ya da sakıncalı olan durumlar azdır.

Çözüm Önerileri
1- Süt bankaları açılması

Yukarıda sebeplerini verdiğim üzere, kişisel olarak süt paylaşımı yapılması sağlık açısından zararlı olabilir. Süt paylaşımları kurumsal olarak, yani, süt bankaları gibi ciddi ve denetlenen kurumlar aracılığı ile yapılmalıdır. Türkiyede denetimli süt bankaları kurulmalıdır.

2- Anne sütünün ücretsiz olması
Yurtdışında örnekleri görülen süt bankaları ücretlidir ve ücretleri de düzenli olarak süt alacak bir aile için oldukça yüksektir. Bu nedenle süt bankalarının özel kurumlar değil de, vakıflar olarak hayata geçirilmesi ya da devlet tarafından işletilmesi ve sütün ücretsiz olması sağlanmalıdır.

3- Emzirme danışmanlığının uygulamaya geçirilmesi
Yurtdışında yaygın olan, bizde ancak duyduğum kadarı ile birkaç özel hastanede uygulanan “emzirme danışmanı- lactation consultant ” müessesi hayata geçirilmelidir. Emzirme danışmanları süt sorunu yaşayan anneler ile beraber çalışarak, süt üretme sorunlarının pek çoğunun giderilmesine ve bebeklerin daha uzun süre emzirilmesine yardımcı olacaktır.

4- Emzirmenin devlet politikası olması
“Doğru emzirme” konusu devlet politikası olarak benimsenmeli, eğitim kursları ve kampanyalarla desteklenmelidir.

5- Anne sütünün sigorta kapsamına alınması
Süt alışının sigorta kapsamına alınması ve ücretsiz olması düşünülebilir.

6- Süt bankalarına bağışın özendirilmesi
Sütü fazla olan annelerin kişilere değil de süt bankalarına bağış yapması özendirilmelidir.

Sonuç
“Anne Sütü Olanlar Olmayanları – Bireysel Olarak- Bulsunlar”ın yerine, yönümüzü “Türkiyede denetimli süt bankaları kurulsun” gibi bir kampanyaya çevirmek ve yukarıdaki diğer çözüm önerilerini uygulamaya koymaya çalışmak daha sağlıklı olabilir. Bu konuda girişim yapacak arkadaşlara destek vermeye hazırım.

Kaynaklar
Bu konu Türkiye’de yeni tartışıldığı için ciddi anlamda bilgi veren Türkçe kaynaklar bulamadım. Aşağıda İngilizce kaynaklar yer alıyor.
CNN | La Leche League | Parent Dish | Mass Breastfeeding | Science Blogs

http://www.bebekveben.com

 
Toplam blog
: 143
: 7266
Kayıt tarihi
: 19.09.11
 
 

Merhabalar! Adım Tanla. Dijital tasarımcıyım. Eşim Kuzey ve küçük oğlum Can'la beraber dünyayı ke..