Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk gibi bir şey !..

Aşk gibi bir şey !..
 

Aşkın yaşı yoktur ...


Herkesin hemen hemen ağzındadır sakız gibi de, birine nedir diye sorduğunuzda öylesine durup kalıverir. Ne diyeceğini bilemez. Belki birçoğumuz böyleyiz, cevap veremeyiz belki. Ama kaç yaşında olursak olalım, muhakkak yaşadığımız bir şeyleri üzerine aşk etiketi yapıştırmışısızdır. Hayatımız üzerinde ki bu yaftalamanın ne manaya geldiğini bilmeden..

Gerçekten nedir aşk ? Öyle elle tutulur, gözle görülür bir şey değil ki !.. Anlatması bile zor. Uzun uzun anlatmayı ve ahkâm kesmeyi düşünmüyorum. Ne kimsenin aşkında elim, ne aşkıma dokundururum başka eli. Herkes kendince yaşamalı, kendisi bilmeli. Herkesin tasviri yine kendisine. Herkesin yaşadığı da.. Benim tarifimden belki hiç bir şey anlamayacaksınız. Belki birçok insanın kafasındakini anlatacağım. Belki anlattıklarım, sizin yaşamak istedikleriniz olacak. Belki yaşadıklarınızı anlatacağım. Belki fantastik gelecek kimilerine, eğlencelide biraz. Ama kimin umurunda? Dedim ya, kim nasıl biliyorsa, öyle bilsin aşkı. Yeter ki bilsin. Az bilmek, hiç bilmemekten daha iyicedir.

Aşk denen şeyi tek başına yazmak, çevremizdeki her şeyden soyutlamak doğru olmaz. Mümkün de değil zaten. Yaşamımızın her karesinde görebileceğimiz, hissedebileceğimiz en insani duygudur aşk. Ne zaman ve kime aşık olacağımızı bilmeden yaşadığımız bu hayatta, yaşamın biz insanlara yaptığı en güzel yaşanılası bir sürprizdir.

Yeni açmış bahar dallarını koklamak gibi, ılık yağmurlarda ıslanmak gibi bir şey. Çimenlere sırtüstü uzanıp, pamuk pamuk bulutlara uzanır gibi.. Öyle bir anda geliverir ki size, ansızın kapınızı çalıverir ki, kaç yaşında olursanız olun, nerede olursanız olun, karşınızdaki kim olursa olsun, onun egemenliğine hatta hükümdarlığı altına giriverirsiniz Farkında bile olmadan.

Aşk, neden anlatılsın ki uzun uzadıya. Kendisi gibi işte, 3 harfli ve ne kadar da yalın. Bu kelimeyi sayfalar dolusu yazmaya gerek var mıdır. İki kelime yeterli olmaz mı ? Ben aşık oldum.. Yada gözleriniz ışıl ışıl parlarken “aşığım” demek yetmez mi ? Aşk denen şeyin dili her millette, her toplumda, her kültürde aynıdır. İster “I love you” deyin, ister “Ich Liebe”, ister “Du ezdikim “, isterse “ben aşık “ oldum deyin. Bu sihirli sözcükleri dediğiniz anda zaman duruverir. Sanki suyun akışı bile değişir. Sizi herkes anlar..

Eğer aşk, kurma saat gibi olsaydı. Kurulsaydı şöyle.. Yada bir ajanda gibi olsaydı. Şu tarihte, şu günde şu saatte, şurada, şu kıyafetlerde, şöyle bir kişiye aşık olacağım diye yazılsaydı. Mutlu olabilir miydik gerçekten. Bu şekilde olsaydı, o anlatılmaz büyüsü nasıl anlatılabilirdi.

Aşk siparişle yaşanmaz. Siparişle de anlatılmaz. İnsanın belki de yaşamdaki, en mantıklı, en masum ve en candan, en anlamlı asiliğidir. Eğer ondan bir özü gibi korkup kaçmak yersizdir. Onu ürkütüp kaçırırsanız, bir daha yanınıza gelmez. Eğer bir kez tanıştıysanız, bir daha bırakmazsınız, bırakmamalısınız.

Aşkın bir diğer yüzü de kolayca söylenememesi herhalde. Ne kolayca “ben aşık oldum” denebiliyor yaşamımızda, ne de “seni seviyorum” denilebilir. Oysa ikisi de ne kadar da sihirli sözcükler. Örneğin biz erkekler, gerektiğinde hem ailesini, hem çevresini karşısına alıp, şöyle gerine gerine “seni seviyorum” diyemeyiz. Neyden korkuyor ve çekiniyorsak. Ama işte o aile ve toplum kuralları yok mu ? Bizi pasivize eden kurallar bunlar. Hayatta bazı durumlarda başarısız ve hep çekinik yapan duygular. Ama korkular ve hayatın bu acımasız kuralları ile yüzleşip, önümüze bakmak gerekir. Bir takım tavizler verilebilmeli yaşamdan, ve Öyleki “aşık oldum” ve "Seni Seviyorum" diyebilmeli göğsünü gere gere. Sevdiniz yanınızdayken heyecanlanıyor ve onsuz olduğunuz zamanlarda hayattan kopuk olduğunuzu hissediyorsanız. İşte aşk iste o zaman aşktır. Ve bunun doğrusu yanlışı yoktur. Hayatta zaten yeterince yanlış ve hatalar varken, yaşamımız zaman zaman error veriyorken, aşkın neresi yanlış olabilir ki ?

Aşkı yaşamanın zamanı ve mekanı yoktur. En hazırlıksız ve ummadığınız bir anda yakalanılabilir o virüse. Ve kendinizi kaçırmazsanız o asla sizi bırakmaz. Bırakmamalı zaten. İnsan da onu bırakmamalı. Aşık olan insan için, zaman, mekan, para, kıyafet önemli değildir. Görmez gözü çünkü. Hatta ve hatta evli olmanız, sevgilinizin evli olması, bir ayrılığın taze acısı, bağlanmaktan korkmak, evlilikten korkmak, korkmamız, ailelerden korkmak çekinmek, hatta sevilenin başka bir kentte yada ülkede olması, başka milleten olması bile hiç umurunda olmaz insanın. İşte aşk böyle bir yüreklilik ve cesaret gösterebilmektir.

Aşk gazete köşelerinde, bu yazılarda aranır mı bilmem ama aşkı yakalamanın zor olduğunu bilirim. Aşkı yakalamak zordur ama bırakmak daha zordur. Hoş bir kere yakalanırsa neden bırakılsın ki !

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..