Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '08

 
Kategori
Dostluk
 

Ateşin türküsü..!

Ateşin türküsü..!
 

Yanartaş-Chimaera


Hangi mevsim, hangi coğrafya, hangi kültür olursa olsun; Yüreğinde saygı inşa edebilmiş, sevgiyi inşa ettiği saygının içinde esirgemiş; Zamanın öğrettikleri, yaşadıklarının birikimiyle, ilgisini süreklilik halinde koruyabilmiş her insan evladı için... Farklı farklı anlamlar taşır, ateş...

Doğanın armağanı olan tabiat örtüsünden, kâh kuruyan dallarını bırakan bir ağaçtan, kâh doğal halini terk etmiş bir çalılıktan; İrili ufaklı bir öbek, arkasından küçük bir çıtırtı, hafif hafif harlanan ışık ve sıcaklık, yüzlerde raks eden gölgeler...

Hareketli yüzlerin, donuk bakışlarında, o ifadeleri ufak ufak canlandıran parlaklık; Gölgeler farklılaştırsa da, yüreklerdeki sesleniş dile geldiğinde, gözlerdeki sıcaklık aynı; Mevsim, coğrafya, kültür farklı olsa da Ateşin Türküsü ortak; Melodisi kulaklarda, ritmi elde ayaklarda, sözcükleri dudaklarda, keyifle dillendirilen...

Asırlardır insana hizmet eden ateş, kötülükle de anıldı...

"Ateş düştüğü yeri yakar..."

Olumsuzlukla anıldığındaki halini, bizim coğrafyamızın, bizim kültürümüzün insanının anlamakta, aktarmakta kullandığı, en anlamlı özdeyiş bu olsa gerek...

-İyi de, nerden çıktı şimdi bu?

Öylesine... Hani asırlardır, ilk olarak ne zaman olumlu, ne zaman olumsuz anıldığını kesin olarak bilmesek de; "Ateş düştüğü yeri yakar..." özdeyişini kulağa küpe yapıp, olumlu yanlarını öne çıkarmak, yaşadığımız dünyadaki tüm olumsuzluklara, vahşete rağmen, inadına...

-İnadına..?

Böylesine... Yani, bir kulağından girip ötekinden çıkana, kulağa küpeyi hamallık sayana; Isınmak istemiştim, aydınlığa ihtiyacım vardı, aş kaynatacaktım diyerek "Orman" yakana; Bir fiil yapana, yapanın yaptığından keyif alana, ranta kılıf için "ormanın özgürlüğünden dem vurup, ezelden gelen tarihine bakmadan, asırlık çınarına saldırana..."

-İyi de nerden düştü aklına?.. Kılıf da ne?

Kılıf bahane, rant şahane, örten değil, gösterendir ateş...

-Hangi ateş?

Olimpiyat ateşi..!

-..?

Maskotlarından, bildik olanı da, Panda..!

-Hih-hih... Ne sevimli bir yaratıktır o ya!.. Birde doğuştan gözlüklü ve sportmen doğmuş...

Hadi gözlüğü anladım da, Sportmen?

-Renginden, siyah beyaz, hih-hih...

Ying yang misali...

-Ona baktığında, olumsuz bir yansıma aldın mı?

Hayır!

-Yingini “yangını” bilmem, ben onda dostluk görüyorum..!

Doğrudur!

Şimdi; Velev ki, ben panda dostumuz ile sohbet etmek için Çin'e gittim, olimpiyat ruhu çerçevesinde kabul etti, ben anlattım o dinledi...

-Hıı?

Bak bakalım sohbet nasıl gelişmiş...

-Tamam!

.........

Ateşin başındayız...

Ben ay çekirdeği çıtlıyorum, o bambu kırtlıyor... Coğrafya faklı, kültür farklı, mevsim farklı... Bu farklılıklardaki samimiyet bizi bir araya getirdiği için karşılıklı sevecen bir sohbet yapabiliyoruz... Güzel olan da bu...

Çıt-çıt, yolum Çin’e düştü, olimpiyat var dediler, çıt-çıt, dediler ki, düşkünü düşürmek isteyenden sebep, çıt çıt, dinler düşünürmüşsün dediler, çıt-çıt...

*Doğvudur kadiş, kıyt kıyt...

Severmişsin ateşin türküsünü, çıt çıt, yürekten döküleni, dile kalpten geleni, çıt çıt...

*öbüv tüvlüsü sevmeyenin tüvküsü, kıyt kıyt...

Belki ritmini sevmezsin, çıt çıt, yürekten gelen, geldiği yerde öfke barındırmaz, çıt çıt...

*Yot köfte, kıyt kıyt, ben otobur, yot etobur, kıyt kıyt, donduvma vamı donduvma..?

