Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '21

 
Kategori
Güncel
 

ASLAN TAMAM AMA SİRK ASLANI

İsimler, genellikle bir imgeyi betimlemek için kullanılır. Misal “PC” başka bir adı “personel computer” olan ürüne isim verirken yaptığı işi çağrıştırması beklendiğinden olsa gerek bilgisayar, bilgi işleyen, bilgiye ulaştıran, bilgi harmanı, bilgi çorbası da denebilirdi. İsim vermek önemlidir kısacası.

İnsanlar isimlendirme konusunda geniş bir bilgi haznesine sahip olmaları nedeniyle isimlendirme konusunda tekeli ellerinde bulunduran tek ve yegâne canlı türüdür. Her zaman isimlendirme yapılırken gerçek olduğu gibi kullanılamaz, birazı da temennidir. Misal güçlü ve kocaman insanlar erkek çocuklarına isim verirken, “Korkmaz, Alparslan, Hamza, Kahraman, Abdullah, Cabbar” gibi ağız dolduran dolu, dolu ve isimler verebilirler. Bu sadece bir temennidir. Misal adı Korkmaz veya Yiğit olan delikanlının son derece korkak, uyuşuk ve sünepe bir kimlikte olabileceğini hayal edebiliyor musunuz? İsim seçmek önemlidir ve kişiler genellikle verilen isimlere layık olmak isterler. Bazen de işler tersine işleyebilir. Bu konuda çeşitli milletlerin tercihleri vardır ki bunlardan en çok hoşuma gideni biz eski Türklerin çocuklarına belli bir yaşa gelince yaptıklarına göre isim verilmesidir ki bu diğer isimlendirmelere göre en fazla kayda değer olanıdır.

Türklerin İslam’ı seçince “İslam’la bütünleştikleri” veya “Türk demek Müslüman demektir” diye iddialar ve slogan ifadeler vardır. Hâlbuki Türkler İslam Dini gelmeden önce de vardı. İslam’ın Türklere birçok şey kattığı doğrudur. Öte yandan Arapların Türkleri uzun süre sonradan Müslüman olan manasında mevali gibi isimlerle andıkları, esir ettikleri, Türklerin erkeklerini “asker,” kızlarını ve kadınlarını “cariye” ettikleri İslam’ı seçenlerden Araplara göre iki kat vergi almaları gibi adaletsiz uygulamalarını hatta bu konuda en büyük muhalefeti yapan İmam Maturdi’nin okullarını kapattıkları ve aşağılamalarını biz Türkler unutmamışsak,ya da yeni yeni tekrar tekar hatırlıyor ve öğreniyorsak onlar da halifenin “Türk” olmasını pek de kabul ettikleri söylenemez ki, her ne kadar din kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, üstünlük takvadadır dese de dinlerin tersi yönünde ve de adalet ilkesine ters olarak alınan kararlar, dinlere mensup insanlara Ortaçağ öncesini yaşattığı tarihi gerçekler ve örneklerinden de çıkarılabilir ki buna en büyük örnek “Rönesans” öncesi “Hıristiyanlık Dinine” mensup insanların yaşadığı hayatta yıkanma üzerine uyguladıkları kurallar dahi bir dinin insan eliyle nasıl inananına zulüm aracı olduğunun kanıtı değilse “Galileo ve Galileo çağdaşlarının” yaşadıkları sıkıntılardır.

İsimlendirme; başka amaçlar için de kullanılan günümüzde örneğin siyasi partiler açısından düşündüğümüzde konu olsun Türkiye; genelde baştaki ismine tamamen zıt bir tutum ile adlandırılıp yıldızları pul, pul yerlere dökülünce işlevi sona ermiş demektir. Örneğin “……Partisi ” ilk hayali yolsuzluğun mucidi, “……………. Partisi, ……………. Parti” felsefesiyle paralel şekilde köylüyü kalkındıracağını ve Türkiye’yi küçük Amerika yapacağını ilan etmiş olmalarına rağmen işin sonunda Türkiye her zaman gelişmekte olan ülke statüsünden bir adım ileriye gidememiştir. Partinin adında işçi varsa içinde genellikle işçi yoktur aslında bu durum anlaşılabilir. İşçi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi, parti yönetimi eğitimi, uzmanlığı yapmamış ki bir anda bir partinin tepesinde olması sudan çıkmış horoza dönmesi demektir. Daha sonra iki anahtarla halkın karşısına çıkanlar birkaç ekonomik krizle defteri kapatmışlardır. O halde parti ismi seçerken seçilen isim sermayedir. Aynı durum şirketler için söz konusu olduğunda daha uzun sürelere ve bu süreler zarfında istikrarlı olmasına müşteri memnuniyetini, gerek içeride gerekse dışarıda bileğinin hakkıyla, çalışması ve azmiyle, bilgiye, eğitime, araştırmaya, kültüre yaptıkları yatırımlarla uzun yıllar devam eden hak edilmiş bir isimdir.

