Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '18

 
Kategori
Deneme
 

Aşk, Yaşam ve Bilgi

Aşk, Yaşam ve Bilgi
 

“Aşk imiş her ne var alemde,

İlim bir kıyl ü kal imiş ancak” (Fuzûlî)

Olabilecek her şeyin kıyısında olanlar olmuştur. Olanlar, senin hayatın; olmayanlar ise çoğu zaman başkalarının hayatı değil, senin yaşamadıkların, yaşayamadıkların. Yaşayamadıklarımız, yaşadıklarımızla anlamlıdır. Ben ve ben-olmayanın toplamı her şeydir. Ama bu hayat için geçerli değil. Senin yaşadıkların ve yaşamadıkların herkesin hayatının toplamı değil. Senin yaşamadıkların, hiçbir zaman başkasının yaşadıkları değil. Tüm yaşananlar, bütün insanların yaşadıkları; benim yaşadıklarım ve yaşamadıklarıma denk değil. Yaşadıklarımızın rengini taşır yaşamadıklarımız. Bu yüzdendir her bir insanın kendi başına bir alem olması. “Bu da oldu” dediklerimizin hepsi, olmayanlara kendinden bir şey katar, onları kendine benzetir.

Olanların kıyısı, dalgalıdır; yaşanmayaların dalgası sınırı belirsizleştirir. Yaşadıklarımızın sınırı, bu yaşandıklarımızla ilgisi olmayan başka bir yaşanan ile hiç bilinmedik bir yerde kesişir. Yaşamanın büyüsü bu belirsizliktir…

Bittiğini sandığınız bir olayın hiç ummadığınız bir anda yeniden başlaması sınırın belirsizliğini kestirememenizdendir. Sınır, denizin kıyısıdır; sınırın ötesi, sınırsız ve sonsuzdur. İnsanın özgürlüğü, hayatın tüm deneyimlerinde ona açılan bu belirsizliktir. Var gücüyle yanan bir ateşte, gökyüzünde ya da denizde bizi büyüleyen, içimiz ile dışımızdaki bu gerçeklerin aynı belirsizliğe sahip olmasıdır.

***

İnsan belirsizlik karşısında korkar. Bu korku, tüm medeniyetlerin, bilimlerin, dinlerin, sanatların temelidir. Belirsizliğin çözülmesi, büyünün bozulmasıdır ki bunun adı bilmektir. İlk Öğretmen’in “bilmek, nedeni bilmektir” derken kastettiği budur. Belirsizce gerçekleşen olayların sınırını tayin etmek… İlk Öğretmen’in Öğretmeninin meselesi de buydu; sınır. Sınır, yaşadığımız bir olayda nereye ve nasıl çizilecektir? Sınır var mıdır, varsa nerededir? Yaşadığımızın içine mi dahildir yoksa yaşamadığımızın dışındaki ilk çizgi midir sınır? Nereye dahildir bu çizgi; olana mı olmayana mı? Dahilde midir hariçte mi?

***

Aslında herkesin bildiği bir şey vardır; her şey bilinirse hislerimizi kaybedeceğiz. Hisler bilmeye sevk eder, bilmek içinse hislerden kurtulmak gerekir. His yoksa bilgi yok. His yoksa her şey aydınlıkta, karanlık yok. Hislerin karanlığı, bilginin aydınlığının aksine yaşamın büyüsüdür.

***

Bilmek; kamilen bilmek, tam olmaktır. Tam olmak, sona varmaktır. Son, sınırdır. Ölüm müdür tam olmak insanın kemali için? Ölmek, nasıl olur da herkes için tam zamanı, tamamlanma zamanı olur? Ölmenin “tam olmak” olması insanın en soylu avuntularından biridir.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz

Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.

Yılların telâşlarda bu kadar çabuk

Geçeceği aklınıza gelmezdi.” Behçet Necatigil

Tam olmak, mükemmel olmaktır. Tanrılıktır bu, başka bir şey değil! Eksiklik, hislerimizde gösterir kendini aklımıza. Şans, rastlantı, tesadüf deriz hayretle. En azından hayretle. Ama çoğu zaman; aşka, umuda, beklentiye yol açar umulmadık olaylar.

Hissin ağır tokadı, aklın bitti dediği hikayeye beklenmedik bir anda, yaşamın belirsiz ellerinden iner. Akıl hesabında yanlışlık olduğuna inanmaz; hesabı kapattığını, sonucu gördüğünü anlamaya ve anlatmaya çalışır. Oysa hissin arkasında son’suz ve sınır’sız bir tecrübe ordusu vardır. Son ve sınır’ın çizgisi, tecrübenin hiçbir yerine çizilemez. Çünkü tecrübenin mekanı, zemini, zamanı yoktur. Akıl, aydınlattığı tecrübelerin gerisine düşen karanlığı görür. Sınır ve son her defasında aydınlanan karanlığın içine düşer. Aydınlattıkça karanlığın büyüdüğünü, bir büyü karşında yaşadığı çaresizlikle, izler akıl. Yaşamak, büyüsünü kaybetmez hiç…

***

“[…]Birdenbire, 
birdenbire; 
her şey birdenbire oldu. 
kız birdenbire, oğlan birdenbire; 
yollar, kırlar, kediler, insanlar... 
aşk birdenbire oldu, 
sevinç birdenbire.”
(Orhan Veli)

Hayatı, hayatın olağan akışı belirlemez. Her sabah işe gider, akşam dönersiniz.  Bilincin çeperine işler bu rutin. Ama birdenbire olanlar, bir yarık açar hayatın bağrında. Belirsizlik gelir çatar bilince; yeni bir alışkanlığına dönüşünceye kadar. Bir olaylar silsilesi içinde gerçekleşen olayların bilgisi vardır. Ama birdenbire olanın bilgisi yoktur. Aşk, bu yüzden, insanlık tarihinin başından beri büyüsü bozulamayan bir olaydır. Yaşadığımızı aşıkken daha fazla hissederiz. Yaşamı aşıkken daha katlanır buluruz. Yaşam sanki tüm belirsizliğini aşk için saklar. En umulmadık ama en çok umulan bu yüzden aşktır.

Belki de Fuzûlî’nin dediği gibi âlemde ne varsa aşktır, aşktandır. İlmin bu durumda çaresiz olması anlaşılır. Âleme dair konuşma hakkı hissindir hal böyleyse, aklın değil. Aklın belirlenimi, hissin belirsizliğinin altındadır; gündelik rutin işleri görmek için bir vasıtadır. Sonsuz ve sınırsız içinde, sonlu ve sınırlı bir belirlenim mümkün değildir; her şey aşktır. Her şey büyülüdür. Ve her şey tamdır. Her olan tam da olması gerektiği tamlıkta olmuştur, böyle bir alemin eksikliği olamaz.

Her ne var aşk” ise; yaşamadıklarımız, yaşadıklarımızdan ayrı değildir.

 

 
Toplam blog
: 60
: 348
Kayıt tarihi
: 07.09.16
 
 

SBF-Mülkiye mezunu, TCDD'de Memur. ..