Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '20

 
Kategori
İlişkiler
 

Arafta Yaralı, Yorgun, Yalnız

Bazen tam da böyleyizdir: yaralı, yorgun ve yalnız…

Yüreğimizde taşıdığımız yüklerle, başka yüreklere yük olmama telaşının verdiği yorgunluk omuzlarımızdakilerden çok daha ağırdır. Bir modern zaman Midas’ı gibi anlatamadıklarımızı bağıracağımız dipsiz kuyular ararız.

Korkarız duyulmasından.

Korkarız yaşadıklarımızdan, bir o kadar da utanırız.

Aşk utanılacak bir şeymiş gibi, yakıştıramayız kendimize bir türlü.

Kendimizle yüzleşmeye cesaretimiz olmadığından, bizi ele vermeyecek kuyular ararız durmadan.

&

İnsan bilmediği bir şeyin özlemini duymaz elbet, ama öğrendiğinde hayat bir başka türlü akar ve bambaşka bir insan olarak yeniden doğar.

Kendi kendini doğurur bir anlamda.

Ortaya çıkan yepyeni bir “Ben” dir. Ve bu “Ben” daha önce hiç hissetmediği duygularla doludur.

Hissetmek!

Anahtar kelimenin bu olduğunu, aşkın penceresi aralandığında, içimize dolan o tarifsiz duygulardan anlarız.

Aşkı, tutkuyu, hazzı hissetmek!

Bedenimizin tüm kapılarından geçerek ruhumuzun en kuytularına yerleşen o muhteşem, mucizevi duygular…

Hissedebildiğimiz kadar yaşadığımız, bağlandığımız, peşinden gittiğimiz duygular…

Doğrularımızla çatışmalar yaşasa da bize hazzı ve mutluluğu bağışlayan duygular…

Ama her zaman mümkün olanı seçme şansımız olmuyor. Mümkünsüzü yaşamak istemesi insanoğlunun  önüne geçemediği bir zaafı olsa gerek.

Ve bu zaaf çoğu kez erdemlerimize çarpıp geri dönmüyor…

Yoluna devam ediyor.

Ve de biz erdemlerimizle zaaflarımız arasında, Arafta yaralı,  yorgun ve yalnız kalakalıyoruz…

&

İnsanın zaaflarıyla erdemlerini aynı paralellikte yaşaması olası mıdır?

Zaaflarımızı sınırlandıran onca yasa, kural, norm, gelenek varken, erdemlerimizin yolu açıktır. Bu bağlamda zaaflarımıza sınır getiren her şey erdemlerin yolunu açıyor… Buna rağmen erdemlerimize sığınarak zaaflarımızı yaşamayı deniyoruz çoğu kez. Ve erdemlerimizle günahlarımızı örtmeye çabalıyoruz. 

Sanırım bunu insanlık tarihinde yaşayan ilk kişi Davut Peygamberdi.

Aynı zamanda bir kral olan Davut Peygamber, Bat-Şeba’yı yıkanırken görmüş ve aşık olmuştu.  Bat-Şeba’nın  komutan Hitti Uriya’nın karısı olması bir detaydı sadece.

 Zaafına yenik düşen peygamberin erdemlerini sorgulamak haddimiz olmasa da düşünüyoruz: “Tanrı bazen taraf mı tutuyor?”

 İnsanoğlunun en büyük zaafı aşkın, erdemin yüklendiği misyonu ezip geçtiği bir gerçek.

Bu süreçte ikisinin de birbirini bazen ölümüne yaralaması ise bir başka gerçek.

Zira sığınmak istediğimiz erdemlerimiz, bir peygamberin erdemleriyle örtüşmüyor.

Ne Tanrı, ne din, ne  de toplum ona tanınan hoş görüyü sıradan ölümlülere göstermiyor…

İnsanoğlu zaaflarıyla yaralı ve yorgun Araf’ta tek başına.

Bir modern zaman Midas’ı gibi anlatamadıklarını bağırabileceği kuyular arıyor… 

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..