Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '17

 
Kategori
İlişkiler
 

Artık…

Adam: Kadında bir göz var. Hahama şehadet getirtir. Hoca ya da zemzemle rakı içirtir. Betimlemeler dahi betimleyemiyor varlığının beynimde işlediği mükemmelliği. Bir senle oluyorum, bir ben olamıyorum.

Kadın: Bir senle olamıyorum o kadar da senden gidememişken. Bir seni biliyorum hiç tanınmamış, bilinmemişken. Adam diyorum adam; kırgın, kızgın ve inançsız benim gibilere. Aşka küskün diyorum sonra ve ben aşktan başka bir dil bilmezken. Dokunur diyorum. Kimsenin dokunmadığı gibi dokunduğunu her bir zerrende hissettirir o kadar da hissettiğini inkar ederken. Aşk dedim, yok dedin. Sevgi dedi, çok ama ben de yok dedi ben onda kendimi kaybetmiş, hiç olmuşken. Şimdi kadının gözlerinin içinde başka bir çift göz onsuzluktan varken bir adam biliyorum hissettiğini fütursuzca farkında olmadan itiraf eden. Dünyaya biri geç kalmış biri de erken iki eş ruh biliyorum; kırgınlıkları, matematiksel hesapları, inançsızlıklarıyla birbirini tüketen.

Adam: Bir sevgilin var artık sanırım.  Artık kelimesi ile anılması bana acı gelen. 

Kadın: Sevdiğim sevgilim olamadı diye daha çok sevilen bir sevgilim var artık ve sonsuzluğa doğru hayatıma eşlik eden.

Adam: Sevindim adına.

Kadın: Sevindin. Sevindiğine sevindim bende o zaman artık.

Adam: Hayatın için bir karar, bir adım. Sevinirim elbet. Adımında elini tutamamış olmama rağmen. Bu da benim ayıbım olsun. Bir kadını olduğu gibi kabullenip olduğun gibi sevemezsen, kendini olduğu gibi başka bir sevene teslim eder ve sen karşıdan sızlayarak izlersin. Sızlıyorum.

Kadın: Umarım sende kırgınlıklarını, kinini, inançsızlıklarını unutur yeniden sevmeye karar verirsin.

Adam: Kararla olmuyor elbet. Sözün bittiği yerdeyim.

Kadın: Çok fazla imkansızlaştıracak nokta olması uzaklaştırdı bizi işte. Sen sevmeye hazır değilsin, daha doğrusu yeniden sevebileceğini kendine itiraf etmeye belkide. Seveceğinin, ben olmaması için kendince bir sürü bahanelerin vardır elbet. Haklısın. İlk kez, belki de gerçekten koşulsuz ve yalın sevildin bunu bil yeter. 

Adam: O kadar uzak görüyorum ki kendimi sevmeye. Belki de zaman hesabı, insan kusuru, yanlış çukurunda debelenme benimkisi ama sevemem. Sevebildiğimi unutmak istiyorum ben. Belki de tam zamanıydı sevmenin ama zaman seni de alıp götürdü benden. Umarım çok sevilirsin. Benim seni sevdiğimi kendime kabul ettiremediğim kadar limitsiz sevilirsin kadın. 

Kadın: Umarım sende koşulsuz ve tam bir teslimiyetle sevilir, seversin. Yaralarını unutursun. Açtığın yaraları yok saymakta bu kadar üstatken nasıl oluyor da kendininkini unutamıyorsun, anlamıyorum. 

Adam: Bu bir veda konuşması mı artık.

Kadın: Birbirimize dokunamayacağımız, anımsamayacağımız, yok sayacağımız, aklımıza gelen planların hayallerin içinde isimlerimizi anmayacağımız bir hayatın başlangıç konuşması bu artık. Her veda bir başlangıçtır. Dinlediğimiz şarkıların içindeki gizli özneyiz artık. Duvardaki bir tablonun hatırasını oluşturan figürüz. Kokumuzun geçtiği mekanların yabancısıyız. İkimiz için hiç bir şeyiz artık.

Adam: Artıklarınla yeniden sevebildiğimi anlayıp ve maalesef bunu sana bahşetmem için geç kaldığımı düşünmek çok yersiz artık.

Kadın: Çok geç artık

“Aşk bu mektuplar sana” kitabımdan küçük bir hediye…

Artık ile anılan cümlelere malzeme etmeyin artık şu aşkı, sevgiyi arkadaş. Gecikmeyin, es geçmeyin, sahiplenin, teslim olun, kabullenin. Korkudan titriyor ruhunuz incineceksiniz diye. İncinin, sürüklenin, hırpalanın ama bir yaşayın. Yaşadım diyebilin. İnsan için değil mi bütün duygular? Keder de, hüzün de, neşe de mutlulukta insan içinse eğer yaşayacağız. Yaşadık diyebilmek için yaşayacağız. Varoluşumuzu inkar etmemek için yaşayacağız.

Hissettiklerinizle yaşattıklarınızın, yaşadıklarınızın paralel olmaması sahtecilikten başka bir şey değildir de, nedir? Tüm gerçekliğinizle an da yakalayın ve kuşatın aşkı. Aşk kaçarsa bir kere küskünlüğü ile yeniden ruhunuzda hissetmek için bir hayat sonrasını bekleyebilirsiniz. Ya aşkta kalırsınız ya da aşksız. Tercih sizin.

 

 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..