Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Apo’yu rahat ettirirken…

Hücre koşullarını iyileştirir, müzakerelerde bulunulurken; avakadosunu servis eder, isteklerini emir sayarken…

“Sayın” derken, beyler bayanlar, hayatında hiç avakado yememiş, adını dahi belki duymamış gencecik delikanlılarımızı da servis etmekteyiz Apo’nun kana doymak bilmez masasına!...

Egosuna…

Bıyığı yeni terlemiş Anadolu delikanlıları gür bıyıklı adamlar olamadan şehit olurlarken, gür bıyıklı adamlar ellerine ağır silahlar verdikleri, canlı bomba olmaya ikna ettikleri bıyığı terlememiş Kürt delikanlıları ile bir güç savaşındalar; ki, bıyıkları bir santimi geçmeyen yetkili kişiler gözlerini kapatırken her sabah bıyık ve sakal traşı olan, vatanı korumaya yemin etmiş kişiler, elleri ve kolları bağlı durumdalar!

Türk Silahlı Kuvvetleri bu kadar aciz midir diye sormayacağım bile!

Mümkün değil!

Öyle olsa bu denli yıpratılmaya çalışılmazdı zaten!

Bunca komutan da içeride olmazdı, ne yalan!

Peki, neden bunca asker heba ediliyor?

Siyaset şekerim, siyaset!

******

Ne ilginçtir; hiçbir önemli kişinin oğlu şehit olmaz!

Onlar Şırnak’a gitmez, koruması az karakollarda görev almaz!...

“Adalet” diye nutuk atanların hiç birinin canı yanmaz!

Sahi, canı yansaydı, aynı mutat nutukları atarlar mıydı?

Mesela, gazeteler haykıran fotoğraflarını yayınladıklarında “Duyarlı olun, olayı manşetlere taşımayın!” derler miydi?

******

Duyarlı olmak gerek, doğru!

Sırf işin siyasi boyutuna, hükümetin yararına değil de, vatandaşın da durumuna duyarlı olmak gerek!

Şehit anası-babası olsun, olmasın: İçi kan ağlıyor duyarlı insanların!

Siyasete, koltuğa oynayanlar gibi Gazze için değil, kendi çocukları, kendi vatandaşları için ağlıyorlar, çok mu?

Medyanın uzak durması gereken bu mudur?

******

Ülkede açlık sınırında yaşayan milyonlar var; ısrarla yok deniliyor!

Üstüne üstlük vergiler bindiriliyor, zamlar yapılıyor, “Onu yemeyin, bunu içmeyin” gibi manasız önerilerde de bulunarak vatandaş ile dalga geçiliyor aşamasına geliniyor, lakin bilmem kaç Filistinlinin özgürlüğü için tüm olanaklar seferber ediliyor.

Ödediğimiz vergiler ile yapılıyor bunlar beyler, bayanlar; köşklerde oturan bıyığı bir santimi geçmeyen yöneticilerin bilmem kaç bin dolar kiralarını, bilmem ne marka arabalarının, şoförlerinin, gezilerinin, vesairelerinin tümü gibi…

******

İçi-dışı kan ağlayan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var; dünya AKP’yi alkışlıyormuş, ne yazar!

******

Biz yazmayalım yeter ki gerçekleri! Dünya alkışlasın!...

******

Peh!

******

Hani, her bir “Güncelleme” de bir ülke baz alınıyor ya; bir de Japonya örneğini anımsatmak isterim: Japon bir başbakan ard arda gelen bunca şehitlerden sonra koltuğunu terk eder ve harakiri yaparak; yemin ettiği ülkeyi koruma ve kollama konusunda yetersiz kaldığından dolayı onurunun zedelendiğini ve bu onursuzlukla yaşamını sürdüremeyeceğini beyan ederdi!

Hani, yani, işe gelen her durumda yok Almanya, yok Fransa, Amerika falan deniliyor ya!...

******

Haa, bir konu daha var, yine her yükün sırtına vurulduğu vatandaşları ilgilendiren: Yok efendim, enerjiden tasarruf edilmeliymiş, erken saatlerde işe başlanmalıymış, hatta Cumartesileri de çalışılmalıymış…

Ayol, şu halimle ben bir fabrikanın makinelerini çalıştırması ile üretim miktarının hesaplanması gerektiğini biliyorum!

Yarım günlük tatiller, özel sektörde tam güne dönüştürülürler, iki yarım günlük tatili bir sayarlar, salak değillerdir zira, servis, yemek, çay-kahve masraflarını düşünürler.

Yarım gün için makinelerin çalışma enerjilerini ve üretim potansiyellerini hesaplarlar.

Yani, en basit hali ile ben bunu biliyorken, ilgili bakan bilmiyorsa… Ya da yok sayıp da: Nasıl olsa yol giderlerini biz sağlamıyoruz, yemeği de sağlamayız, olur biter gibi düşünüyorlarsa…

Bir: Cumhuriyet ile yönetilen bir ülke böyle yönetilmez!

İki: Vatandaşına sevgi ve saygısı olmayanın ülkeye de sevgi ve saygısı olmaz!

Üç: O zaman yaşananlara seyirci kalmamız beklenemez; zira sevildiğini ve önemsendiğini hisseden vatandaş sakin bir bekleyiş içinde kalabilir, ancak! “Güven” dediğimiz duygudur bu.

Dört: Güven içinde kendini hissetmeyen vatandaşın soruları vardır; sormaları, sorularına net yanıt alma hakları vardır.

Beş: Bunlardan dolayı içeri tıkılanlardan sonra soru sorabilir mi bir vatandaş?

Altı: Hakkını arayamayan vatandaşlardan oluşan bir ülke için “Demokratik” denilebilir mi?

Yedi: “Hep bizim çocuklarımız şehit oluyor, hani, nerede sizin çocuklarınız?” diye sorulduğunda, neden cevap gelmez?

Sekiz: Hep aynı tek düze demeçler içinizi rahatlatıyor mu?

******

Apo rahat ettirilmeye çalışılırken bizler rahatlıyamıyoruz bir türlü!

“Biz” dediğim; normal, düz vatandaş!

Birilerinin koltukları altına sığınmadan, kendi yağı ile kavrulmaya çalışan, ideallerini hali hazırda satmayanlar, yani…

Yetmedi mi bu kanlar? Yetmedi mi bu zamlar? Yetmedi mi içeride tuttuğunuz masumlar?

Yeter artık! Yeter!

Arap dünyasının barışını sağlamak için harcanan emek Türkiye Cumhuriyeti için harcansın!

Vergim bana geri dönsün, komşuma, sokağıma…

Askerimizi korumaya, Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaya; vatandaşına sahip çıkmaya! Angus ithal etmek yerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan garip besiciye destek çıkmaya…

Satmak yerine kurmak hedef olmalıydı: Çılgın Proje’ler bu yüzden anlamsız ya!

Göz boyamaktan öte, acayip bir ego ile “unutulmaz lider” rolüne soyunmaktır diyeceğim buna; ki rakip Mustafa Kemal Atatürk’tür!  

 

gulgun_2006@hotmail.com

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

 

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..