Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '08

 
Kategori
Eğitim
 

Atatürk'ün öğretmeninden

Atatürk'ün öğretmeninden
 

Değerli Milliyet Blog okurları ve arkadaşlarım;

Beni bu satırlara bağlayarak Milliyet Blog yazarı olmamda önayak olan onlarca belkide yüzlerce kişilerden biriyim. Ve o kişiler, bu sayfalarda hayatlarının en güzel ve en acı da olsa anlarını siz değerli dostlar ve okuyucularıyla paylaşmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyuyorlar. Hem de Milliyet Blogun ilkelerine tıpkı onları buraya bağlayan kişi olan Fahrettin Çitil ( Yalnıztürk ) gibi bağlı ve içtendirler.

Ama ne yazıkki bu içtenliğin yaratıcısı ve bizlerin bu sitedeki yazma azmimizin mimarı arkadaşımız şuan aramızda değil. Çünkü o, bir ilke uğruna ve uğradığı haksızlığa pretesto anlamında sayfalarından her gün 5 yazısını silmek üzere ve daha sonra müracaatla siteden ayrılmıştır.

Sayın ve değerli site editörleri, arkadaşımıza tekrar yazması için telkinde bulunmuşlarsa da kendileri bu pretestonun amacına ulaşması anlamında bu teklifi saygıyla geri çevirmiştir.

Bu anlamda değerli bir arkadaşımızın ilkeli tavrını aramızdan ayrılmasına üzülmekle beraber, alkışlıyoruz.

Fahrettin bey'in (Moonlight1) adlı yazardan gelen ve Atatürk ilkeleriyle devrimlerine, Türk askeri ve samimiyetine uymayan bir yorumuyla başladı bu polemik. Arkadaşımız bu yorumu yayına almadı ( ki yorumların yayına alınması zorunlu değildir), niçin almadığını da nezaketlice kendilerine özel bir mesajla iletti. Sonrasında da Moonlight1 adlı öğretmen yazar, bu mesajı baz alan bir blog yazdı. Ve Fahrettin beyin özel mesajını da blogunda kullandı. Fakat ne garip ve ilkesizliktirki kendisinin arkadaşımıza yazdığı yorumu yayına alamadı. Ve böyle başladı bu polemik.

Sayın Fahrettin Çitil, Milliyet Blog'da yazarlığa başladığından beri bir yazısından ötürü bile uyarı almamış ve geri çevrilmemiş bir güvenli yazardır. Altı ay gibi kısa bir dönemde çok sayıda okurdan yorum ve mesaj almış, onlarca yeni yazara, eş ve dost ile arkadaşına ilham olmuştur. Onlardan biri olarak, halen sitede bu arkadaşların bu polemiği sessizce takip etmelerindeki tek gerekçe Fahrettin beyin bu olayların sürdürülmesini istememesidir. Aksi halde söylenecek bir çift sözü olacak çok değerli kalemler yazmaya başlayacaklardır. Her sessizlik yanlışı kabul anlamı taşımamaktadır. Eğer bu gün ben bu sessizliği bozduysam gerekçesini sizlere bir cümleyle anlatacağım;

Moonlight1 adlı öğretmen yazar, kendi yorumunu niçin yayına vermedi diye DEMOKRASİ havarisi kesildi ve tam 18 kişiden alkış aldı. Geçtiğimiz3 gün öncesinde sayın Fahrettin Çitil'in bir yakını bu yazıya bir yorum yadı. Hemde yine nezaket ve terbiye ölçüsünde, AMA YORUMU Moonlight1 adlı yazar YAYINA ALMADI.

Senin yorumun yayına alınmazsa haksızlık ve demokrasi çığırtkanlığı, başkası sana yorum gönderir ve yayınlamazsan hakkın mı? Hani demokrasi, hani üçüncü dünya kafalılığı, kim acaba?

