Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '12

 
Kategori
Öykü
 

Antik/acı 3

Antik/acı 3
 

“Biraz daha sabret, o günler de gelecek” diyebildim.

Gözlerime baktı baktı, devam etti.

“Üstelik aynı şehirde, aynı havayı teneffüs ediyoruz ve babamın Ankara ya döndüğünü öğrendiğimden bu yana tam iki ay geçti. Belki aynı yollardan geçiyoruz ve ben hâlen bir izine rastlayamadım.”

Bakışları yoldan geçenleri bir bir izlerken yoruluyor dalıp dalıp gidiyordu.Belli ki sokaklardan geçenlerde bile bir benzerlik arıyordu.

Yurdagül’ü ilk okula başladığım günlerde tanıdım. Farklı okullarda okuyor, ancak, eski Ankara evlerinin karşılıklı iki sırada bir inci kolye gibi dizili, Arnavut taşı döşemeli dar sokağında, birbiriyle bitişik denecek kadar yakın evlerde oturuyorduk. Öylesine yakındı ki evlerimiz, cereyandan açılmış pencerelerimizden dışarı uçuşan perdelerimizin uçlarıyla sanki onunla el-ele tutuşurduk ve annelerimizin astığı çamaşırların rüzgarda birbirleriyle kavga eder gibi çarpışmalarını seyrederken de güler, birbirimizle hiç kavga etmediğimiz için nasılda mutlu olurduk.

O, yaşça benden bir sınıf büyüktü. O yıllardaki mahalle arkadaşlarım içinde en çok onu severdim, hala ona sevgimin bitmemesi şaşılacak bir şey değildi aslında. O zamanlar her görenin dikkatini çeken sessiz ve ağırbaşlı bir hali vardı. Ondaki bu farklılığı; zaman zaman “saflıkla” hatta, “aptallıkla” karıştıranların olduğunu hissettikçe, biraz üzülsem de fazla aldırmaz, onun onurlu duruşu karşısında “kendini beğenmiş”, denilmesini de o umursamazdı. Özgüveni o yaşta şaşılacak kadar çoktu. Sanki, yaşından çok daha büyük gibiydi. Yine de ben, onun zayıf yanını bilirdim.

O yıllarda bir gün, tüm arkadaşlar toplanmıştık. Sokağın ortasına ip atlamak için dizildiğimizde, mahallemize yeni taşınmış Emel’in “Hey ! sen ip atlamaya gelmiyor musun ?” diye sormasına, Yurdagül’ ün elindeki kırmızı kapaklı şiir kitabını göstererek “ bu kitabı bitirmem lazım” sözleri ve oyun dışında kalma isteğine, Emel’in ,bir öfke birikimi olduğu anlaşılan kaş çatışıyla ellerini beline koyarak “Artık çok okuma sen! Okuma da, okuyup ta baban gibi eşek olma” demesi karşısında, cevapsız kalan Yurdagül’ün, bugün bile hala kulaklarımdan gitmeyen hıçkırığa boğulmasını hep hatırlar ve üzülürüm.

Babası iyi bir eğitim almasına karşın, annesinin tüm ısrarlarına rağmen, memuriyeti seçmemiş, Anafartalar caddesinde saz satan bir dükkan açmıştı. Ancak, bu kazanç ona yetmiyor ve saz çalmayı da sevdiği için , geceleri düğün salonlarında, eğlence mekanlarında saz çalıyordu. Taa..çocukluğunda kendisinin eline tutuşturulan bir sazın adeta sağlam bir teli olmuştu. Onca zaman, ne karısı, ne yıllar kopartamamıştı sazından onu. Annesi, babasının evde saz çalmasına asla izin vermediği için, yıllarca gözümüzün önünden Mehmet amcanın ellerinde, bir sülün gibi gelip geçen o sazın sesini hiç duymadığımız için merakla bakınırdık.

Her gece sabaha karşı düğün salonlarından, eğlence mekanlarındaki işinden gelen Mehmet amca’ya, karısının saatlerce bağırması karşısındaki susuşuna, evlerimizin kerpiç duvarları bile acınırdı. Ardından, hep ağlayarak uyanan Yurdagül’ün hıçkırıkları uyandırırdı beni. Ve bir gün annesinin “ bıktım senin sazından” diyerek sazı yere vurup kırdığı o güne kadar.

O olay, babasının evi terk etmesine neden olmuştu. Yurdagül’ün bizden farklı bir yanı, yalnızca babasının yanında olmayışı değildi. O da babası gibi müzik ve şiiri seviyordu. Ancak, annesinin buna tahammülü olmadığı için evde hiç şiir kitabı okuyamıyordu.

Yurdagül’ün yılları, annesinden saklı saklı okuduğu şiir kitaplarının sayfalarındaki şiir güzelliğiyle akmasa da, akıp geçmiş ve Yurdagül şiirleriyle gelebileceği o en güzel yere gelmişti. Artık o ünlü bir şairdi.

Mehmet amca ve ben, gözlerimizin daldığı yerden, bir süre geçmişi dolaştıktan sonra yeniden bu güne dönmüştük.

Ve, Mehmet amca sordu

“Yurdagül nasıl iyi mi?”

Devam edecek...

Nevin Kurular

Yazıların telif hakkı yazarına aittir.

nevinkurular@hotmail.com

 

 
Toplam blog
: 47
: 832
Kayıt tarihi
: 27.02.08
 
 

Şiirlerim 1979 yılından bu yana yayınlanmakta. 50 ye yakın antolojide, 4 özel sayıda, edebiyat de..