Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '08

 
Kategori
Anılar
 

Artık nerde bir yıldız kaydığını görsem hep gözlerimi kapatırım

Artık nerde bir yıldız kaydığını görsem hep gözlerimi kapatırım
 

Gecelerde açık bir havada gökyüzünü seyrederken, çeşitli renk ve parlaklıktaki yıldızların oluşturduğu o inanılmaz ve muhteşem cümbüşün içinden bir yıldızın parlak bir çizgi çizerek kayıp gittiğini muhakkak görmüşsünüzdür. Bu sırada içinizden bir dilek tutup, bu dileğin gerçekleşmesi için de gördüğünüzden kimseye bahsetmemişsinizdir herhalde.

Zira, bazı insanlar arasında bir yıldız kaydığında o yıldızın öleceği ve ölmeden önce dilek dileyenin arzusunu yerine getireceği inanışıda çok vardır.

Bu tür doğa olaylarını karadenizin yaylalarında çok daha belirgin izlersiniz. Bir keresinde çocukken karanlıkta yürürken ayağım takılıp düşmeyeyim diye elimden sıkıca tutan büyüğüme kayan yıldızı gösterip sorduğumda bana birinin öldüğünü söylemiş ve geçiştirmişti .

Sonunda, tamamına yakını düşüşün son anında görülen parlamayı takiben boşlukta yok olup giderler. Ben nedense hiçbir zaman o boşlukta onların yok olmadıklarını bir başka boşlukta hala var olduklarını düşünürüm.

O gururlu, disiplinli, titiz, eğitimli, çocukluğundan beri sürekli günlük yazan sert ama mizahı seven, hata gördüğünde azarlayan, sevdiğini asla belli etmeyen biriydi. Ayrı kaldığımız süre ben telefonla aramadığım müddetçe hiç aramazdı. Sırasıyla 3 büyük ameliyatı geçirmiş, hepsinde ayağa kalkmıştı. Yaşlı olmasına rağmen oldukça güçlüydü. Hatta bir ameliyatında doktoru.

–Nasılsın Amca... Maşallah turp gibisin. Bu yaşta bu kadar genç kalmayı nasıl başardın? dediğinde.

-Eeee... Doktorcum benim hamsi gözlü yarim var. Dediğinde, odasında sesli gülüşmüştük.

Yıllar sonra mide ağrıları ile yine yanıma geldi. Tüm tahlilleri, tetkikleri yapıldı. Sonuç oldukça ürkütücüydü. MİDE KANSERİ.

Kemoterapiyi kaldıramayacağından ameliyat olması gerektiğini söylediler. Kendisine bir türlü söyleyemedik. Sürekli sorduğunda doktorları ve biz ülseri olduğu ameliyatla alıcağını, ameliyat sonrası sağlıklı ve uzun yaşayacağı söyleyip durduk. Sonunda hastaneye yatırmaya birlikte karar verdik. Hastanede 15 günlük bakım sonrası ameliyat günü kararlaştırıldı. Ameliyat oldu. Midesi alındı. Her şey çok normaldi. Aradan 2 gün geçmiş, öğlen vakti aniden beni hastaneye çağırdılar. Gittiğimde nefes almada zorlanıyor göğsünün sağ alt tarafında morartılar oluşmuştu. Bütün servis doktorları sırayla odasına girip çıkıyor sürekli öksürmesi gerektiğini söylüyorlardı. Bir anda doktoru elime reçeteyi tutuşturup " Hemen bu ilaçları alıp getirir misiniz?" dedi. İlaçları getirdiğimde durumu oldukça fenalaşmıştı. Dilim damağım kurumuş, yüreğim büyümüştü. Doktoru...

-Nasılsın amcaa.. diye seslendi.

Oysa onun şuuru hala yerindeydi.

Yerinden ağrılarıyla doğruldu. Kötüyüm manasında, kafasını sağa sola çevirdi. Titrek ve iniltili bir sesle...

-2000'li yılların Türk tıbbı benim derdime çare bulamadı. Baş ve işaret parmağını birleştirerek doktorlara uzatıp göstererek...

-Sıfırsınız, sıfır. Dedi.

Elimi sıkıca tutup kafasını yastığına koydu. Bakışırken gözlerinde ışığın çekildiği hissettim. Her iki gözündende bir damla yaş yüzündeki ince cizgilerden aşağı kaydı. Yıldızı düşmüştü. 5 ocak 2005 - Saat: 16:55.. Dışarda sicim sicim yağmur yağıyor, İstanbul da gün her günden önce kararmış, bu yağmurlu havada ben bir yıldızın sonsuza doğru kayışını görmüş, ardından bir de yıldırım sesi duymuştum.

-Babanız emboli geçirdi. Başınız sağ olsun.

Ahh baba'cım ahh... Sana bir şey diyecektim. Hissettin mi baba?.. Hıçkırıklar boğazımı tıkasa da veda etmeye dilim varmıyor. Bir yıldız daha kaydı! Ama soracak kimsem kalmadı. Hiç dönmeyeceğini bilsemde hep buluşmak dileğiyle..

***


Saygılar...

 
Toplam blog
: 97
: 1839
Kayıt tarihi
: 13.03.07
 
 

İnsanım, eşitlikten ve hak’tan yana olan. Hiçbir şeye duyarsız olamadım. İnsanım ve merak ediyoru..