Kendinin yapamadığını başkalarına gelince uyarlamak etik kurallara uyuyor mu? Kaldıki bu gerçekleri arkadaşımız editörlere bile isim vererek bildirmiş değildir. O kadar da gururlu ve naziktir bu dostumuz. Ve ben bu gerçeği duyunca şahsen şok oldum.

Sana gelen yorumu senin düşüncene göre yayına vermek durumundasın. Eğer aksini söylüyorsan arkadaşımızla ilgili yazdığın blog ANLAMINI YİTİRMİŞTİR. Ve değerli dostları bu gerçeği öğrendiklerinde sebebini nezaketlice soracaklardır.

Değerli editörlerim ve okuyucularım;

Fahrettin Çitil arkadaşımızın bu polemiğe karşı yazdığı ve yayından aldığı çalışmasını aşağıda ekleyerek sizlere sunuyorum. Bu satırlardan sonrası arkadaşımızın çalışması olup, tarafımdan yayındayken kaydetmiş olduğum kendi cümleleri ve cevap yazısıdır. Umarım bu çalışmam yayına verilir ve tek taraflı bir yanlış anlamaya fırsat verilerek, birileri klendini demokrasi şampiyonu göstermesine fırsat verilmez.

’Başka Türkiye yok’’ adlı bir çalışmama Milliyet Blogda ( moonlight1 ) adıyla yazan arkadaştan bir yorum geldi. Yorumda benim çalışmamı nasıl anlamışsa; ‘’ askerin siyasete bulaşmasından ve müdahalesinden’’ bahsediyordu. TSK siyasetten elini çeksin, diyordu. Hem de kesin bir yargı ile. Ve bu arkadaş bir öğretmen.


Oysa benim yazımda ne bir müdahale iması ne de askerin böyle bir sözcülüğü gibi bir cümleyle o anlama gelen bir ifadem yoktu. Kanıtım aşağıda yazıma ait linktir, lutfen okuyunuz.


Mesajını yayına almadım, çünkü kesin bir yargıyla varılmış bir ima vardı. Arkadaşımın bu görüşü kendisini bağlamakla beraber, bende bir rahatsızlık yarattı. Çünkü ben Türk askerinde siyasete bir müdahale falan göremiyorum. Ve askerimiz ile ordumuz Türk halkıyla iç içe omuz omuza dayanışmanın en manevi değerlerini taşıyor ve yaşıyor.


Bunun aksi tavır ve düşünceler 18 temmuz 2008’de TSK tarafından altı maddelik bir basın açıklamasıyla duyurulmuştu. Ve bu anlamda sayın başbakanımız da askere karşı başlatılan bu yıpratma türü yazı ve demeçlerle ilgili ‘’ kabul edilemez ‘’ türünden demeç vermişti.


Tüm bunlara rağmen darbeden, müdahaleden ve ordunun siyasete bulaşmasından bahsetmek ne alaka? Bunların benim bloğumla ne ilgisi var ? Bir kurum ve bir şahsa yöneltilenler kaleme alınırken çok dikkatli ve duyarlı davranmak her Türk evladının en başta gelen ödevidir. İki veya beş paşa, veya dört öğretmen; bir gün bir şekilde işledikleri suçla yargılanıp, mahkum olurlarsa mensup oldukları kurumlarıda mı suçlayacağız? Böyle bir şey olur mu? Kaldıki ne böyle bir karar ne de sonuç yoktur ortada. Olsa bile bu ancak o kişileri bağlar, içerisindeki kurumla topyekün ilişkilendirilemez. Hem sözü edilen kurum, ne bir Yunan, ne de bir İtalyan askeri değil, TÜRK askerinden ve onun büyüklüğünden bahsediyoruz. Şehit kanlarıyla sınırları çizilen ve kurucusu büyük ve eşiz asker Mustafa Kemal ATATÜRK’ten bahsediyoruz. Bunlardan bahsetmek herhalde en olağan olanıdır.


