Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '07

 
Kategori
Sinema
 

Aşk tarifi...

Aşk tarifi...
 

Pek çok şekilde tarif edilmiştir aşk, bize en doğru geleni hangisidir acaba…”En güzeli insanın kendi kendine yaptığı tariftir” diyor Aşk Tarifi filmindeki Kate’n psikoloğu… Sinema sezonunu Pazar günü açtım… İki seçenek belirledim, ya Jodie Foster’lı İçindeki Ben ya da Catherine Zeta Jones’lı Aşk Tarifi… Sonunda gerginlikten uzak keyifli bir seyir olsun diye Aşk Tarifi’nde karar kıldım…

Erkeklere güvenmeyen, katı kurallarıyla yaşayan, daha doğrusu yaşadığını sanıp, aslında sadece nefes alan bir kadının hayatı nasıl değişir? Aslında bu soruya verilecek cevap hepimizin hayatı için geçerli. Hiç beklenmedik anda gelen kızkardeşinin ölümü ve aşk elini kolunu bağlıyor Kate’n ve her şeyi bir anda değiştiriyor. Bu konular üzerine kafa yormamızı sağlayan Aşk Tarifi, çoğu mutfakta geçen bir film. Ölüm, aşk ve yaşamın tarifini yemek tarifleri kadar iyi yapamasa da baştan sona zevkle izleniyor.

Baş aşçı Kate Armstrong (CATHERINE ZETA-JONES) hayatını, Manhattan’daki 22 Bleecker Restaurant’ı yönettiği gibi yönetmektedir: Çevresindeki herkesi hem etkileyen hem ürküten hata kabul etmez bir yoğunlukla. Kate çılgın tempolu, her öğünde nefes kesici bir ustalıkla tüm gücünü ortaya koyarak, yüzlerce yemeği koordine eder, leziz soslar hazırlar, her bir yemeği mutlak bir mükemmellikle pişirir ve süsler.

Perde arkasında daha rahat olan Kate mutfağının güvenli ortamından sadece kendisine mâl olmuş bir yemekle ilgili iltifatları kabul etmek, ya da nadiren, onun tekniğini sorgulamaya cüret eden bir müşteriyle kapışmak için çıkar. Kate, işten sonra, çoğu akşam gece yarısı bile olmadan yatar ve şafakla birlikte kalkarak o günün taze yemeklerinde kullanılacak balıklar için rakiplerini alt etmek üzere balık pazarına gider. Kate’in mükemmeliyetçi mizacı, ekibine katılan, neşeli ve vurdumduymaz yeni aşçı yardımcısı Nick Palmer (AARON ECKHART) tarafından sınanacaktır. Mutfakların yeni yükselen yıldızlarından biri olan Nick çalışırken opera dinlemeyi ve etrafındakileri güldürmeyi tercih etmektedir. Gerek hayata gerek mutfağa gelişigüzel yaklaşımı Kate’inkinden daha farklı olamaz; ama yine de aralarındaki elektrik yadsınamaz ölçüdedir… tabi granit tezgahtan aşağı sallanan çatalların çıkardığı sesleri andıran uyuşmazlıkları da öyle. Kısa süre önce hiç beklenmedik bir şekilde hayatına giren 9 yaşındaki yeğeni Zoe’yle (ABIGAIL BRESLIN) başa çıkmak zorunda oluşu evdeki dengesini de alt üst etmiş olmasa, işteki bu çalkantıyla başa çıkmak Kate için daha kolay olabilirdi. Parlak ve algıları güçlü bir kız olan Zoe doğal olarak Kate’in günlük yaşantısını sekteye uğratmaktadır, ama Kate nasıl yapacağını bulur bulmaz onu evinde gibi hissettirmeye kararlıdır.

Catherine Zeta Jones’un George Clooney ile çevirdiği Dayanılmaz Zulüm adlı film geldi aklıma. O da bir aşk filmi idi, ama belli belirsiz bir öpüşme sahnesi vardı filmde. Film başlarken bu önyargıyla herhalde bunda da öpüşmez diye düşünüyordum… Yanılmışım, hem de epeyce ateşli bir öpüşme sahnesi vardı … Malum kendisi Michael Douglas ile evli yıllardır, izlerken gayri ihtiyari düşündüm, bu çekimler sırasında acaba hiçbir şey hissetmedi mi?... Ben hissettiğini düşündüm izlerken, rol gereği de olsa bir temas var, duygusal bir ortam var neyse konuyu nereye getirdim, ama ne yapayım elimde olmadan merak ettim işte…

Güzeldi, keyifle izledim, lezzetli bir filmdi… Vurdumduymaz aşçı rolündeki Aaron Eckhart ve kardeş kızı Zoe rolündeki Abigail Breslin’in performansları bence müthişti... Filmden çıktıktan sonra aşksızlığı daha bir hisseder oldum...

Velhasıl “AŞK IN, AŞKSIZLIK OUT” değil mi?...

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..