Bilseydim gelirken getirirdim, çıt çıt, belki sonra ay çekirdeği çıtlarsın?

*Tüvkün güzelse bir denevim, kıyt kıyt...

Tercih ettiğim edebi dil, çıt çıt, seni sıkabilir, doğaçlamadır, çıt çıt...

*Hepimiz doğadan geldik, kıyt kıyt, doğal olmayandan bana ne, kıyt kıyt...

Gülmek yok ama, çıt çıt...

*Gülmesem de ifadem bu, kıyt kıyt, istesem de kızamam, kıyt kıyt, hüzünlü yanım insandandır, hoş gör, kıyt kıyt...

İnsana düştüm...

Babadan anaya düştüm

Anadan asra düştüm

Asırdan hayata düştüm

Hayattan zora düştüm

Zordan hayale düştüm

Hayalden sana düştüm

Sana ağır düştüm

Ağıra hafif düştüm...

*Puiik, puiik, pui kıyt kıyt...Allah düşümesin kadiş...

Ne oldu? Seni istemeden de olsa üzdüysem, özür dilerim...

*Yot... Ateşten bir kor gözüme düştü... Puiik, pui kıyt kıyt ondan işte... Puiik pui kıyt kıyt...

Anlıyorum...

"Ateş düştüğü yeri yakar..."

*Sen ne yiyovdun öyle..?

Ay çekirdeği...

*Alabilir miyim?

Benden bambu kıytlamamı istemeyeceksen, neden olmasın?

*Oluv mu öyle şey! Ateşin tüvküsünün felsefesine aykırı... Biz dostuz, dost!.. Biz kardeşiz, kardeş!.. Biz aynı ateşten sıcaklık alır, aydınlanırız!.. Çıt çıt...

Aslında şu bambudan bir kıyt, bende bir denesem mi?

*Oluvv... Çıt çıt

........
-Desene yüreği sağlam bir dost daha edindin...

Evet; Kahvaltı soframda eksilmeyen dostlarıma bir yenisini daha ekledim... Ne diyebilirim ki?.. Azalmak ne kelime, aksine, her geçen gün daha da artıyorlar... Belki de ben, yeni yeni farkına varıyorum...

-Peki..! Ya düşman?

O tarafa isim yazmayı beceremedim... Yazdıklarım kime değil, neye düşman olduğumu anlatır...

-Ya panda?

Politikadan

Anlamam

Nihayetinde

Dost

Ararım;

çıt çıt, Şu yıldıza dikkatli bak, bak bak “Venüs”, çıt çıt, ülkene döndüğünde sohbetimizi hatırlamak istersen, çıt çıt, akşamdan sabaha ona bak, parlaklığı aydınlatır seni, çıt çıt, yardımcı olsun diye söylüyorum, çıt çıt, olimpiyat ateşi nereden çıkmış bir bak, bak bak çıt çıt... Oradan da görebilirsin onu... çıt çıt... demişti ayrılırken...

-Nereden çıkmış..?

Antalya’nın batısında, Kemer’in yakınında, tüm dünya bilir ki; “Olympos” vardır... Phaselis’i geç, Çıralı’ya gel, tabelası var, Olympos... Sahili var, 3.200 metre... Dünyanın en iyi sahili seçmiş insanlar, Caretta Caretta’lar, asırlardır biliyor oraya yeni hayatlar bırakıyorlar... Mitolojik doğa harikası Olympos’un “Yanartaş-Chimaera” sı var... Güzel bir masalı var... Mitolojik bir canavarın, ağzından alev saçan bir canavarın öldürüldüğü yer ve öldükten sonrada devam eden ateşin hikayesi var... Demir ustalarının demir terbiye ettikleri, aş kaynatılan, ısıtan ateşin hikayeleri var... İlk olimpiyata taşınan meşalenin, yola çıktığında ki doğal ateş var... Asırlardır bitmek tükenmek bilmeyen “Anadolu Ateşi” var... Birde onun, “Ateşin Türküsü” nü söyleyenleri var... Var, var... Her ne kadar istemesem de, ‘aslında onlarında istediğini sanmıyorum’, gölgelere saklanmış çaresizler de var...Gölgelerde barınacak kılıfları var...

..?


Ne diyebilirim?.. Anadolu Ateşini, Ateşin Türküsünü, Çoban Yıldızından geleni iteleyene... Gölgede kalmak isteyene...

..?

Ne yapabilirim..?

-..?

Saygılarımla

Dip not: Güncelliği kahreden bir konuda; Arşivimden “Devlet Planlama Teşkilatı” yazısını okumanızı öneririm...Ya da dünya günceli ile ilgili “Pembe mi Mor mu..?” bir bakın derim... Ya da “Davut paşa” da ki, ateşin yakıcılığını TV’lerden seyredin derim... Ya da............................................

 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..