Ve ben , TSK’nin Türk siyasetindeki elini falan da görmüyorum. Çünkü bu bizleri aşan ve göremiyeceğimiz bir konudur diye düşünüyorum. Bu şekilde düşünemezsiniz demiyorum, ancak bu görüşlerinizi sayfamda yayınlamak zorunda da değilim, olay bu. Ancak, blog yazınızı fırsat bilerek yorumla şahsıma cahil yakıştırmasını hoşgörmenizi de içime sindirmem mümkün değil. O sözü sarfeden arkadaş asıl kendisi o ünvana laiktir ki tanımadan yargıda bulunuyor.

Birilerinin ülkemizin güzide kurumu olan TSK’ya vurmak için sıraya girdiği bir dönemde, askerin buna tepki olarak bildirilerle çok nazikane bir şekilde önlemeye çalıştığı saldırıların bir gün sonu gelecektir. Demokratik kural ve kurumlarla bu gidişatın önüne mutlak geçilecektir. Ve ülkemiz; laik, Atatürkçü, demokrasiye ve insan haklarına dayalı sistemiyle yoluna devam edecektir. Bu devamı ne karanlık güçler ne de onların yurt dışındaki uzantıları durduramıyacaktır. Ve 80 yıldır gördükleri zifiri karanlık rüyaları gerçekleşemeyecektir.


Ben yazımda ve yoruma verdiğim cevapta kimseyi orduya karşı antipatiyle de suçlamadım. Buna ne hakkım var ne de gerekçem. Sadece TSK’ya karşı bu görüşünüzü saygısızlık olarak gördüğümden, ifadesini nazikçe kullandım. Ve bu mesajı topluma değil o kişinin şahsına gönderdim. Hayatta hiç istemediğm, bir arkadaşımın hatta bir öğretmenin görüşlerini veya bir yanını rencide edici bir ortam yaratılsın. Öyle olsaydı bunu bir blog yazarak sizin gibi davranırdım.


Mesajımda kullandığım’’ Atatürk’ün öğretmeni’’ deyimini birkaç satırla izah etmeye çalışacağım. Yazacaklarımın arkadaşıma cevapla bir ilintisi yoktur. Büyük önderimiz kurucu ve kurtarıcımız Mustafa Kemal’in deyişlerinden bir demet olacak.


‘’ Öğretmenlik ömür boyu sürecek bir öğrenciliktir’’.

‘’ Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmenlerdir’’.

‘’ Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle varlığı ile, hakkı ile, birliği ile ters düşen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumunu ve milli duyguya dayanan düşünceleri büyük bir olgunluklaher karşıt düşünceye karşı şiddetle ve fedakarlıkla savunma zorunluluğu telkin edilmelidir. Yeni neslin bütün manevi gücüne bu özellik ve yeteneklerin aşılanması önemlidir. Sürekli ve müthiş bir mücadele şeklinde beliren milletlerin hayat felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her millet için bu özelliği büyük bir şiddetle istemektedir’’. 1921

‘’ Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce veherşeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada, uluslar arası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan ki, şiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur’’. 1922

‘’ Yalnız siz, kültür ordusu mensupları, sizleri bağlı olduğunuz ordunun kıymet ve kutsiyetini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir ordunun fertlerisiniz’’. 1923

‘’ Yeni Türkiye’nin birkaç seneye sığdırdığı askeri, siyasi, idari inkılaplar çok büyük, çok mühimdir. Bu inkılaplar, sayın öğretmenler, sizin; toplumsal ve ve fikri inkılaptaki muvaffakiyetlerinizle desteklenecektir’’. 1924


‘’ ORDUMUZ YAŞAM VE ONUR SAVAŞIMINDA ULUSUN AMAÇLARININ TEK VE DAYANAK NOKTASIDIR’’ (1920, Ankara) ( Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma merkezi, C.11, Ankara, 1997, s 16)


Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 24
: 518
Kayıt tarihi
: 04.02.08
 
 

Balıkesirde yaşıyorum. Adıyaman iline bağlı çok güzel bir dağ köyünde dünyaya geldim. Mesleğim gereğ..