Devletlerde de isim önemlidir. Bir zengin demiş ki devletin maliyesi, merkez bankası benim elimde olsun, devletin adının ne olduğu, milliyetinin kimlerden oluştuğu beni ilgilendirmez diyor. Bu ifadeye eklenmesi gereken bir cümlecik daha olsa “bir devletinin adından çok halkının nelere özlemi var, gelirlerinin aktığı kanallarda yani kısaca ‘yeşili veya sarıyı takip et’ demek” pek yerinde olur. İsim cisimle özse, tamam. İsim cisme yükse aman, aman. Aslan dediğiniz bir hayvanın sırtına yük sarıyorsanız o aslında bir eşektir. Aslan ise sirk aslanıdır.

 

*

**

 

Birçok yorumcu birçok şey söylüyor, kendine aydın süsü verilmiş, gazeteci süsü verilmiş adamlar bir takım bilgileri açıklıyorlar açıklamasına ama sebep-sonuç bağlamında eksikleri olan bu parçaların sıradan insanlar açısından birleştirilmesi hakikaten zor. Çünkü olan şey, olan şey genellikle değil. Gazete, televizyon, radyo, internet herkesin bir duracağı nokta, bir son durak var. Bu son durak genellikle para ile çok büyük paralarla belirleniyor.

Amacı para kazanmak, çok daha fazla para kazanmak olan bir sistem var. Bu sistem istediğini ünlü yapıyor, istediğini ise susturuyor buna koskoca devletler de dâhil. Misal şimdiki Çin’i kuran aklın aslında sadece Çin olmadığını iddia eden yazarlar var. Binlerce Yahudi’nin bizzat Çin’deki sistemin içinde değil, dümeninde olduğunu iddia eden yazarlar; Çin’i kalkındıranlarla Çin’i Amerika’nın karşısına yerleştirerek dengeleyen sihirli ellerin yetmediğini, bolca sermayeye de ihtiyaç duyduklarını neticede tüm dünyayı Çin’e çok kısa zamanda dünya liderliği hediye etmek sadece Çin’in yeteneği ile olacak bir durum elbette değil. En nihayetinde Çin dediğimiz güç; İngilizlerle yaptığı savaşı kaybetmiş, afyon ticaretiyle elindeki “gümüşü” alınmış son derece güç ve ivme kaybetmiş kalabalık nüfusuna rağmen ayakta kalabilmesi, nüfusunu doyurabilmesine bile şükretmesi gereken bir devletken şu anda dünyanın en önemli tedarikçisi olması sadece Çin ile açıklanacak bir durum olmasa gerek.

Globalleşen dünyada bağımsız devlet diye bir şey düşünmek hayalden de ötedir, esasında sahnede bir aslan var ama aslan, kimin aslanı onu doğru anlamak lazım. Sahnede son derece heybetli bir aslan görenler, aslanın insanları eğlendirmesi sihrine kendilerini kaptırırlarsa aslanı gerektiği gibi besleyen, gerektiği gibi eğiten, adeta aslanı kediye dönüştüren gücü görmezden gelseler ve doyasıyla eğlenseler bir şey kaybetmezler. Neticede o sirki idare eden idareciler, sirki kazanç sağlayana kadar finanse eden yatırımcılar seyircileri pek de ilgilendirmeyebilir. Mevzu insansa ve kazanç sağlamaksa para nereye akar, nereden hangi kaynaklar kimlere ne için verilir ona odaklanmak da gerçek sis perdesini kaldırmayabilir. En nihayetinde sahnede olanlar parlak ışıklar altında son derece şatafatlı görünebilirler ancak gerçek sahnedekilerin de işçi olduğu gerçeğini değiştirmez. Çünkü gerçek güç sahiplerinin reklama, kendilerini tanıtmaya ihtiyaçları yoktur, kendilerini hedef yapmaktansa sürekli hedefleri şaşırtma ihtiyaçları vardır.

Susanların konuşanların neden konuştuğunu veya sustuğu aynı amaca hizmet ediyorsa dahası, başkasının gerçekte başka amaçlar için belirlediği hedefleri kendi hedefleri zannedenlerin sonu hüsran, hedeflerinin kendi hedefleri olmadığının bilincinde olanlar sıfatları ne olursa olsun işçidir, işçiler işlerini yaptıkları sürece işlerine devam edebilirler.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..