Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

10 Şubat '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Aşk yok diye...

Aşk yok diye...
 

Aşk yok diye


Keyfini çıkart demiştin. Yok ki keyfi hiçbir şeyin. Tadı da yok.

Yüreğimin en ücra yerine gizlemiştim seni.

Ulaşamasın kimseler, bulamasın ve alamasın seni benden.

Kimselerin ulaşamayacağı yere sakla demiştin, oysa herkese ulaşmaya çalışıyormuşsun bir yandan da.

Sil herkesi, hepsini sil. Bir ben kalayım demiştin dünyanda.

Boşunalıkmış gizlemem, sakınmam boşunalıkmış. Niyetin yokmuş girmelere, ulaşmalara hatta yüreğime. Sen başka yürek pencerelerinde umutlar yeşertmekteymişsin, ben seni özlemler, umutlar, umurlarla beklemekteyken.
Boşunaymış herkesi silmem. Kimseleri bırakmamam dünyamda boşunaymış. Şimdi kimseler yok dünyamda, ama sen de yoksun.

O iki günlük güzellik hatırına bu noktada sana önerilerde bulunmaktan alıkoyamayacağım kendimi. Bir yerde de başka yürekler basamaklamaman adına, başka yürekleri incitmemen umutlandırıp mutlandırmaman adına boşu boşuna.

Sevgi çok yüce, anlamı çok derin bir duygudur unutma. Ve o harikulâdeliğin iki kelimeyle özetlenişidir seni seviyorum sözcüğü. Rasgele dile gelmemeli. Sığ duyguların ifadesi, başka özlemlerin maskesi, olmayanın adı olamaz, o büyülü, o zor rastlanır, o ulaşılmaz, o emek ve çaba gerektiren duygu.

Seviyorum deme kimselere sevmediğin halde, çok seveceğim seni deme, sonuna kadar hiç bitimsiz yeter ki iste deme.

Uzatma ellerini tut ellerimi diye. İnanır tutar ellerini yanılıp da. Götüreceksin; alıp götüreceksin sanır kendi dünyana, mutluluklar yaşatacaksın, sevgilerin en yücesini sunacaksın sanır. Yaşayacak sanır seni aldançla.

Yeşertemeyeceğin tohumlar ekme hiçbir yüreğe, koca bir çınar yaratacağım o tohumdan yeter ki izin ver deme. Dallarında yaşayacak kuşların envaı, çılgınca sevişecek bizimle birlikte; yapacağım bunu izin ver, ikimiz için yapacağım deme sakın kendin bile söylediklerine inanmadığın hâlde.

Sunma sahte şerbetler yangının dört bir yanını sardığı yüreklere, söndürmeyeceğini bile bile. Nabza şerbetler sunma yalvaç görünümlü erkeliğinin öngörüsüyle.

Umutlar yeşertme, baharlar açtırma hiçbir yürekte, gövertmeyeceğini, gönendirmeyeceğini bile bile.

Geleceğim deme, bekletme boş yere pencerelerde. Alıştırma gelmelere, bekletmelere alıştırma.

İyi ki doğa yasalar sen gibi değil. Tüm yeryüzü çöle dönerdi aksi hâlde. Senin gibi ektiği tohumu sulamaz, yeşertmez, emek vermezliğiyle, hatta unutarak ektiğini bile dönüverseydi sırtını, dönüp gidiverseydi hiç dönümsüz, döneceğim deseydi de.

Sakın; sakın söz verme, yalan söyleme kimseye. İnanır, güvenir, gerçek sanır seni ve söylediklerini. Yeşertmeye çalışır, o ektiğin tohumu gözyaşlarıyla. Kurutur tuzu, çürütür her gün geçişinde.

Yıkılır, yaralanır, kalkamaz bir daha!

Şimdi ne zamanın içindeyim, ne de tam dışında. Neredeyim bilemiyorum, hangi şehirdeyim, günlerden ne, hangi ay içinde bulunduğum? Gece mi gövermede olan, gün mü? Tan yeri mi, grup mu ağarmaya ya da sönmeye çalışan katmer katmer tüller arasında?

Dinlemiyor beni ne kadar söylesem de her defasında. Gel diyorum yüreğime, gel gir şöyle koluma, gidelim buralardan, yalnızlığım sen de gel yanım sıra.
Nasıl da unutturdun pek çok şey gibi; sevilene gereğinden fazla değer verirsen, hatta hiç hak etmediği değeri verirsen, ya onu kaybedersin, ya da kendini mahvedersin düşüncemi!

Biliyorum artık bu dünyada yerim yok ben gibiler gibi. Ötekinde de bu gidişle şüpheli!

Yüreğinin elleri çoktan bırakmış yüreğimi. Hatta hiç tutmamış ki, benim yanılgımmış sadece. Oysa senin için bir yürek eriyor, bitiyor bir ömür bilmiyorsun.

Aşklar da karakter değiştirmiş, başka kişiliklere bürünmüş bilememişim.
Ne olurdu güzel olan her şey gibi bitivermeseydin, çabucak gidivermeseydin, bırakmasaydın ellerimi henüz ısınmışken. Tomurcuklarına karlar yağdırmasaydın zamansız baharımın, ne olur!

İlk kez söylemiştim sevdiğimi yıllar sonra birine. Sana! Oysa ne acı şey biliyor musun birine seni seviyorum diyememek, söyleyememek yüreğinin derinlerinde hissedebilip dile getirememek. Bundan sonra da söyleyemeyeceğim kimselere biliyorum, kader bir daha izin vermeyecek.

Bu şehir ilk kez sen varsın diye güzeldi oysa. Antalya ilk kez Antalya olmuştu gözümde. Ve sanırım ilk kez görmüştü böylesi sevdayı Antalya olalı. Adını yazmış, resmini çizmiştim her bir köşesine. Senin kokunu sindirmiş havasına, denizlerine katıp, dağlarına adını sayhalamıştım, özlemlerimi, aşkımı sevdamı sayhalamıştım her saniye. Her gün doğanda güneşe, her batanda aya ısmarlamıştım seni. Bitecek değil, her gün yeniden başlayacak, her gün daha bir göverecek sevdalar sanıyordum yaşayacağımızı. Oysa her doğan yeni gün, yeni bir hırsızmış seni benden çalıp götüren.

Karada yaşamaya özenen balıktan farklı değilmişim meğer.

Sana değil kızgınlığım, öfkem, nefretim.

Onarılamaz zedelenişi onurumun, saygımın kalmayışı kendime.

Kızamam, hakkım yok hiçbirini söylemeye.

Söylemiştin, demiştin sen daha başında;
Aşk yok diye!

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..